Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

21 Aralık 2012 Cuma

Rektör Seçimleri: Tutumumuz


Perşembe günü İstanbul Üniversitesi’nde Rektör seçimleri yapıldı. Hayırlı olsun. Bu yazıyı Salı günü yazıyoruz.
İki ay önceden başladı rektörlük çalışmaları. Adaylar ortaya çıktı.. sanırım 5 aday seçimlere katıldı. Rektör Yunus Söylet’e karşı 2 cemaatçinin de adaylığını koyduğu, bize gelen haberler arasındaydı. Üstelik birisinin eşi çafşaflımıymış neymiş...
Seçimlere iktidar dışı çevreden çok değerli adaylar katıldı. Bu adaylara destek çıkmak isterdik. Dostlarımız aramadı değil. Ama seçimler üzerine sözümüzü çok önceden söylemiş olduğumuz için olaya karışmadık.
Tutumuzu şöyle açıkladık:
Bu seçimler sıradandır, işi boştur, seçime katılanlarla oyunu kullananlarla alay etmektir.. En yüksek oyu alsa bile, bir adayın rektör olarak atanma şansı 0-100 arasındadır. YÖK denilen yerdeki adamlar 6.sıradan bir oy almış birini liste başına koyabilir ve Cumhurbaşkanına gönderebilir o da onaylayabilir. Benzer örneklerini gördük.. Bu büyük bir oyundur.
Öğretim üyeleri bu oyuna gelmesinler. Cemaat ve iktidar yanlısı dışında bir adayın, en çok oyu da alsa, 2., 3., 4.sırada bile gelse, atanma şansı neredeyse mutlak sıfırdır. Her yıl aynı oyunun yineleniyor. Herkes de seçime katılıyor. Üniversiteden çok yüksek bir “yeter artık”, sesi yükselmediği ve örneğin seçim sandığına güçlü bir boykot iradesi atılmadığı sürece, öğretim üyeleriyle oynanır durulur. Hiç biriniz bundan memnun değilsiniz, ama hoşnut olmadığınız bu oyunu oynayıp duruyorsunuz! Yıllardır bıkmadınız mı?Biz bu seçim yöntemini protesto ediyoruz..
Bu tutumuzu açık ve net, ama İstanbul Üniversitesi için bir olasılık daha önerdik dostlarımıza:
Rektörlük seçimleri, iktidar savaşlarına sahne oluyor. Bir yandan RTE, diğer yandan Gül ve Cemaat yarışıyor. Gül, siyasi geleceği için atamalar yapacak..
Demokrat cepheden seçimlere katılanların herhalde bir “rektörlük  programı var”. Seçilmeyeceklerine ve atanmayacaklarına göre, bu programlarıyla gitsinler atanabilecek durumda olan ve gözlerini kestirdikleri düzgün ve sözünde duracak bir adaya işbirliği önersinler. Adayı güçlendirsinler, birinci sıraya yükseltsinler, buna karşılık da kendi asgari üniversite programlarının rektörlük süreci içinde gerçekleştirilmesi için söz alsınlar, rektörlüğe fiilen katılsınlar..
Önemli olan bir kişinin rektörlük koltuğuna oturması mı, yoksa üniversite için öngördüğü programın bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak mı? Birincisinin sıfıra yakın olasılık olduğunu kabul edersek, tabii ki ikincisi.. Yani iyi bir üniversite!.. Ben olsam bakarım adaylara, kim böyle bir ittifak için güvence veriyor, kimi güvenilir buluyorsam, onunla işbirliği yaparım...
Bu bir stratejidir. Ama bizde üniversite rektörlüğü, oturulacak koltuk yani bireysel bir konu olarak görülür daha çok. O nedenle de kimse böyle düşünmez..
Yanlış mıyız?
***
Bir de Akdeniz Üniversitesi’nde Hayrettin Ökçesiz ve arkadaşlarının, apayrı bir bildirge ve tutum ile rektörlük seçimlerine katılımı vardı. Görüşleri sisteme direnişi ve reddetmeyi içeriyordu. Bugünkü rektörlük seçimlerine karşı, farklı duruşlar da gündeme getirilebilirdi. Ama İstanbul Üniversitesi’nde bunun zerre yoktu.
Bana sorarsanız, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri bile rektörlük seçimlerinde kendilerine özgür bir tavırla, sadece iki adayla katıldılar! Bu da mı kimseye bir şey anlatmadı, bilemiyorum.. Ama İstanbul Üniversitesi hep böyledir..
***
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder