Şu günlerde üst üste Türkiye’de ordunun hala
darbe yapabileceğine ilişkin görüşler okuyoruz. En son, iktidarın düne kadar
–ve bence hâlâ- önemli kanaat önderlerinden Murat Belge (*) ordunun darbe
yapabileceğini, darbelerin sona ermediğini belirtti.
Bunu ne zaman diyor, önemli. Balyoz davasının
hukuk bakımından yüzkızartıcı bir kararla sonuçlanmasından sonra.. O cenahta
benzer fikir sertedenler de oldu.
Bu bir “fikir tartışması” mı, siyasal/toplumsal
bir analiz mi, yoksa “askerin sırtından
sopayı hiç eksik etmemek gerekir, her ne biçimde olursa olsun vurmaya devam” düşüncesine destek
çıkmak amacıyla mı söylenmiş, bilemiyorum.
Ama ben bu iddiayı ciddiye alacağım..
***
Ordu
darbe yapar hala, iddiası boş bir laftır.
Ordunun darbe yap(a)maması için gerekli yasal
ayıklamalar yapılmalıdır, demek de boş laftır.
Bu boş laf, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri
darbeleri, “asker yasal dayanak bulmasaydı, darbe yapıl(a)mazdı..” savını
taşır. Ki bunun da doğru olduğunu savunamayız.
Yasa masa bir kenara, her askeri darbe
kendini bir şekilde meşru kılacak zemini bulur ve yaratır, diyerek, asıl
tartışmak istediğim noktaya yönelelim.
***
Ordunun hala darbe yapabileceğini söylemek,
ordunun hangi koşullarda, yani kimlerin desteği ile darbe yaptığını hiç
araştırmamak ve darbeleri anlamamak anlamına gelir.
12 Eylül 1980 askeri darbesine bir örnek
olarak odaklanırsak: darbe dış destekle (ABD) birlikte kotarıldı. Bu destek
olmasaydı, askerler darbe yapamazdı.
Darbe öncesi epey bir ortam hazırlığı
yapıldı: Gladyo (NATO ve Özel Harp/Seferberlik Tetkik ittifakı) epey kanlı bir
iç kargaşalık / çatışma / kırım yarattıktan sonra, bu ortamın hazırlanmasına
Ecevit-Demirel’in siyasi katkılarıyla, darbe gerçekleştirildi.
Herkes herşey bu
darbeyi kaçınılmaz ve hatta zorunlu kılmaya yönelik olarak kurgulandı.. Bir
darbe makinesi tam zamanlı buna çalıştı, denebilir.
Türkiye’nin ekonomik-politik
dönüştürülmesinin darbesiydi bu. Yeni liberal ekonomik düzene eklemlenmenin
darbesi.. ABD’nin Sovyetler Birliğini Yeşil (müslüman) Kuşakla çevreleme
politikasını gerçekleştirme darbesi.
Türkiye, ABD-NATO politikasının bir savaş
cephesi olmasaydı, 12 Eylül sürecini yaşar mıydık? Bence hayır..
***
Dış destek, dışarıyla ciddi işbirliği
olmadığı sürece, ülkede darbenin bir yıl bile ayakta durması zordur.
Hele hele bugün ise tam imkansızdır!
Ordu, yakın zamana kadar, ABD’nin tam
desteğini arkasında görüyordu ve kontrolü altındaydı.
1990’dan sonra ABD’nin küresel politikaları
değişti. Askeri darbeleri, ülkeleri kontrol mlekanizması ve işbirlikçilerini
iktidarda tutma aracı olmaktan çıkardı. Çünkü dünya yeni döneme girdi.
Askeri darbelerin yerini, sivil-parlamenter düzeni kontrol
mekanizmaları aldı: Rusya eteğinde amerikancı kadife devrimler...
Ergenekon- Balyoz, özetle orduya yönelik bütün
operasyonlar, Ordunun eline Amerikan müttefikliğinden tezkere verme amaçlıdır
ve ABD nin büyük desteğine sahiptir. Irak’ta çuval geçirme olayı bunun
işaretiydi..
Yani özetle boş boş konuşuluyor.. Ordu darbe yapabilirmiş diye..
Ordu bundan sonra, Erdoğan’ın vurucu gücü
olarak çalışır ancak.. İçeride ve dışarıda..
Yepyeni durumlar, dengeler ortaya çıkıncaya
kadar, bu böyle..
Ülkemde, ABD darbe yapabilir (siyasi!!), ama
Ordu yapamaz, diye bitirelim..
---
(*) Belge, Erdoğan’a bugüne kadar tam gaz
desteği için, ben değişmedim, Erdoğan
değiştiği için desteğimi çektim diyor. İyi kılıf! Erdoğan’ın “ne olduğu”nu
okuyan Türkiye’nin yarısı varken...
Belge’nin “okuyamaması”, ya okuma körlüğünden, ya adurumu
görememesinden, ya da o zaman işine öyle gelidğinden kaynaklansa gerek..
2 Aralık 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder