Evet, 7 aydır onlarca yazı yazdığım Gülen - Erdoğan çatışması sonuçlanırken, sacayağın üçüncüsünü oluşturan Gül - Erdoğan ilişkisini de izlemeye alalım.. Çünkü, yeni ve heyecanlı konu burası.. Gazete köşeleri bitmiş bir konu üzerinde yazılarla dolup boşalırken.. (Daha yazı gelecek tabii)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü izliyor musunuz? Her gezide ve fırsatta yaptığı
açıklamalarla, a) Türkiye’deki olaylar üzerine iktidarın / Başbakanın
tutumundan daha farklı açıklamalar yapıyor; b) Erdoğan’a kıyasla çok farklı bir lider olduğunu vurgulamaya özen
gösteriyor. Her ne kadar icraatta hiç bir farkları olmasa da!
Ama Gül, Erdoğan’ın kırıp döktükleri üzerinde
kendisini –politikasını– karizmasını inşa ediyor. Her fırsatı, her olayı
değerlendirerek..
Uludere konusu mu?
Erdoğan’dan daha açık, net ve samimi imaj yaratıyor... öyle ki Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirirdim
ve gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olurdum diyor. Ama pek de
inandırıcı olmuyor sanki, çünkü Dink’in mahkemesi sürecini incelemek için
DDK’nu görevlendirdiğini unutmayalım! İsterse Uludere için de benzer
mekanizmayı işletmenin yollarını arayabilirdi. Ama Gül, “açık çatışma”
görüntüsü vermekten kaçınıyor.
Erdoğan ile daha net ve açık çatışmaya girer
mi, girerse nasıl ve ne zaman girer, bu konuda bir stratejisi var mı, yoksa el
yordamıyla mı ilerliyor, belli değil..
Rekabeti “dolaylı” ama her konuda sürdürüyor.
Silivri, Dink cinayeti, yargılama süreçleri ve başka konular.. ılımlı-net; Erdoğan’dan
farklı olmaya özen göstererek.. Ama icraatte Erdoğan’dan farkını bilmiyoruz.
***
Erdoğan ise rekabeti, daha otoriter ve daha
dokunulmaz ve söz söylenmez bir kişilik inşa ederek yapıyor. Politik
kariyerinin en az 10 -15 yıllık geleceğini inşa etmeye çalışıyor. Bu inşada
sert, yaptırımcı, otoriter, kendi çıkarına her türlü düzeni kurarak.. Gül’e
karşı da net tavır koyarak.. Geri gönderdiği yasayı aynen geçmesi için Meclise
talimat vererek...
Erdoğan ne kadar boyun eğmez, bükülmez,
sınırı hiç belli olmayan otoriter bir lider karizması çiziyorsa..
Ne kadar büyük bir benmerkeze sahipse..
dediğim dedik bir liderlik kültü inşa ediyorsa.. ağzından çıkan yasa oluyorsa..
herşeyin kendisinden sorulacağı bir sistem kuruyorsa..
Gül de derleyip toplayıcı.. daha esnek..
toplumun çok daha geniş kesimlerinde karşılık bulacak.. kendi yanına çekecek..
daha ılımlı.. uzlaşma formüllerine açık.. çanakların-vazoların kırılmasındansa
kırılmaması için çaba sarfedecek.. toplumun bileşenlerini, kendi dışındakileri
dikkate alacak... başkalarının da gönlünü hoş tutacak bir karizma görüntüsü
vermeye özen gösteriyor.
Unutmayalım: Muhalefet’te verilen görüntü ile
iktidardaki icraat her zaman farklıdır; hele bu politikacılarda farklılık, 180
derece olabilir!
Gül, önümüzdeki iki yıl içinde danaların
kuyruklarının kopacağı gelişmelerde, halkın geniş desteğini almaya yönelik
çalışma yapıyor, diyebilirim.. Sanki salt “amaca ulaşmaya”, hedefe yönelik bir
halkla ilişkiler gibi..
Bu “karizma yükseltme” çalışmalarının
ardında, hele başaralım, sonra kendi
politikalarımıza, kendi mezhebimize yöneliriz, düşüncesi de olabilir..
Çünkü, Cumhurbaşkanlığı döneminde özellikle
atama pratikleri, YÖK, üniversite rektörleri, Yüksek Mahkemeler olsun$ milletin
bütününü, birliğini, fikir ve tutum farklılıklarını yansıtacak bir içerik
taşımıyor. En azından görüntüyü kurtaracak bir atama bile anımsamıyorum!
Erdoğan’ın yasama faaliyetlerinin her zaman
bütünüyle onaylayıcısı oldu..
Ta ki, artık boşalacak koltukların yeniden
doldurulması süreci ve rekabet başlayıncaya kadar..
İlk kez bir yasayı, Şike yasasını,
imzalamadı! Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden düzenleyen yasada,
kendisine bir kez daha seçilme kapısını kapamasına bile ses çıkarmadı ve
CHP’den medet bekledi..
Gül’ün, Erdoğan’ın yetkilerine sahip
olduğunda nasıl bir iktidar pratiği yapacağını bilemiyoruz..
Ama şimdiki görüntü, Gül’ün, önümüzdeki iki
yıl içinde, Erdoğan’dan daha az gerilimli bir yönetim izleyeceği konusunda bir
kamuoyu algısı inşa ediyor!
***
Hayrünnisa
Hanım ile Emine Hanım arasındaki “rekabet” de
aslında, iki siyasi lider arasındaki rekabetin yansıması.. Kadınların,
rekabetin tırmanmasında rolü olabileceği şüphesiz doğrudur! Ama buradaki
rekabetin kaynağı, esas, erkekler arasındadır..
İki
büyük rakip ve rekabet olayıyla karşı karşıyayız..
Erdoğan’ın ajandasında, Gül’e pek yer yok..
Gül’e, uluslararası bir kurumun genel sekreterliği öneriliyor! Komik tabii ki,
bunu ciddi ciddi köşelerine taşıyanlar daha da komik!
Erdoğan her şeyi kontrol edeceği sistem
arayışında.. Gül Erdoğan’ın memuiru gibi çalışır mı diye sormuştum. Yanıtım
hala hayır!
Bugünden izlediğimiz hazırlıklar, şüpheniz
olmasın ki, 2014 ve 2015 yılına yönelik..
Yani yeniden doldurulacak 3 koltuk ve milletvekilleri kadrosu
için..
AKP kadrosu özgür düşünme olanağı bulsa,
Gül’ü mü tercih eder?
Peki
Türkiye, demokrasi, emekçiler, özgürlükler, insan hakları, adil yargılama ve
adalet, bu denklemin neresinde?!
--- 11 Haziran 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder