Ey okur, bir
başbakan, neredeyse bir yıldır ve durmadan nedeni ne olursa olsun, komşu ülke
rejimi için yıkılmalı diye demeç verir mi.. Ülkeye uluslararası askeri müdahale
çağrısı yapar, Birleşmiş Milletler’den karar çıkmayınca iki kez bozulur ve
kızar mı.. Kendi sınırlarını karıştırıcılık, kışkırtıcılık, askeri operasyon ve
saldırı faaliyetlerine açar mı..
Bu nedenle
yazdım ki, Başbakan Suriye’ye çoktan savaş ilan etmiştir... Uçak düşürülmesi bu
savaşın bir sonucu-ürünüdür.. Kimse, “yahu
kardeşim sen Suriye’yi bir yıldır düşman ilan et, uçağın düşürülünce de bu
nasıl iş, bu ne düşmanlık diye söylen”
demiyor! Gerçeği görün gerçeği!
Uçağımızın
düşürülmesi, Türkiye’yi esir alan ve geleceğine ipotek koyan bir olaya dönüşmüş
durumda. Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin bu politikasının esiri olduk.
Başbakan,
politikalarını eleştiren medya ve yazarlara yine gözdağı verdi.. Milli
konuda bizi destekleyeceksiniz, ben ne yaparsam yapayım arkamda olacaksınız diyor.
Fareli köyün
kavalcısı öyküsünü anımsar mısınız?
Millet, konu ulusaldır diyerek RTE’nin savaş
politikasına destek vermeli mi.. Milletin-kamuoyunun böyle bir görevi olursa,
yandı gülüm keten helva! Tam tersine, toplumda uyarıcı karşıt sesler yükselmeli
ki iktidarları dizginleyici ve yanlışları önleyici bir rol oynasın.. Bu amaçla,
tartışma konuşma ortamının yokedilmesi değil daha da genişletilmesi gerekir..
***
Şu soru hiç tartışılmadı:
Komşu ülkelerin rejimlerini değiştirmek, yıkmak, yerine yenilerini inşa etmek
Türkiye’nin işi midir? Bunu ABD zaten yapıyor.. Şüphesiz uluslararası hukuk,
vicdan ve kamuoyu, iktidarların halkına katliam uygulamasına izin vermez,
vermemelidir de.. Halkların garantisidir bu hukuk..
Ama bu hukuk,
örneğin Libya’da, Kaddafi’nin yıkılıp yerine yenisinin getirilmesi biçiminde
gerçekleşti.. Uluslararası müdahale, güçlülerin çıkarları doğrultusunda
gerçekleşiyor! Aslında Suriye için de yapılmak istenen budur.. Büyük Ortadoğu
planının parçasıdır Suriye’deki rejim değişikliği..
Bunu ABD’liler,
Suudiler doğrudan yapamazlar.. Onlara birisi gerek..
Bizim iktidar,
Salı günkü yazımda belirttiğim çerçevede, ABD ve Batı çıkarları doğrultusunda
kraldan fazla kralcı davrandı. Ana sorun budur. Kraldan fazla kralcılık,
iktidarın en yumuşak karnıdır, Başbakan ise şiddetle bunu reddediyor. Biz başkalarının emriyle iş yapmayız
diyor!
Ne derse desin,
önce Libya sonra Suriye konusunda iktidarın “savaş öncesinden bugüne”
kronolojisini izlerseniz, bunu net olarak görürsünüz.
Bu ülkede
aptallar bol olabilir, ama herkes de aptal değil..
***
Bir yıldır
Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Suriye’ye hasmane
politikasına karşı kamuoyunde yeterli ses çıkmadı.. CHP gerçi alternatif bir
politika oluşturmaya çalıştı, ancak bunu topluma kabul ettirmekte etkili
olmadı.. Suriye’de iç savaşta insanlar öldükçe, bizim medya sadece katil Esat manşetleriyle RTE’nin
politikasına kamuoyu desteği sağladı..
RTE-Davutoğlu
ikilisinin Ortadoğu politikaları baştan sorunludur. Suriye ve bütün bölgeyi
Türkiye’nin tarihsel arka bahçesi görüyorlar. Davutoğlu bunu net ifade
ediyor. Kadri Gürsel, geçen gün TV
konuşmasında çok doğru bir noktaya dikkat çekti.. iktidarın Ortadoğu’ya
giderken çantasında çağdaşlıkla ilgili değerlerin olmadığını ve 700 yıl
öncesinin değerleriyle kapıları çaldığını söyledi..
RTE- Davutoğlu,
Osmanlılık mirası aletleriyle, mezhep ayrımcılığıyla, bölgenin ne
demokratikleşmesine katkı bulunabilir, ne de bölgenin çağdaş uygarlık
degerleriyle tanışmasına.. Türkiye Sünni politikasıyla, mezhep çatlakları
arasında kendine yer edinmeye çalışıyor..
Bu ise sadece
daha güçlü ve bölge üzerinde sınır, nüfuz, petrol, yandaş iktidarlar planları
yapan ABD ve Batının işine yarar.. İngilizler ve Amerikalılar kadar, mezhep ve
etnik ayrımcılıkları kışkırtarak yarar sağlayan başka güç yoktur..
***
Ülke dış
politikasını yöneten ikili, Suriye konusunu iyice analiz etmekte aciz kaldı.. Kendilerini cephede asker buldular! Arkadan
da ittiren ittirene..
Türkiye’ye 10
milyar hibe verdiğini bizzat Bakanın ağzından öğrendiğimiz Suudi Kralının
gazeteleri, hadi oğlum saldır daha ne
duruyorsun, diye yazıyor! Rusya, Çin ve İran ise karşıda bekliyor!
Yoksa Türkiye
Rusya ile savaşa mı girecek! Böylece Türkiye’nin bölünmesi de hızla
gerçekleşir, sen sağ ben selamet! Batılı emperyalistlerin amaçları da
gerçekleşir, bir taşla bir kaç kuş..
Baksanıza, Suriye’nin kaça bölüneceği
tartışılıyor!
Kürtlere bir
şey demiyeceğim, çünkü Suriye ve bütün ülkelerde savaş ve bölünmeden tek kârlı çıkacak olanlardır.. Kemal Burkay’a bakın, Suriye’yi üçe
böldü bile.. Burkay yanlız değil, bizim kafasızlar da yanında!
Soruyorum:
Suriye’de rejimin çökmesi ve gerçekleşecek bölünme ile, Türkiye’nin her durum
ve şartta kaybedeceğini hesap eden birisi var mı?
Yoksa herkes kârlı çıkacağız hayali içinde mi? Baas
diye tutturan ahmaklıkların bedelinin faturası kime çıkacak dersiniz?
-- 28 Haziran 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder