Davutoğlu – Erdoğan
Ortadoğu’yu “yeniden yapılandırmaya” soyundu! Suriye cephesi, derken Irak
cephesini de açtılar.. Bu iki cephede savaşa soyunan bir ülkenin üçüncü cephesi
de, zorunlu olarak, İran’dır!
İktidar bu gücü
şüphesiz NATO’dan alıyor. Yani ABD, İngiltere, Almanya hatta Fransa’dan! Bu
ülkeler, Suriye ateşine ellerini sokmak istemedikleri için (hem karşıda Rusya
ve Çin, hem ekonomik krizleri var), Türkiye’yi savaşın içine ittikleri
biliniyor: Sen yürü, arkandayız!
Türkiye,
tarihinin hiç bir döneminde bu kadar savaşın içine itilmemişti! “Ecevit’in Kıbrıs savaşına özeniyorlar”
diyeceğim, ama Kıbrıs’ta Türkiye haklı ve uluslararası anlaşmalara uygun
müdahalede bulunmuştu. Erdoğan- Davutoğlu, ise komşuluk ilişkilerinden öte,
şimdilik hiç bir hakka hukuka dayanmayan bir Ortadoğu cephesi açmış durumda!
Davutoğlu,
savaşa teşne politikacı. Yazdığı “stratejik
derinlik” kitabının esiri olarak nitelendirebilirim, geldiği noktayı. Ortadoğu’da
Osmanlı kültürünün ve tarihsel ilişkilerinin mirasçısı olarak, bugün bölge
(ülkeleri) ile Türkiye arasında, örneğin İngiltere’nin sömürgeleri ile
(Commonwealth-İngiliz Milletler Topluluğu) arasındakine benzer bir yönetim
biçimi kurulabileceği düşünde. Bunu zaten dillendiriyor.. Türkiye Orta Doğu Topluluğu gibi. Tabii, bu bir masal!
Davutoğlu’nun
Meclis’teki konuşması saldırgan ve üzücüydü! Şişmiden Ortadoğu’da savaşa girmiş hali vardı! İpe sapa gelmez bir dizi
kavramla muhalefeti suçladı. CHP darbeciymiş, hükümetin Ortadoğu politikasını
ve Suriye’nin (Baasçı) yönetiminin neden yıkılması gerektiğini anlayamazmış.. Kendileri
ise, özgürlükçü rejimlerle birlikteymiş.. (Suudi Kralı, Katar Şeyhliği, Bahreyn
artık en kadar kral, şeyh ve despot yönetim varsa hepsiyle ele eleler, vardır
bir hikmeti!)
Davutoğlu, Ortadoğu yeniden tasarlanıyor, biz
seyretmeyeceğiz, bu işin öncüsü olacağız, diyor. Bugüne kadar emperyalist
devlet sözcülerinin ağzından dinlerdik bu “tasarlama” olayını.. Türkiye, bir
Ortadoğu savaşını başlatacak “Sırbistan rolüne” mi soyunduruldu! Koçbaşı
olarak denenecek Ankara, duruma göre arkadan itenler, konum alacaklar!
***
BDP önce Iğdır’dan Hatay’a “Türk Kürdistanı” sınırı çizdi. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi lideri
Barzani Türkiye’ye geldi. Tabi, ABD’ye gitti önce.. Derken BDP de ABD’ye
gitti! Ankara, Irak Başbakanı Nuri el
Maliki’ye saldırdı! Maliki, “Türkiye düşman devlete dönüşüyor”, dedi.. Maliki Şii, Esad da
Şii...
Maliki’nin
yardımcısı olan ve Irak’tan kaçan Sünni Tarık
Haşimi’yi Türkiye, Suudi Arabistan, Katar bağırlarına basıyorlar, Liderleri
o!
Irak’ın ve
Suriye’nin başına sadece sünni liderlerin gelmesi değil söz konusu olan.. Süreç,
Suriye ve Irak’ın parçalanma, yeni devletlerin oluşması olasılığını içeriyor.
***
Ülkelerin yeniden
tasarlanmasında bütün yollar Kürdistan’a
çıkar.
Erdoğan-
Davutoğlu, Turgut Özal’ın bir
zamanlar tartıştırdığı Ortadoğu’da Türk-Kürt
Federasyonu’nun bir başka versiyonunu gerçekleştirebileceklerini düşünüyor.
Irak’ta Kürt
Devleti kurulmasına, Ankara yeşil ışık yakmış gibi. Hatta, Irak Kürdistanı’na,
Suriye Kürtleri de katılabilir! Yazılanlara bakılacak olursa, buna karşılık
Ankara, Kerkük Petrol bölgesinde
Kürtlerle işbirliği edecekmiş.
***
KCK, Büyük
Kürdistan’ın omurgasıydı. Peki büyük Kürdistan’ın yönetimi kimin elinde olacak?
Barzani mi, PKK mı? Düne kadar “Kürtler
birbirine düşmez”di..” Ama işler, Kürdistan’ı
kim yönetecek noktasına gelince, büyük planlar devreye girecek gibi.
Barzani-Ankara işbirliği,
PKK’nın gözden çıkartılması demek.
O zaman Türkiye’de
de BDP ön plana çıkar... PKK susturulur!
PKK, Irak’tan
çok Türkiye’nin sorunu değil mi? Iğdır- Hatay Kürt bölgesi hattı konusunda
Ankara ne düşünüyor? Açın haritaya bakın!
Daha önce
yazdığımız “Ver PKK- Al Suriye” yeni
bir biçimde gerçekleşiyor mu?
Ankara, “Kerkük bölgesini beraber yöneteceğiz,
Türkiye petrole ortak olacak, petrol sorunumuz çözülecek, PKK da halledildi” mi diyecek millete?
Verecekleri karşılığında, milleti susturmak için?
Şunu bilirim: Su yolunda akar.. Yani bütün yollar
Büyük Kürdistan’a çıkar..
Bu yolda sadece
geçici anlaşmalar yapılabilir...
--29 Nisan 2012 Pazar / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Sayın Bursalı, ülkemizin gözgöre göre savaşa atılması için chp, mhp ne yapıyor? Hiç. Doğru dürüst muhalefet olmadığı o kadar belli ki, RTE bile bunu söylüyor "böyle muhalefete can kurban" filan dediğini hatırlıyorum. Bakın ben sade bir vatandaşım, tesadüfen TRT'yi açtım (4 mayıs akşamı)kim olduğunu bilmiyorum birisi oradaki gençlere "dış düşman olur ama iç düşman olmaz, iç düşman yoktur farklılıklar vardır" diye öğüt veriyordu. Buna öğüt denmez beyin yıkıyordu. Muhalefetde bu tür yayınları izleyen, bunların neler yaptıklarını denetleyen ve sonrasında insanları bilinçlendiren kimse de yok sanırım. İç düşman yokmuş, o zaman pkk ne? Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde söylediklerine de demek o yüzden çok kızıyorlar. Lügatlardan 'iç düşman' sözcüğünü kaldıracaklar. Kimse ses çıkartmıyor ben naçizane blogumda yazıyorum o kadar. Bu ülkede muhalefet yok, chp den mhp den ne köy olur, ne kasaba. Osman Pamukoğlu ve Erdal Sarızeybek gibi insanların mecliste olması gerekirdi. Ulusalcı gazeteler ve yazarlarının bu gerçeği görmesi gerekiyor, chp'nin de aklı başına o zaman gelir belki. Ya da Osman paşa ile Erdal albay chp'den aday olsun. AKP ve BDP nin hakkından ancak bu iki isim gelir. Bir de Kamer Genç var, tek başına muhalefet ediyor adamcağız. Vatandaş olarak son seçimde HEPAR'a oy verdim, ulusalcı gazetelerin de HEPAR a destek olmasını istiyorum. Basın destek olmazsa halk nasıl tanıyacak? Niye hala cHP'de ısrar ediliyor anlasınlar artık bir halt olmaz chp'den...
YanıtlaSilsaygılarımla