SAYFALAR

29 Nisan 2012 Pazar

Ankara- Kürdistan Hattı


Davutoğlu – Erdoğan Ortadoğu’yu “yeniden yapılandırmaya” soyundu! Suriye cephesi, derken Irak cephesini de açtılar.. Bu iki cephede savaşa soyunan bir ülkenin üçüncü cephesi de, zorunlu olarak, İran’dır!
İktidar bu gücü şüphesiz NATO’dan alıyor. Yani ABD, İngiltere, Almanya hatta Fransa’dan! Bu ülkeler, Suriye ateşine ellerini sokmak istemedikleri için (hem karşıda Rusya ve Çin, hem ekonomik krizleri var), Türkiye’yi savaşın içine ittikleri biliniyor: Sen yürü, arkandayız!
Türkiye, tarihinin hiç bir döneminde bu kadar savaşın içine itilmemişti! “Ecevit’in Kıbrıs savaşına özeniyorlar” diyeceğim, ama Kıbrıs’ta Türkiye haklı ve uluslararası anlaşmalara uygun müdahalede bulunmuştu. Erdoğan- Davutoğlu, ise komşuluk ilişkilerinden öte, şimdilik hiç bir hakka hukuka dayanmayan bir Ortadoğu cephesi açmış durumda!
Davutoğlu, savaşa teşne politikacı. Yazdığı “stratejik derinlik” kitabının esiri olarak nitelendirebilirim, geldiği noktayı. Ortadoğu’da Osmanlı kültürünün ve tarihsel ilişkilerinin mirasçısı olarak, bugün bölge (ülkeleri) ile Türkiye arasında, örneğin İngiltere’nin sömürgeleri ile (Commonwealth-İngiliz Milletler Topluluğu) arasındakine benzer bir yönetim biçimi kurulabileceği düşünde. Bunu zaten dillendiriyor.. Türkiye Orta Doğu Topluluğu gibi. Tabii, bu bir masal!
Davutoğlu’nun Meclis’teki konuşması saldırgan ve üzücüydü! Şişmiden Ortadoğu’da savaşa girmiş hali vardı! İpe sapa gelmez bir dizi kavramla muhalefeti suçladı. CHP darbeciymiş, hükümetin Ortadoğu politikasını ve Suriye’nin (Baasçı) yönetiminin neden yıkılması gerektiğini anlayamazmış.. Kendileri ise, özgürlükçü rejimlerle birlikteymiş.. (Suudi Kralı, Katar Şeyhliği, Bahreyn artık en kadar kral, şeyh ve despot yönetim varsa hepsiyle ele eleler, vardır bir hikmeti!)
Davutoğlu, Ortadoğu yeniden tasarlanıyor, biz seyretmeyeceğiz, bu işin öncüsü olacağız, diyor. Bugüne kadar emperyalist devlet sözcülerinin ağzından dinlerdik bu “tasarlama” olayını.. Türkiye, bir Ortadoğu savaşını başlatacak “Sırbistan rolüne” mi soyunduruldu! Koçbaşı olarak denenecek Ankara, duruma göre arkadan itenler, konum alacaklar!
***
BDP önce Iğdır’dan Hatay’a “Türk Kürdistanı” sınırı çizdi. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi lideri Barzani Türkiye’ye geldi. Tabi, ABD’ye gitti önce.. Derken BDP de ABD’ye gitti! Ankara, Irak Başbakanı Nuri el Maliki’ye saldırdı! Maliki, “Türkiye düşman devlete dönüşüyor”, dedi.. Maliki Şii, Esad da Şii... 
Maliki’nin yardımcısı olan ve Irak’tan kaçan Sünni Tarık Haşimi’yi Türkiye, Suudi Arabistan, Katar bağırlarına basıyorlar, Liderleri o!
Irak’ın ve Suriye’nin başına sadece sünni liderlerin gelmesi değil söz konusu olan.. Süreç, Suriye ve Irak’ın parçalanma, yeni devletlerin oluşması olasılığını içeriyor.
***
Ülkelerin yeniden tasarlanmasında bütün yollar Kürdistan’a çıkar.
Erdoğan- Davutoğlu, Turgut Özal’ın bir zamanlar tartıştırdığı Ortadoğu’da Türk-Kürt Federasyonu’nun bir başka versiyonunu gerçekleştirebileceklerini düşünüyor.
Irak’ta Kürt Devleti kurulmasına, Ankara yeşil ışık yakmış gibi. Hatta, Irak Kürdistanı’na, Suriye Kürtleri de katılabilir! Yazılanlara bakılacak olursa, buna karşılık Ankara, Kerkük Petrol bölgesinde Kürtlerle işbirliği edecekmiş.
***
KCK, Büyük Kürdistan’ın omurgasıydı. Peki büyük Kürdistan’ın yönetimi kimin elinde olacak? Barzani mi, PKK mı? Düne kadar “Kürtler birbirine düşmez”di..” Ama işler, Kürdistan’ı kim yönetecek noktasına gelince, büyük planlar devreye girecek gibi.
Barzani-Ankara işbirliği, PKK’nın gözden çıkartılması demek.
O zaman Türkiye’de de BDP ön plana çıkar... PKK susturulur!
PKK, Irak’tan çok Türkiye’nin sorunu değil mi? Iğdır- Hatay Kürt bölgesi hattı konusunda Ankara ne düşünüyor? Açın haritaya bakın!
Daha önce yazdığımız “Ver PKK- Al Suriye” yeni bir biçimde gerçekleşiyor mu?
Ankara, “Kerkük bölgesini beraber yöneteceğiz, Türkiye petrole ortak olacak, petrol sorunumuz  çözülecek, PKK da halledildi” mi diyecek millete? Verecekleri karşılığında, milleti susturmak için?
Şunu bilirim: Su yolunda akar.. Yani bütün yollar Büyük Kürdistan’a çıkar..
Bu yolda sadece geçici anlaşmalar yapılabilir...
--29 Nisan 2012 Pazar / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

1 yorum:

  1. Sayın Bursalı, ülkemizin gözgöre göre savaşa atılması için chp, mhp ne yapıyor? Hiç. Doğru dürüst muhalefet olmadığı o kadar belli ki, RTE bile bunu söylüyor "böyle muhalefete can kurban" filan dediğini hatırlıyorum. Bakın ben sade bir vatandaşım, tesadüfen TRT'yi açtım (4 mayıs akşamı)kim olduğunu bilmiyorum birisi oradaki gençlere "dış düşman olur ama iç düşman olmaz, iç düşman yoktur farklılıklar vardır" diye öğüt veriyordu. Buna öğüt denmez beyin yıkıyordu. Muhalefetde bu tür yayınları izleyen, bunların neler yaptıklarını denetleyen ve sonrasında insanları bilinçlendiren kimse de yok sanırım. İç düşman yokmuş, o zaman pkk ne? Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde söylediklerine de demek o yüzden çok kızıyorlar. Lügatlardan 'iç düşman' sözcüğünü kaldıracaklar. Kimse ses çıkartmıyor ben naçizane blogumda yazıyorum o kadar. Bu ülkede muhalefet yok, chp den mhp den ne köy olur, ne kasaba. Osman Pamukoğlu ve Erdal Sarızeybek gibi insanların mecliste olması gerekirdi. Ulusalcı gazeteler ve yazarlarının bu gerçeği görmesi gerekiyor, chp'nin de aklı başına o zaman gelir belki. Ya da Osman paşa ile Erdal albay chp'den aday olsun. AKP ve BDP nin hakkından ancak bu iki isim gelir. Bir de Kamer Genç var, tek başına muhalefet ediyor adamcağız. Vatandaş olarak son seçimde HEPAR'a oy verdim, ulusalcı gazetelerin de HEPAR a destek olmasını istiyorum. Basın destek olmazsa halk nasıl tanıyacak? Niye hala cHP'de ısrar ediliyor anlasınlar artık bir halt olmaz chp'den...
    saygılarımla

    YanıtlaSil