İngiltere'ye götürülen Ksantos'un "Başyapıtı” Nereidler
ARKEOLOJİ, ANIT YERLER ÜZERİNE
Üç günlük Fethiye- Kalkan gezisi ve belki de
30 yıl önce gittiğim Ksantos’u yeniden ziyaret. Ve derin bir hayal kırıklığı...
30 yıl önce çektiğim fotoğraflar yanımda değil, bu nedenle bakıp bir kıyaslama
yapamam. Ama 30 yıl içinde Ksantos zamanın yıpratıcı etkisi altında sanki biraz
daha yokolmuş, erimiş.. 100 yıl sonra, Ksantos
diye bir yer vardı, denebilir ve günümüzdeki bilgilerden ve fotoğraflardan
yararlanılarak bu antik kent anılabilir! Veya artık kimsenin uğramadığı bir
yere dönüşebilir..
İç kısımlarını patika yollardan gezmeye
çalıştık. Bazı yapı duvarları daha çökmüş ve küçülmüş. Bazı heykel- mezar
yapılarının devrildiğini, toprağın derinliğine doğru yolculuğa çıktığını
gördük. Fotoğrafını buraya koyamıyorum, çünkü, makinenin
Ksantos, biliyorsunuz, tarihi 10 bin yıl
öncesine kadar gidiyor. Likya’lı 6 kentten oluşan birliğin başkenti aynı
zamanda. Büyük bir kahramanlık destanına sahip. Herodot, Perslerin saldırılarına karşılık, Ksantos’luların nasıl
savaştıklarını anlatır: Bitmez tükenmez pers saldırılarına karşı az sayıda
Ksantoslular yiğitlikleriyle nam saldılar, ama yenildiler.. ama birbirlerine
sarılarak ve yeminler ederek yeniden saldırdılar kentlerini geri almak için..
Ksantos’da oturanların tümü savaşarak öldü... Büyük coğrafyacımız Strabon da Ksantos ve Likya’yı anlatır.
Başkanları Sarpedon ile Troya savaşına da
katılmışlar. Rodos yönetimine verilmişler, onara da başkaldırmıylar, Brütüs
bile işgal etmiş burayı. Ksantoslular yine intihar eylemlerine kalkışırlar: Ya
özgürlük ve bağımsızlık ya ölüm... Anadolu’nun en eski halklarından olan Ksantos’tan, Bizanslılar zamanına kadar
sürmüş bir uygarlıktan bahsediyoruz!!
Ksantos’un başkent olduğu Likya Birliği
(Federasyonu) için, tarihte ilk “federe devlet” tanımına örnek olarak
gösterilir.
İngiliz arkeolog Fellow 1840’da Ksantos’a
gelmiş, kazılar yapmış ve bu sayfada fotoğrafını gördüğünüz, kentin en özgün
anıtı Nereidler’i (ve daha neleri!)
söküp götürmüş. Şimdi British Museum’da, kısmi tamir görerek, sergileniyor. Bu
ay sonu Londra’ya gidiyorum, anıtı alıp getireceğim!! Götürülen diğer bir anıtı
da burada görüyorsunuz.
***
Ksantos’u gezerken, insan sahip olduğu beyni kadar ileri gidebilir,
diye düşündüm. Evet bu cümle, Türkiye’yi ve Türkiye’nin yönetimini anlatıyor.
Bu sayımızda Baha Kuban’ın Finlandiya yazısını okuyunca da, bu kanım iyice
pekişti. Finlandiya’yı başka bir yazı yapacağım!
Ülkemizdeki arkeolojik çalışmaların iki yönü
var. Birincisi bilgi amaçlı. Bu arkeologların en temel merakı ile ilgilidir ve
en doğrusudur. Ne, nasıl, kimler, ne zaman, ne yapmışlar, nasıl yaşamışlar,
kökleri nereden geliyor nereye uzanıyor...
İkincisi ise antik kenti yaşatma amaçlı.
Bunun en önemli yeri Efes’tir. Orada hem temel bilgiler toplanıyor
araştırılıyor, hem de kent yer yer ayağa kaldırılarak görkemli yapısı hakkında
gezenleri büyüleyici özelliği ortaya konuyor..
Ama Efes bu bakışın ülkemizde pek görülmeyen
belki de en iyi (tek gibi) örneğidir.
Ksantos’un müthiş bir öyküsü vardır. Hele
Likya ile birlikte düşününce..
Bu nedenle, Ksantos, Efes’imsi bir bakışla,
bağlı olduğu yakın kentlerle ilişkisi de kurularak büyük bir arkeolojik turizm
projesi olarak ele alınabilir.
Aklımızın bizi daha ileri götürmesini
istiyoruz...
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak üzere...
CBT 1308, 13 Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder