Evet, zor bir
konuya daldık, ama sosyal ve siyaset bilimcilerin meselenin bam telinde sustuğu
bir ülkede, “yukarıdan siyasete bakış”ı sürdüreceğiz! Burada sıradan bir “dini
cemaat”i veya bu anlamda bir “dini sivil toplum davranışını” konu etmiyoruz.
Uzun bir zamandır planlı programlı gelişen, bizzat liderleri tarafından konan
hedeflere ulaşan bir “Siyasi Hareket”ten bahsediyoruz..
Gülencilerin
resmi kurumu “Gazeteciler ve Yazarlar
Vakfı” “Gündeme Dair Önemli
Açıklamalar”da bulundu. Zamanlamaya
dikkat: iki üç yıldır Gülencilerin emniyet ve özel yetkili yargı üzerindeki
etkilerinin giderek daha geniş bir çevrede tartışıldığı ve sorgulandığı.. bu
güçlerin sahte belge ve kumpaslarla örneğin Balyoz’dan sonra gazetecileri de
içeri tıktığı bir dönemin ardından..
Ama en önemlisi, Cemaat Siyasi
Partisi’nin, Erdoğan’a yönelik Şike ve MİT hamlelerinin püskürtülmesinin..
İktidarı ele geçirme kavgasında zorunlu bir geri çekilmenin ardından geldi bu açıklama.
Nasıl bir söylemle?
Demokrasi, sivil toplum, haklar ve
özgürlükler..
Cemaatçilerin,
ellerindeki medya, siyaset, yargı, güvenlik silahlarıyla bütün yukarıdaki
kavramları yerle bir ettikten sonra, şimdi bu kavramlara sahip çıkması, insanı
güldürüyor!
Başbakan’la
çatışma başlayınca (bu arada söyleyelim, emniyetteki cemaatçi örgütlü yapının
çok büyük ölçüde dağıtıldığı da belirtilmekte!), Cemaat, demokrasiye, sivil
topluma sığınıyor!
Aslında daha
önceden; sözcvüleri ve kalemleri dikkat çekici bir şekilde, Erdoğan’ı
demokratik olmamakla ve otoriter bir liderlik kurmakla suçlamaya yönelmişlerdi!
(The Taraf’ta A. Altan, M. Baransu ile aynı telden çalıyor
hâlâ).
Yani: İktidar olunca zulmet, darbe
yiyince demokrasiye sığın!
Açıklamaları,
yapılanlardan bazılarını, ortalıkta dolaştırdıkları bazı Cemaatçilerin üzerine
yıkma yolunu seçtiklerini gösteriyor: Bizi
bağlamaz! Onlar yıllardır demokrasiye ve insanlara zulmederken Resmi
Açıklama’nın esamesi yoktu ortada! Şimdi neden? “Biz yapmadık, onlar yaptı” tutumu ayıp ve ihanet değil mi?
***
Ertuğrul Özkök, bu
açıklama üzerine “Fethullah Hoca
‘Hizmet’e Dönüyorsa” başlıklı naif bir yazı yazdı. Özkök, Gülen’e karşı
analizden bile kaçınır; son yazısının altında, “yahu kardeşim, siyasetten çekil, hizmete dön” gibi bir cinlik de
var.. O, kendi düşüncelerini başkalarına söyletmeyi sever! Bekler bekler..
birisi yazsın!
Serdar Akınan (Akşam) ve Ruşen Çakır (Vatan) da Cemaatin açıklamasını
değerlendirdiler..
Ama hepsinin
ortak yönü, Cemaatin siyasi karakterini
gözardı etmeleridir. Sanki Gülen Cemaati “yanlışlıkla”,
“işte dönemin getirdiği bir iktidar olma
hırsıyla” bu işlere bulaştı! Çakır, daha bir sıkı durarak, gazeteci
kumpaslarına bir özeleştiri istiyor.
Ben ise: Şu
Balyoz davasını da neden niçin ve nasıl kurguladığınızı açıklayın hele! Ergenekon
davasında gözle görülen büyük silah vb tertiplerini nasıl yazdığınızı da.. Hizmet misiniz, yoksa halka siyasi zulmet
mi, görmemiz gerek. Siyasetten tamamen çekildiğinizi somut olarak
göstermelisiniz..
Tabii ki,
başından beri “yeni bir, siyasi iktidarı
ele geçirme örgütlenmesi” içinde olan bir “Cemaat Hareketi”nin, kendini
inkar etmesi olur bu beklenti..
Siyasi Parti
nitelikleri üzerine duracaktık.. Bir dahakine..
--
OKUR NOTU: «Gülen»
Siyasi Partisi yazınızı ilgiyle okudum. Uzun bir süredir frenklerin ifadesiyle
“i’nin üzerine nokta koyan” bu netlikte bir değerlendirme okumadım... Carl
Schmitt Schmitt «Politika Kavramı» isimli eserinde, politikayı tanımlamaz,
ancak sanırım bu kavrama dair en çarpıcı ve sonuçları bakımından gerçekçi
olduğu ölçüde karamsar bir kıstas işlevi tanımlar: Politika, dost/düşman
ayrışması üzerine kuruludur. Ayrışma kıstasları ne kadar netse politik
«hareket»in tutarlılığı ve gücü de o decece olur. Kısaca, politik hareket
ayrıştırdığında kendi tutarlılığını kazanır. Yazınızda da –artık ne yazık ki
cesaret isteyen bir analiz sonrası- açıklıkla belirttiğiniz üzere, ister cemaat
deyin ister hareket, söz konusu olan şey, dinsel aromalı bir söylemle bu çok
etkin olan politika kıstasının kullanılmasıdır. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada
dinsel aroma, emek ve kendini sorgulama gerektiren laik vatandaş eğitiminden
çok, daha basit algısal ve iletişimsel özelliklere sahip olduğundan,
dost/düşman- biz/onlar alternatiflerini kar topu etkisiyle kullanır (E.M).
12 Nisan 2012 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder