4
Nisan 2019 – Perşembe / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Kılıçdaroğlu çok eleştirildi,
iktidarın yıkılmasının önündeki tek engel Kemal bey dendi, insafsız davranıldı.
Beyaz Türklerce, Dersimli, Alevi, partiyi de kendisine benzetti diye saldırıya
uğradı. Bu tip gerekçelendirilmeyen eleştirilere katılmadım, ama eleştirilerimi
nesnel ve politik temelde yapıyorum. Kılıçdaroğlu politikalarının, ister iç ve
dış gündeme ilişkin, ister parti içi ve birlikte çalıştığı kişiler açısından
olsun, şüphesiz ki eleştirilecek çok yönü var. Parti içi birleştirici ve
kapsayıcı olmayan bazı tutumları da sorgulanabilir, fos çıkan yardımcılarını
neden iyi seçemediği de..
Büyük bir farkındalık yaratan Adalet Yürüyüşü’nü bir kenara
bırakalım.. Bu belirli kesimleri Adalet bayrağı altında topladı, ama pahalılık
ve daha pek çok ülkenin temel meseleleri üzerinde tekrarlanabilecek pek çok
konuda böyle bayraklar açamadı parti. Pahalılık, borç batağı vb başka büyük
bayraklar alında halkın başka kesimleri toplanabilir ve farkındalıklar
yaratılabilirdi.
Fakat bazı ana politikalar var
ki, bugünü hazırladı. Bugün bunlardan bahsedeceğim.
İYİ
Parti işbirliği
Bunlardan en önemlisi İYİ Parti
politikasıdır; 15 milletvekilini İYİ Parti’ye vererek hem Meclis’te grup
kurmasına hem de parti olarak iyice ortaya çıkmasına önemli katkı sağladı.
Sonraki seçimlerde böylece ittifakın de temeli atılmış oldu. İyi Parti
gelişmeli. Bu, CHP’nin kendi politikalarını da rahatlatır, kendisi olmasını
sağlar..
Türkiye’nin İyi Parti gibi
siyasal kurumlara ihtiyacı var. Nedeni için AKP öncesi döneme bakın. İki, 2,5
parti teorileri çok tehlikelidir ve değirmenin suyu hep sağ partiler için akar.
Koalisyonlar,
en demokratik yapılardır
Türkiye için. İyi kurulduğunda sahip olduğu geniş taban temsiliyetinden aldığı
güç ve destekle, parti değil ülke çıkarına ve geleceğine yönelik programlarla
ülkeyi uçurabilir. Geçmişin koalisyon dönemlerinin bile kalkınma hızları, 17
yıllık AKP’nin hızını aşıyor..
HDP
bağımsız, özgür bir yapı olarak ortaya çıktıkça, Türkiye’nin demokratik güçleri
tartışılmaz olarak gelişir ve ülke esenliğe koşar. Yoksa, ülkede AKP MHP gibi
yapıları azdırır. Demokratik bir ülkede özgürlük içinde birlikte yaşamaktan
başka çare yok.
İktidarla
kavga yerine halkla birleşme
Kucaklayıcı ve kapsayıcı
politikalar doğrudur. Kılıçdaroğlu’nun, Mansur
Yavaş’ın, Ekrem İmamoğlu’nun, iktidarın ülkeyi ve milleti parçalama
politikalarına karşı halkı birleştirme politikaları, kapsayıcı
politikalardır; iktidarla kavga değil halkla birleşme.. Seçimler ve politikalar
çok doğru.
Bir de iktidarın meydan
okumalarına karşı dişe diş politikaları savunan yazarlar, okurlar, CHP’liler,
iktidarın değirmenine su taşıdı, ve “aday bizden olsun, kaybedelim”
politikasızlığı içinde debelenenler..
CHP’nin bir büyük çoğunluk
partisi olarak tek başına iktidara gelmesini beklemek gerçekçi değil. Bu sadece
çok çok özel tarihi koşulların bir araya gelmesiyle mümkün. Ama Türkiye’nin,
yüzde 25- 30 oy oranlarında konsolide olmuş, laik, Atatürkçü, Cumhuriyetçi,
halkçı, demokrat sağlam bir partiye ihtiyacı var. Bu Türkiye’nin garantisi
olur. Bu parti dünya ve Türkiye’deki toplumsal gelişmelere paralel gündemini
yenilemeli, ülkenin geleceğe taşınmasına baş katkıyı sağlamalı, bilimde,
teknolojide, sanatta..
“İktidara gelmek için her şeyi
yapan” parti değil, ülkesi ve yurttaşı için her şeyi yapan parti. İktidara
gelmek için her şeyi yapmak, partiyi parti olmaktan çıkartabilir. İlgisi
olmayan çarşaflı kadınları sahneye çıkartıp göğsüne CHP rozeti takmak gibi
maskaralıklara yol açabilir.
CHP iktidar olmadan da iktidarı
yöneten yönlendiren bir parti olmalı. Şüphesiz CHP iktidara gelmesin gibi bir görüş
abesle iştigaldir. Mesela şimdi yerel seçimlerde önünde açılan koca bulvarda
büyük ve farklı bir dinamik yürüyüş başlamalıdır. Bu büyük bir şanstır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder