3
Ekim 2018 Perşembe / Bilim ve Siyaset,
Orhan Bursalı
1994, 1998, 2000 ve
2001 ekonomik krizleri ve ve 2018 krizi..
Özünde değişen bir şey yok. Kendi sermayesini, fabrikasını çalıştırmak
için gerekli ham ve yarı mamül maddelerini, ülkenin çağdaş ihtiyaçlarını
üretemeyen bir ülkenin zavallı kaderidir ekonomik krizler.
Ülkenin kaderi mi
dedim? Pardon, ülkenin başına sürekli aynı tipte, ekonomik krizler üreten
iktidarların gelmesi, adeta kaderidir. Yetersiz üretim, yüksek enflasyon, çok
yüksek faizler, pek çok bankanın içlerinin sahipleri ve vurguncular tarafından
boşaltılması, peşkeş ekonomisi, önceki krizlerin nedenleri arasındaydı.
İlginç olan, tüm
krizlerin sağcı, tutucu, plan değil pilav diyen iktidarlar zamanından
patlamasıdır.
İlk büyük ekonomik
krizi Menderes – Bayar iktidarları yaratmıştır. “Yeter, söz milletindir”
sıradanlığının ve oy avcılığının sonucudur onların krizi. DP liderleri ABD’ye
para dilenmeye çıkmışlar, Washington tarafından Disneyland’a eğlenceye
gönderilmişlerdi. İlk paramızın pul olduğu dönemdir.
Sonrası adım adım geldi...
1960 askeri
darbesinden sonra1961 ve 1961’de kırk parasız ülke İMF’nin kapısını çaldı.
Sonra, tümü sağcı iktidarların belirlediği, yönettiği, yapılandırdığı
ekonomide, 17 kriz daha patlamış ve ekonomi toplam 19 kez İMF boyunduruğuna
girmiştir.
İMF parayı
pompalıyor, ekonomi düzelir gibi oluyor, sonra yeniden patlıyor kriz.
Hesap etmiştim, 1961-2002’ye
kadar, Türkiye ortalama 2,1
yılda bir ekonomik krize soktular ülkeyi.
1950’den bu yana
hesaplarsanız 2,7 yılda bir.
Sağcıların en çık
sevdiği ekonomi, yol ekonomisidir. Vurup buldozerlerle çıkacaksın öte yandan.
Özetlersek aslında inşaat ekonomisi dememiz gerekir.
Hayır hayır ve hayır
Ki bu iktidarın ana
özelliği de inşaatçı olmasıdır. Çünkü para bu alanda çabuk döner, doldur boşalt
kasaları- cepleri, rantı cebe at durmadan.
Yok geçmişten
farkı.
Hakkını yemeyelim:
İMF’siz en uzun dönemi yaşadık AKP iktidarında: 15 yıl.
Sermaye mi
yarattılar ekonomik faaliyetten? Hayır.
İhtiyacımız olan,
fabrikaların dönmesi için gerekli malları mı üretebildik? Hayır.
Dışa
bağımlılığımızı mı azalttık? Hayır..
Enerjimizi kendimiz
mi ürettik? Hayır..
İnşaaaaaat Ya Resulullah
Yabancı sermaye
yığıldı ülkeye, dünyaya pompalanan trilyonlarca dolar gürül gürül aktı AKP’ye..
400’e yakın AVM bu dönemin eseridir. Tüketim tapınakları... Bankalar
pompaladılar tüketici kredilerini.. Şirketler, kendi öz sermayesini
geliştiremeden, 350 milyar dolar borç ile yapay- sanal büyüme yolunu seçti,
şimdi gümbürdüyorlar.
İnşaaaaaat Ya Resulullah adıyla anılıyor hâlâ iktidar.
Para dolu kuyunun
dibi gözüktü, ye ye bitirdik.
Çarklar bol dolarla
dönüyordu, para bitince, üretemeyince yeteri kadar, enflasyon ve iflaslar
patladı..
Doğan Kuban
Hoca diyor ki, Türklerin batıya borçlanması II. Beyazıt döneminden itibaren
başlar.. Eh bunların zihinsel torunları iktidarda olunca..
Yüzde 30 enflasyon
Yüzde 23 eflasyon..
korkunç rakam.. bir ayda..
Yıl sonunda yıllık
enflasyon yüzde 30 doğru..
İktidar mensupları
aptal yerine koyuyorlar bizi: Bizim krizimiz değilmiş.
Sizin yarattığınız
durumdur beyler bayanlar.
Dolara dayalı bir
ekonominiz varsa, batarsınız tabii ki.. Dolarınız azalır kriz yaratırsınız,
dolar değerlenir kriz yaratırsınız. Dolara bağlı mallar pahalanır kriz
yaratırsınız.
Yerli ve milli en
büyük iktidar göz boyamacılığı..
O zaman niye
dışarıya döviz aramaya çıkıyorsunuz.
Güvence üstüne
güvence veriyorsunuz, denetiminizi yabancılara devrediyorsunuz..
Yapmanız gereken,
yerli ve milli olarak, dışarıya çıkıp TL’leri toplamak olmalıydı!
AKP’nin yönetememe
krizidir bu.
Öyle ki, bir twit
ile doların 1-2 lira pahalandığı bir ekonominin yaratıcısının geldiği
noktadayız..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder