Orhan Bursalı, 23 Ekim 2018, Bilim ve Siyaset
Yerel seçimlere gidiyoruz ya, CHP için önemli bir dönemeç daha. Yönetim
için ya herro ya merro mu olacak, bilinmez tabii ki. Ama şüphesiz ki geçmiş
yerel seçim sonuçlarıyla Mart’ta yapılacak yerel seçim sonuçları
karşılaştırılacak ve “başarı” böyle ölçülecek: Kayıp mı kazanç mı..
Ama mesele yüzde 3-5 oy daha çok aldık, 3-5 belediye daha kazandık veya aynı
oranda kaybettik sonucundan çok daha öte bir anlama sahip.. Artık bunlar
önemini yitirdi.
Türkiye dibe vurdu, büyük bir kriz
sürecine girdi, bakmayın siz iktidarın yüksekten atmalarına, seçmenlerini
karşı, “saldırıyı püskürttük, toparlanıyor ülke, yarın tamam” sürekli
söylemleriyle tutmaya çalışıyor. Oysa yoksullaşma çok hızlı seyrediyor.
Yolumuzu çeviren çevirene..
İktidar öyle bir durumda ki İş Bankası
ve iştiraklerine göz koydu, onları portföyüne katmak için acele ediyor, 17
milyar doların üzerinde bir varlıktan söz ediyoruz.. iktidar amansız ve
insafsız; miras hukuku tanımaz, vasiyet bilmez ve yıkar geçer anlayışında..
Kriz döneminde odak
olamamak
Tamam CHP yönetimi buna karşı bir eylem
planı hazırlığında. Ama bu başka bir mesele, millet daha çok, CHP verse ne olur
havasında, utanmaz köşelerde de bu anlayış pompalanıyor. CHP bu konuda teslim
olmaya zorlanıyor, sözde CHP ezber bozsun bir de başka türlü yapsın
havalarında!
Ama yine de Türkiye’nin meselesi bunun
ötesinde.. Okurlar soruyor: Şimdi bu kriz koşullarında bile CHP bir odak
olamıyorsa, o zaman politikalarda çok temel bir sorun olduğu gözükmüyor mu?
CHP’nin temel
politikası yıllardır değişmiyor: Seçmenler belli, bizim büyümemiz için AKP
seçmeninden oy almamız gerek, bu durumda AKP seçmeninin hoşuna gidecek
politikalar izlemeliyiz. Bu politikayı çok net bir şekilde geçenlerde yapılan
CHP Abant toplantısında şöyle dile geldi: “Entelektüel, akademik ve elitist bariyerleri aşıp, sağ partilere oy veren büyük
kesimin diliyle konuşmak.”
CHP’ye “elitist dille konuş” diyen
yok. 16 yıldır eğer bunu yaptığını düşünüyorsa geçmiş olsun zaten!
Elitist dil yanlışı
Mesele “sağ partilere oy veren büyük kesimin diliyle konuşmak”
saptamasında. Bu ne demek şimdi? “Elitist dil”in yerine konan bu mu?
Sağ partilerin diliyle konuşup sonra
alternatif bir sosyal demokrat program mı uygulayacaksınız? Bu meydanlarda kara çarşaflı bir aileyi
getirip göğsüne yalancıktan CHP rozeti takmaya benzer.
Alternatif olmak “sağ jargon” mu?
İktidara geldiniz diyelim, “sağ politikalar” mı uygulayacaksınız? Saçmalık.
Mesele, 1) AKP’ye oy veren tüm
seçmeni “AKP’li seçmen” olarak görmekte, onları yerinden kımıldamaz seçmen
olarak kabul etmekte, 2) AKP’nin Türkiye’ye dibe vurdurmasını o seçmenin hiç
umursamayacağını sanmakta, 3) Seçmenin “AKP kötüye götürüyor hepimizi”
noktasına geldiğinde, karşısında güvenilir, başka politikaları ve dili olan bir
partiyi arayacağını görmemekte.
Salı toplantısını meydanlara taşıyın
AKP sağ, arada sırada hatta aşırı
sağ, otoriter tek adam partisi. Söylemi, politikaları belli.
Türkiye’yi iflasa böyle bir
iktidarın getirdiğini vurgulamak birinci derecede önemli. Bunun için “sağ
jargon” gerekmiyor!
Ekonomik kriz durumları milleti yeniden
düşünme sürecine getirir. Nitekim milletin parası pahalılıktan pul oldu.
Buna karşı bir odak inşa edip
harekete geçiyor ve milleti seferber edebiliyor mu?
Mesela salı toplantısını milletle sahada yapıyor musun, sıradan insanları
sahneye çıkartıp konuşturabiliyor musun.
Alternatif, “sağ partilere oy veren
milleti” çekmek anlayışı değil. Bunu yapamazsınız. Onları sağcı kabul edip sol
politikalar izleyemezsiniz.
Ne diyeceksiniz? “Bunlar sağcı ama
kötü sağcı, en iyisini biz uygularız” mı?
Sosyal demokrat, paylaşımcı, katılımcı,
bölüşümcü, yoksulları koruyan, dayanışmacı dilden bu millet anlamaz mı
diyorsunuz?
Olağanüstü dönemlerden
geçerken “ortalama” politikalarıyla yol alamazsınız..
Cesur, kararlı, değişik ve yeni.. İp uçları burada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder