AKP: “Pelikan Sızıntısı” başlığıyla Saray çevresindeki
destekçilerin Davutoğlu safdışı bırakmaya yönelik yayılan notlara bakıyorum.
Hemen hepsi, Davutoğlu Başbakan ve Parti Başkanlığı koltuğunu oturduktan
itibaren, RTE ile farklılıklarını gözlemleyip buraya taşıdığımız ve siyasal
analizini yaptığımız konular. Okurlarım için yeni bir tarafı var mıydı
bilmiyorum, ama analizlerin doğruluğunun kanıtları olarak fena sayılmazlar..
Dünkü yazıma unuttuğum şu notu da eklemeliyim: Davutoğlu’nun
planlanmış bir ABD gezisi vardı. Bu gezinin RTE’nin onayını aldığını sanmayın.
Davutoğlu’nun, siyasal liderlik inşasının bir parçasıydı. Nitekim gündemden
düştü! Bu arada yetkilerinin 3 oya karşı 47 oyla elinden alındığını öğrenince,
parti yönetiminde RTE’nin büyük hakimiyetinin görürsünüz. RTE, Davutoğlu’nun
Partiyi kontrol altına alma ve karşısına bir alternatif siyasi lider çıkma olasılığını
da sıfırladı. Üstelik neredeyse sırtını sıvazlayarak, duyumlara göre “yetki devrini sen öner, önemli bir konu
değil” diyerek..
Saray için en önemli çevre, kendi aile çevresidir. Tabii
Binali beyi de aile çevresi içinde sayar mısınız, bilemem. Parti içinde sular
kaynıyor. Bekleyin.
RTE’yi
iktidarda tutma politikası
MHP: Dün
öğlen yemeğinde dostlarla görüşürken, MHP içinde Oktay Vural hangi yandan,
sorusu üzerine tartıştık. Devlet Bahçeli için “ama RTE/AKP’ye karşı söylemlerde
sert” dediler. Ben “söylemlere değil uygulamalara bakalım, eylemleri durmadan kime
yarıyor bu önemli” dedim; sonra birden farkettim ki, bugün Bahçeli’nin
RTE-AKP’ye yarayan eylemli politikalarını, 2003 öncesine kadar götürebiliriz.
Bahçeli 2002’de hükümeti bozmuş ve seçimlerin yolunu
açmıştı. Türkiye krizden çıkış için ağır önlemler almıştı. İMF’den 25 milyar
dolar gelmiş, zamlar falan derken, Bahçeli hükümeti dağıttı. İki yıl geçse,
koalisyon ortaklarının durumu farklı olacaktı.
2002 Kasım seçimlerinde yüzde 34 ile iktidarı AKP’ye teslim
ettiler. Bahçeli’nin “büyük öngörüsü” gerçekleşmiş miydi, yani bunu mu
istiyordu? MHP’yi de Meclis dışında bırakan “büyük politikası”nın iflasının
hesabını MHP içinde soran olmadı. Bahçeli yoksa tamamen yanlış bir hesabın
yenilgisini mi tatmıştı.
Bilemem! Kesin olan,
dünyada 2002 koalisyonu gibi bir siyasi dengeyi, koalisyon ortaklarından hiç
kimsenin bozmayacağı ve seçimlere gitmeyeceğiydi. Bahçeli bunu yaptı ve
iktidarı yükselen güç olan RTE/Gül- AKP’ye teslim etti.
2002 de durum neyse, şimdiki politikalarının sonucu aynı:
RTE’yi iktadarda tutmaya devam.
AKP:
Duymamış olabilirsiniz. Kalkınma Bakanlığı, kıdem tazminatlarının yarı yarıya düşürülmesini önerdi. Hem
işçilere ödenen tazminat hem işverenin ödediği primin yarı yarıya düşürülmesi,
açıklanacak pakette kalır mı, çıkar mı... Bahsi müştereki açalım!
Hepsi, işverenin cebinde mümkün olduğu kadar çok para
biriksin hesabı içinde. Başka türlüsü nasıl olabilirdi?
İktidar
yolu açılır mı?
CHP: Bu
partimizin bayrağını rüzgarla doldurabilmesi ancak yönetimde ciddi bir
değişikliğin gerçekleşmesiyle mümkün olabilir diyenler artıyor. Ben, CHP’deki
yüzde 25 sınırında kalmasını, Yeni CHP gibi ideolojik nedenlere
bağlayanlarla fikir birliği içinde değilim, olmadım da. Bunlar parti içi
iktidar mücadeleleri.
CHP iktidar karşıtı demokrasi, sosyal demokrat ve Atatürkçü
kampın toplanma yeri, hele şu kamplaştırılan ülkede. Fakat durgunluğun aşılması
için yeni bir yönetim rüzgarını şart görüyor gibiyim. Bu rüzgar, bugünkü
koşullarda CHP’yi iktidar yapar mı bilemiyorum ama yükseltir. CHP’yi iktidar
yapacak olan, iktidar cephesindeki, politikalarındaki çökmeler ve ayrışmalar
olacak. Tabii MHP’de, AKP’nin önlemeye çalıştığı liderlik değişimi rüzgarı da
CHP’ye iktidar yolunu açabilir.
LAİKLİK-
AKP,
YÜZDE 36, İYİ BİR BLOK: Dünya
çapında kamuoyu araştırmaları yapan PEW’in son araştırmasına ne dersiniz:
Türkiye’de yasaların Kuran’a göre düzenlenmesini isteyenlerin oranı yüzde 13.
Bu şeriat isteyenlere denk geliyor. Bu oran 2011’de yüzde 8, 2012’te yüzde
17’ye fırlamıştı..
Yüzde 8-17 arası gidip gelen bir durum. Demek ki ortalaması
yüzde 12,5.
Din,
yasalarda asla etkili olmamalı diyenlerin oranı da yüzde 36!
İyi mi kötü mü, ne dersiniz? Asla, hiç
bir şekilde, dediklerine göre sağlam bir blok var.
Bu bloğun varlığı, RTE’nin laiklik Anayasa’da kalsın,
isteğinin nedenini açıklıyor olabilir mi?
3 Mayıs Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet, Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder