Bu kadar kaba, amansız, vefasız..
Gözümün önünde Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreni
canlandı. Henüz Saray yok, Gül ve RTE Çankaya Köşkü’nde, görevi devir teslim
töreni yapılıyor. Birbirlerine kardeşim, dava arkadaşım laflarından geçilmiyor.
Övgülerin bini bir para.
Ama o ana kadar Gül’ün siyasetten tasfiye edilmesi için her
şey yapılmış. Henüz görevi sona ermeden bir gün önce AKP Kongresi toplanmış ki
Gül aday olmasın diye. Daha önce de de Gül’e karşı her türlü önlem alınmış, ona
karşı siyaseten ve hukuki hançerler görünür görünmez kullanılmış. Devir teslime
gelindiğinde, AKP içinde hiç bir siyasi yol bırakılmamıştı; Gül’ün önünde
bırakılan tek seçenek, “kendi köşesine çekilmek”, hobileriyle meşgul olmaktı.
Öyle de oldu. Cuma namazlarında boy gösteriyor ve haberciler
ağzından kerpetenle iki sözcük almak için kıvranıyor!
O ana kadar, siyaset kapıları önünde ve arkasında bütün
siyasi hilelere ve harçerlemelere rağmen, devir teslim töreninde seyrettiğimiz
büyük pişkinlik görüntüleri, her halde siyasi
İslama özgü bir olay olabilir diye düşünmüştüm. Yoksa?!
Gül’e iktidarın
tüm yollarını kapadı
Gül demek iktidarı paylaşmak demekti. Gül’e Parti Başkanı ve
Başbakanlık yolunu açsaydı, bugün RTE kendine ne Saray inşa edebilirdi ne de
hükümeti yönetebilirdi. Büyük ölçüde kendi yetkileriyle yetinmek zorunda
kalırdı.
Veya: RTE rahat durmaz, tabii öncelikle parti içinde ciddi
bir kanlı bıçaklı çatışma ve tasfiye operasyonunu 32 kısım tekmili birden
izlerdik. Gül bunu öngördüğü, hissettiği için mi geride durdu, veya böyle bir
kapışmayı kendi karakteriyle, sürdürümeyeceğini ve sonuçta kaybedeceğini
gördüğü için mi.. Şüphesiz bir de partilerinin iktidarı söz konusuydu.
Acaba iktidar Gül için hâlâ kutsal bir “dava” niteliği
taşıyor olabilir mi? Yoksa “kutsal dava” denen şeyin, RTE’nin kişisel
iktidarına hizmet davası olduğu gerçeğine varıldı mı?
Bostancı
cellatları
Geldik Davutoğlu olayına! Gül olayının, tasfiye açısından
neredeyse tıpkı basımını izledik.
İkisinin Saray’da buluşmasını gösteren fotoğraf, yüzlerinden
düşenin biri bin parça olduğunu gösteriyordu. O fotoğraf her şeyin bittiği, her
şeyin kesinleştiği anın belgesiydi.
Davutoğlu’nun teşbihte hata olmaz, “boynu vurulmuştu” önceki
1 hafta içinde.. Osmanlı zamanındaki sultanın Bostancıbaşıları gibi modern
siyasi cellatlar, Davutoğlu’nu adeta lime lime etmişlerdi. Pelikan Dosyası
Davutoğlu’nun işini bitirmek için piyasaya sürülmüştü. İş bununla kalmadı tabii
ki.
Orta
yol yok
İkinci büyük veya ana darbe AKP MYKY toplantısında vuruldu.
Bir şeyden habersiz toplantıya giren Davutoğlu önünde bir metin buldu. 47 kişi
tarafından imzalanmıştı; parti içinde yetkisiz bırakılıyor, il ve ilçelere
atama kararı elinden alınıyordu. Şaşırdı mı? Pelikan Dosyası’na da şaşırdı,
tabii buna da şaşırdı!
Bu kesin darbeydi! İstifa o an gerçekleşti aslında! Bileti
kesildi. “Parti içinde tek reis vardı,
RTE.. sağdan da okusan, soldan da
okusan... Ya ona tam tabii olacaksın ya da gideceksin, orta yolu yok..”
Reislik
tartışılmazdır
Aslında bu tartışma konusu bile olmamıştı. Reislik konusu
tartışılmaz. Çeşitli teşkilatlarda da bu böyledir! İkinci heveslisi varsa,
tasfiye edilir. Toplantıya, kesin
biletini, talimatı inmişti ve imzalar da toplanmıştı, karar önüne kondu
sadece. Yol arkadaşı sandıklarının yüzlerine ve gözlerine baktı mı bir bir,
bilmiyorum. Bir siyasi parti yönetim toplantısında mıydı, yoksa birden başka
bir teşkilatın toplantısına mı düşmüştü, anlayamadı.
Saray’a telefon etti, anlayabilmek için, imzaları sordu “arkadaşlar sizin adınıza imza topladıklarını
söylüyorlar..” diye sordu. Selvi’den okuyoruz ki şu yanıtı almış “Normaldir, çünkü ben onların lideriyim.”
“Siz benim de liderimsiniz” lafını
geveledi ağzında ama gereğini yapın sözüyle
konuşma bitmişti.
Bu son
kesin tasfiyedir
Neden Saray’da bir araya geldiler olayların arkasından?
Neden Davutoğlu her şeyin kesinleşmesine ve istifasının kendisine sunulmasına
rağmen, Saray’a çıktı? Bir haftadır siyasi olarak parti de idam edildiğinin
bilincinde değil miydi henüz?
Bu bir şok olabilir. Sağlı solla darbelerle ne olduğunu
anlayamabilirsiniz, ve uzun süreli bir travma içine sürüklenirsiniz.
Veya o makamların yolunu ilk başta kendisine açan lidere
karşı derin vefa duygusunun esiri mi oldu?
Bu son, büyük ve kesin tasfiyedir.
İpte kendisiyle dans edecek ikinci cambaz kalmadı.
Evet, bütün bunlar herkesin gözleri önünde yaşandıktan
sonra, böyle bir “güçlü lider” kalkıp da sonra, “bu kendi kararıdır” dedi..
Bak işte hele hele bu asla kabul edilemez!
Bu neyin raconu?
8 Mayıs Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder