Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Mayıs 2016 Pazar

Önce “cellatlarca” doğrandı, Sonra...


Bu kadar kaba, amansız, vefasız..
Gözümün önünde Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreni canlandı. Henüz Saray yok, Gül ve RTE Çankaya Köşkü’nde, görevi devir teslim töreni yapılıyor. Birbirlerine kardeşim, dava arkadaşım laflarından geçilmiyor. Övgülerin bini bir para.
Ama o ana kadar Gül’ün siyasetten tasfiye edilmesi için her şey yapılmış. Henüz görevi sona ermeden bir gün önce AKP Kongresi toplanmış ki Gül aday olmasın diye. Daha önce de de Gül’e karşı her türlü önlem alınmış, ona karşı siyaseten ve hukuki hançerler görünür görünmez kullanılmış. Devir teslime gelindiğinde, AKP içinde hiç bir siyasi yol bırakılmamıştı; Gül’ün önünde bırakılan tek seçenek, “kendi köşesine çekilmek”, hobileriyle meşgul olmaktı.
Öyle de oldu. Cuma namazlarında boy gösteriyor ve haberciler ağzından kerpetenle iki sözcük almak için kıvranıyor!
O ana kadar, siyaset kapıları önünde ve arkasında bütün siyasi hilelere ve harçerlemelere rağmen, devir teslim töreninde seyrettiğimiz büyük pişkinlik görüntüleri, her halde siyasi İslama özgü bir olay olabilir diye düşünmüştüm. Yoksa?!

Gül’e iktidarın tüm yollarını kapadı

Gül demek iktidarı paylaşmak demekti. Gül’e Parti Başkanı ve Başbakanlık yolunu açsaydı, bugün RTE kendine ne Saray inşa edebilirdi ne de hükümeti yönetebilirdi. Büyük ölçüde kendi yetkileriyle yetinmek zorunda kalırdı.
Veya: RTE rahat durmaz, tabii öncelikle parti içinde ciddi bir kanlı bıçaklı çatışma ve tasfiye operasyonunu 32 kısım tekmili birden izlerdik. Gül bunu öngördüğü, hissettiği için mi geride durdu, veya böyle bir kapışmayı kendi karakteriyle, sürdürümeyeceğini ve sonuçta kaybedeceğini gördüğü için mi.. Şüphesiz bir de partilerinin iktidarı söz konusuydu.
Acaba iktidar Gül için hâlâ kutsal bir “dava” niteliği taşıyor olabilir mi? Yoksa “kutsal dava” denen şeyin, RTE’nin kişisel iktidarına hizmet davası olduğu gerçeğine varıldı mı?

Bostancı cellatları

Geldik Davutoğlu olayına! Gül olayının, tasfiye açısından neredeyse tıpkı basımını izledik.
İkisinin Saray’da buluşmasını gösteren fotoğraf, yüzlerinden düşenin biri bin parça olduğunu gösteriyordu. O fotoğraf her şeyin bittiği, her şeyin kesinleştiği anın belgesiydi.
Davutoğlu’nun teşbihte hata olmaz, “boynu vurulmuştu” önceki 1 hafta içinde.. Osmanlı zamanındaki sultanın Bostancıbaşıları gibi modern siyasi cellatlar, Davutoğlu’nu adeta lime lime etmişlerdi. Pelikan Dosyası Davutoğlu’nun işini bitirmek için piyasaya sürülmüştü. İş bununla kalmadı tabii ki.

Orta yol yok

İkinci büyük veya ana darbe AKP MYKY toplantısında vuruldu. Bir şeyden habersiz toplantıya giren Davutoğlu önünde bir metin buldu. 47 kişi tarafından imzalanmıştı; parti içinde yetkisiz bırakılıyor, il ve ilçelere atama kararı elinden alınıyordu. Şaşırdı mı? Pelikan Dosyası’na da şaşırdı, tabii buna da şaşırdı!
Bu kesin darbeydi! İstifa o an gerçekleşti aslında! Bileti kesildi. “Parti içinde tek reis vardı, RTE..  sağdan da okusan, soldan da okusan... Ya ona tam tabii olacaksın ya da gideceksin, orta yolu yok..”

Reislik tartışılmazdır

Aslında bu tartışma konusu bile olmamıştı. Reislik konusu tartışılmaz. Çeşitli teşkilatlarda da bu böyledir! İkinci heveslisi varsa, tasfiye edilir. Toplantıya, kesin biletini, talimatı inmişti ve imzalar da toplanmıştı, karar önüne kondu sadece. Yol arkadaşı sandıklarının yüzlerine ve gözlerine baktı mı bir bir, bilmiyorum. Bir siyasi parti yönetim toplantısında mıydı, yoksa birden başka bir teşkilatın toplantısına mı düşmüştü, anlayamadı.
Saray’a telefon etti, anlayabilmek için, imzaları sordu “arkadaşlar sizin adınıza imza topladıklarını söylüyorlar..” diye sordu. Selvi’den okuyoruz ki şu yanıtı almış “Normaldir, çünkü ben onların lideriyim.” “Siz benim de liderimsiniz” lafını geveledi ağzında ama gereğini yapın sözüyle konuşma bitmişti.

Bu son kesin tasfiyedir

Neden Saray’da bir araya geldiler olayların arkasından? Neden Davutoğlu her şeyin kesinleşmesine ve istifasının kendisine sunulmasına rağmen, Saray’a çıktı? Bir haftadır siyasi olarak parti de idam edildiğinin bilincinde değil miydi henüz?
Bu bir şok olabilir. Sağlı solla darbelerle ne olduğunu anlayamabilirsiniz, ve uzun süreli bir travma içine sürüklenirsiniz.
Veya o makamların yolunu ilk başta kendisine açan lidere karşı derin vefa duygusunun esiri mi oldu?
Bu son, büyük ve kesin tasfiyedir.
İpte kendisiyle dans edecek ikinci cambaz kalmadı.
Evet, bütün bunlar herkesin gözleri önünde yaşandıktan sonra, böyle bir “güçlü lider” kalkıp da sonra, “bu kendi kararıdır” dedi..

Bak işte hele hele bu asla kabul edilemez!  Bu neyin raconu?
 Mayıs Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder