Yine yollara düştüm, ama bu kez Ankara’ya,
Bilkent Üniversitesi’nin Aziz Sancar için düzenlediği resepsiyon için
uçaktayım. Sancar, orada ağırlıklı olarak, ülkemiz bilim insanları dünyasına
takdim edilecek! Ankara dışından kimler katılır bilmiyorum, ama Ankara’da da
yeterince nitelikli bilim insanımız var. Herhalde bilimle ilgili devlet
kurumlarının temsilcileri de olacak.
Biliyorsunuz, dün akşam ülkemize gelen Sancar
bugün öğle öncesi Cumhurbaşkanı ile görüşecek. CHP ve MHP’den de görüşme
talepleri var, ama zamanı uygun olur mu bilmiyorum. Şüphesiz görüşmesini ve
böylece tüm ülkeyi temsilen kucaklamışını dilerim.
Ülkede
bir Sancar Rüzgar esiyor. Bu çok iyi
ve olumlu bir şey. Bir Nobel ödülü bilimi, araştırmayı ülke çapında öne
çıkardı. Sancak bir farkındalık yarattı. Bu yeterli mi? Bence hayır.
Aslında madem Türkiye’ye geldi, iki üç gün daha
kalabilir ve yoğun taleplerde bulunan televizyonların ekranlarına çıkabilir, bu
hafta bilim farkındalığının daha yoğun yaşanmasına yolu açabilirdi.
Türkiye ve Türkiye insanı böyle bir yer: Dünya
çapında başarı kazanmış, mükemmel bir törenle madalyasını almış “kendinden” bir
insanı bağrına basmak istiyor. Madalya, hediye, onur plaketi vermek, kürsüye
çıkarıp konuşmasını dinlemek, birlikte fotoğraf çektirmek, yan yana durmak,
elini sıkmak, hatta kucaklamak istiyor.
Biz
başarıya susamış bir milletiz
Öyle kolay, ucuz başarılar değil, ağır, büyük,
bedeli ödenmiş, ter dökülmüş ve dünya çapında başarılar. Bize gurur verecek, ben de biz de başarabiliriz duygusunu
oradan ödünç alıp yüreğimize nakşedeceğimiz, peşinden biz koşamazsak bile
çocuklarımızı koşturacağımız başarılar.
Türkiye’deki “dev eksik halka”dır bu. Yok mu başarılarımız,
şüphesiz ki var. Ama az, Azizinki kadar önemli ve büyük değil. Bu olmadığı için
de, siyasetçinin ucuz mu ucuz “başarı”larına önemli bir nüfusumuz “meftun”
kalıyor.
Bu açıdan bakıldığında Atatürk’ün neden
aşılamadığını ve neden milletin gönlünde yattığını rahatça anlayabiliriz.
Atatürk, savaş kazanmış bir kahraman, ülke ve devlet kurucu olmanın ötesinde,
taa o zamanlar ülkeyi en gelişmiş bir ülke yapacak olan hemen her şeyin
temellerini de atmış birisi. Ne yazık ki attığı temeller sökülüp çöpe gitti.
Ah şu
laboratuvar
Türkiye’nin kendisine gösterdiği bu yoğun ilgi
ve sevgiyi en iyi anlayabilecek insanlardan biridir Sancar.
Ama, yüreği laboratuvarda sonuçlandırılmayı bekleyen
araştırmalarda atıyor, “Nobel ödülü
şamatası çalışmalarımızı çok aksattı, arkadaşlar iş, yönlendirme bekliyor,
deneyleri tartışmayı doğrulanmayı bekliyor, makaleler yazılmayı bekliyor..”
Aziz Sancar bilimsel çalışmalarıyla meydan
okuyan bir insan. Bilimsel toplantılarda fazla boy göstermez, yayınladığı araştırma
makaleleriyle kendisinden bahsettirir.
Şunu da belirteyim: Aziz Sancar, Kuzey Karolayn Üniversitesi’e ilk Nobel ödülünü
getiren insan. Bir ilk de orada gerçekleşmiş oldu.
Gerçi üniversitede Nobel ödülü kazanmış bir
bilim insanı var. Ama, kendisine Nobel getiren araştırmalarını burada yapmadı,
başka bir üniversitede yaptı.
Bu bakımdan Sancar’ın itibarı çok yükseldi
üniversitede.
Üniversitenin kredimi yükseldi, artık daha iyi
öğrenciler tercih edebilecekler orayı..
Eyalet Meclisinde Sancar’a bir konuşturma
yaptırdılar. Eyalet üniversitesi olduğu için, bütçeden üniversiteye daha çok
pay ayrılması ve bilimsel araştırmaların teşvik edilmesini istedi Sancar.
Rektörün keyfi yerinde!
Ama biz soruyu henüz yanıtlamadık: Türkiye’de
esen Sancar Rüzgarı ne sonuç verir?
Şimdi resepsiyona girmek zorundayım..
15 Aralık 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder