Geçen Perşembe Habertürk’teki Enine
Boyuna programında bir tartışma yaşadık. “Üçüncü
Seçim” yapılabilir görüşüme kimse katılmadığı gibi, Cumhurbaşkanının,
Başkanlık için kendisine çizdiğini varsaydığım stratejinin ana hatlarını
açıklamam karşısında “sana
Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı gerekir, seni acaba şöyle iktidar saflarına mı
oturtsak..” denli şakalara yol açtı.
Evet üçüncü seçim konuşulmuyor, ama biz
gelişmeleri bu çerçevede okuyup gelişmeleri göremez miyiz? Bir analizciye düşen
de bu değil mi?
Aslında toplum olarak “varsayım
oluşturmaya” (komplo teorisi değil) ve bunun gerekçelerini ortaya koyarak
gelişmeleri bu çerçevede okumaya yabancıyız.
Yaşadıklarımız olağan şeyler değil.
Gelişmeleri anlamak için ne oluyor ve nereye gidiyoruz
sorularına yanıt verebilmeliyiz.
Saptamam şu: yaşadıklarımızın
odağında “Başkanlık Sistemi”ni
gerçekleştirmeye yönelik faaliyetler var. Cumhurbaşkanının en temel meselesi.
Geçen Pazar Pazartesi ve Salı günkü yazılarımda temel tezim ve gerekçeleri var.
Eğer şu doğruysa..
Cumhurbaşkanı Başkanlık Sistemi’ni bu
ülkeye kabul ettiremezse, Cumhuriyet tarihinde istediği sayfayı açamayacaktır.
Bu saptamalar doğruysa varsayım
üretiyorum: bu hedefe ulaşabilmek için gerektiğinde Üçüncü Seçimi bile dayatacaktır. Bu varsayımlar doğru deyip de sonra, ama o seçim olmaz diyemezsiniz.
Bu köşenin başlığı Bilim ve Siyaset’tir. Siyaset bilimi, önemli olayları
açıklayabilmek için bir varsayım üretmeyi
zorunlu kılar. Bu varsayımın doğru olup olmadığını gösterecek, siyasi
gelişmelerdir. Bu varsayım ortadan kaldıracak tek gelişme, Cumhurbaşkanının başkanlık sistemi isteğinden vazgeçmesidir.
Üç yol var,
başkanlık anayasasını meclise getirip referanduma götürecek çoğunluğu sağlamak
(330 parmak). Bunun için MHP, HDP ve CHP’den adam devşirmesi gerekir. Bunu
başaramazsa, başkanlık yatar. Tabii referandumda hayır çıkma olasılığı da
güçlüdür.
Bunlar
dışında tek olasılık kalır: Üçüncü
seçimle HDP veya MHP’yi veya her ikisini de Meclis dışı bırakmak. Zaten
sınırdalar, hele HDP baraj altında. O zaman 367’yi aşan milletvekili sayısıyla
istediği anayasayı çıkartır.
Bunu
ben mi görüyorum, onların düşünmediklerini ve planlamadıklarını mı
sanıyorsunuz? 7 Haziranı reddedip 1 Kasımda kazanmayı planlayan, bunu da
planlar.. Karşıdakinin siyasi zekasını küçümsemeyin. Dedim ki “RTE
bir ara, ortalama siyasetçi değil”.
Bir veya iki yıl içinde
Eğer
referandum gerçekleşmezse, çok iki yıl içinde, dahası gelecek yıl sonuna kadar
bile, üçüncü seçimi bekleyin.. Siyaset bilimi bunu dayatıyor! Tabii
öngörülemeyen sürpriz gelişmeler olabilir.
2010
yılı Haziranı’nda, daha henüz ortalıkta fazla bir şey yokken, varsayım ortaya
attım: F. Gülen ve RTE iki ayrı ve farklı gövdedir. Siyaset yapma ve iktidar olma süreçleri çok farklıdır. Oysa tepede
tek koltuk var. Bu koltuk iki kişiyi kaldırmaz, eninde sonunda çatışacaklar.
Bunun temel siyaset gerekçeleri vardı.
Bütün
gelişmeler bu çerçevede oldu. Bu çatışma en az 3 yıl önceden varsayılmıştı ve
hayat tarafından doğrulandı. Çatışmanın
Anatomisi, bunun hikayesidir ve siyaset ve toplum bilimleri hayatında bilimsel bir analizin en önemli ürünüdür. Hiç
alçakgönüllü olmam bu konuda.
CBT Kapandı
Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergimiz, 1500 ve 1501 sayısıyla şahane bir kapanış yaptı. Neden kapatıyorsunuz sorusunu bile
yöneltmedim. Cumhuriyet’in kurumsal kimliğine, 30 yıldır bilime, bilimsel
düşünceye verdiği bu destekle sadece teşekkür edebilirim. Bir takım kampanyalar
falan yapılıyor, bunlarla bir ilgim yok. Yeniden çıkartalım diye bir isteğim
de.
Bilim
ve Teknoloji’yi üreten ve bu birikime sahip arkadaşlar, öncelikle dijital
ortamda BT’yi, yazarlarıyla vb. daha geniş, kapsamlı ve nitelikli var etmek
için kollarını sıvadı zaten. Gördüm ki henüz yaşama koşulları olan ölmez,
kendisine yeni yaşam ortamları yaratır.
27 Aralık 2015 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder