Önce Durmuş Kökatmış okurumuzun mesaj ile
başlayalım: “Sancar'ın
ödül alması ülkemiz adına gurur verici… 8 yaşında kızım var. Öğretmenleri
sınıfta ödülden bahsetmiş, belli ki çocuklar etkilenmişler, akşam okuldan gelince
bize heyecanla anlattı. Bende bilim adamı olacağım, dedi.”
İşte
sonuçlardan biri. Tabii 8 yaşındaki kızımızın o tarafa yönlendirilmesi de
gerekir. Belki o bilim insanı olmayacak. Ama gençlere böyle bir bakış açısı
sunmak, içinde bilime yönelik cevher olanları öne çıkartacaktır. Bence
üniversite öncesi eğitimin çeşitli basamaklarında okuyan gençlerimize yönelik,
Sancar’ı anlatacak ve Nobel törenlerine de yer veren 15-20 dakikalık videonun okullarda
gösterilmeli..
Bu
işin eğitim kısmı.. Sancar rüzgarını eğitimin alt kademelerine yönlendirmek, orta
ve uzun vadeli sonuçları bakımından anlamlı olur. “Fizikte Nobel’e ilk adım” bilimsel proje yarışmasında onur ödülü
alan Eyüpoğlu Koleji öğrencilerinin,
Stokholm’de Nobel Müzesi’nde Sancar’la buluşturulmalarını ilgiyle izledim.
Fakat
sorun büyük. Eğitim sisteminde toptan bir nitelik ve anlayış değişikliği
olmadan ülkenin bilimde öncü hedeflere ulaşması mümkün değil. Nobel ödülü
kazanabilecek, veya sonuçları itibariyle yüksek değer yaratabilecek ve sorun
çözecek çalışmaları, bilim insanlarımız ne yazık ki yurtdışında yapabiliyor.
Aziz
Sancar özel bir insandı ve hocası ünlü tıp insanımız Muzaffer Aksoy’un yönlendirmesiyle gittiği ABD’de büyük başarıya
ulaştı. Kolay da olmadı, onu da belirteyim.
İlköğretimden
başlayarak öğrencilerin önüne dinsel öğretiyi, İslam müktesebatını ana örnek
olarak koyan bir anlayışla, bilimi teşvik edemezsiniz.
Bilimi bölemezsiniz
Bilimi
bölemezsiniz, biyoloji ve daha pek çok bilimin candamarı olan evrimi dışlayarak
kötüleyerek ulaşabileceğiniz nokta bir sıfırdır. Bilimi dinin tahakkümü altına
sokmayacaksınız. Sokarsanız, beyinler yarılır. İnsanlar inançlarında özgür
olmalı.
Üniversitelerde,
benim adamım senin adamın ayrımına
kesinlikle son vereceksiniz. Bilimsel liyakatı esas alacaksınız. İster inançlı
ister sosyalist ister kesin muhalif olsun..
Türkiye Bilimler Akademisi’ne
yaptığınız bölücü saldırının yanlış olduğunu kabul etmelisiniz. Hükümetin akademisi olmaz. Olursa orası
bilim akademisi olmaz. “Kontrol etmek” anlayışı çöpe gitmeli.
“Mutlaka para getirecek araştırma”
anlayışını, politikasını değiştireceksiniz. Sancar 33 yılda 45 milyon dolar
harcadı, amacı teknoloji üretmek değildi, ama sonuç her şeye yol açar niteliktedir.
Nobel alamayan tonla bilim insanı, daha az veya daha çok para harcıyor Batıda.
Ama nitelikle araştırmaların sonuçlarından herkes yararlanıyor.
Mesela
1980’lerde atmosferin ozon tabakasının
delindiğini ortaya çıkartanlar, bu işi para kazanmak için yapmadı. Tersine
müthiş para harcandı. Bu sayede iklimi değiştirdiğimizi ve yeryüzünün bizlerin
yaşayamayacağı bir noktaya gittiğini öğrendik.
Tabii,
katmadeğeri yüksek teknoloji de üretiliyor. Mesela Bilim –Teknoloji dergimizin
yazarlarından Ali Akurgal, Salı
günkü Sancar Rüzgarı ne sonuç verir
sorumuza başka bir açıdan yanıt veriyor:
Hangi özgürlük ortamıyla
“a) Türk insanı, “know-why” kavramı ile tanışmadığı ama teknolojik
oyuncaklarla iç içe olduğu için, ara aşamaları bilmeden ve merak etmeden sonuca
sıçramayı bir “yol” olarak biliyor. İşi bu düzeye indirdiğinizde de, kaç para
harcarsanız harcayın, sonuç alamazsınız.
b) Elbette, Nobel almaya
yetecek akıl düzeyinde gençler, Nobel’i kendilerine bir gizli hedef olarak
koyacaklardır. Ama, hem günümüz koşulları, hem de Sancar hocanın oluşturduğu
örnek, onları “yurt dışına gidip, Nobel için orada uğraşmak” serüvenine
itecektir.
c) Bence, Türk üniversitelerine düşen,
bu aşamada, “gelin, birlikte Nobel’e yürüyelim” diyerek, daha fazla araştırmacı
çekmek olmalı. Ama hangi bütçeyle?”
Daha önemlisi, hangi akademisyen maaşıyla, hangi üniversite yönetim anlayışıyla, hangi özel
sektör yaklaşımıyla, hangi özgürlük ortamıyla, hangi birleşmiş barış içinde bir
milletle?
17 Aralık 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder