Elimizde ne kaldı, yazalım: “İlk Sovyet uçağını biz düşürdük, Putin’in
karizmasını çizdik, bu nedenle kükrüyor bize..” İyi, Paris’te Putin’i
arayıp duran Cumhurbaşkanı ise Rusların gazı bile kesebileceklerini düşünüyor: “Biz hayat
boyu doğalgazla yaşamadık, bu millet çileye alışıktır”.
Tabii
biz adam başına düşen 5 bin dolarla da yaşadık, kuyruklarda da durduk, kömür-
odun sobalarıyla ısınırken her yıl onlarca yurttaş zaten ölüp duruyor. Biz
fedakar bir milletiz, bin kişi de ölürüz! Bir liderin halkına biçtiği ısınma
değeri!
Ankara’nın neden tutuştuğunu anlayabilmek için
Ekonomistler Platformu’nun çıkarttığı uçak düşürmenin Türkiye’ye olan sadece bu
yılki maliyetine bakmak yeterli: 7,2 milyar dolar... ihracatın sürekli düşmesini
de buna eklerseniz, hepimizin yoksullaşma sürecinde daha aşağılara ineceğimizi
görebiliriz. Zaten Türkiye 5 yıldır adam başına düşen milli gelirde 0 artışta.
Olsun önemli olan Putin’in karizmasını
çizmektir! Bence bu olay RTE ve Türkiye’nin karizmasını çizdi, düşürdüğü uçağın
bize mali geri dönüşünün 75 F-16 savaş uçağına denk geldiği hesaplandığına
göre, mali tablo bunu görüyoruz!
Bu hesapta, yanlış Suriye politikasının siyasal
maliyeti yok. Ruslar IŞİD’e karşı savaşan PYD/PKK’ya 5 ton savaş araç gereci
indirmiş. Ankara için olası bir diğer kâbus ise, Ruslarla Amerikalıların
Akdeniz’e uzanacak bir “Kürt koridoru” konusunda anlaşması olacak. Veya ABD’nin
göz yumması ile Rusların böyle bir siyasal bedeli RTE ve hükümetine ödetmeye
kalkması. Bunu yapabilecek koşullara sahip. Esad’ı da buna ikna edebilir.
Konu değiştirelim.
Bahçeli
ile görüş farklılıkları var mı?
Bahçeli’ye karşı adaylıklarını koyan Meral
Akşener, Sinan Ogan ve Koray Aydın neyin kavgasını veriyorlar anlamadım. Evet,
hepsinin Bahçeli’nin koltuğuna oturmak demokratik hakları.
Merak ettiğim başka: Kişisel sorunları dışında,
Bahçeli’den siyaset olarak ayrılıkları nedir? Mesela Bahçeli’nin 2002 yılında
hükümeti bozması ve seçim kararı alması konusunda bir görüşleri var mı? 7
Haziran seçimlerinden sonra Bahçeli’nin izlediği politikasını beğeniyorlar mı?
Kılıçdaroğlu’nun hükümeti kuralım sen de başbakan
ol, önerisini rüşvet veriyorsun diyerek terslemesiyle aynı fikirde
misiniz? İktidar olmamak için siz de o koşullarda her şeyi yapar mıydınız?
Yoksa RTE ile daha yakın, onun Muktedirliğini
daha da güçlendirecek bir politikadan mı yanasınız. RTE’nin MHP’yi eriterek
bitirme politikası konusunda ne diyorsunuz? Her can alıcı konumda, MHP’nin
RTE’ye can simidi atmasına ne diyorsunuz?
MHP’yi nasıl AKP kıskacından kurtaracak ve
büyüteceksiniz?
Eğer, böyle sorunlarınız yoksa eğer.. neden MHP
başkanlığını istiyorsunuz, biraz da biz o koltukta oturalım diye mi?!
Konu değiştirelim.
Bir kitap:
Sonuna Doğru
Ülkemizin Marksist iktisatçılarından Ahmet Tonak, İmge Kitapevi’den çıkan
Sonuna Doğru başlıklı kitabıyla karşımızda. Tonak, dünyaya ve ekonomiye
piyasacı ve kapitalist ekonomik bakışların ve değerlendirmelerin ötesinde,
farklı ve alternatif bir bakış sunuyor her zaman.
Yazı
başlıkları kışkırtıcı!
Örneğin Türkiye Ekonomisi
bölümünden: Vergi ödemeli mi ödememeli mi? Güçlü liderle mi, güçlü tüketimle
mi? Kimin eli kimini cebinde? Kim ve nasıl yakalayacak bu hırsızları? Sermaye
ne istediğini biliyor, ya biz?...
Türkiye
Siyaseti,
bölümünden: Sivil Anayasa yetmez! Gençlik hareketlenirken. Sosyalistler ve
program. Yahu bu orta sınıf kaç kişi? Tabii ki örgütle, ama nasıl? Marksizm ve
sınıflar.. Dünya Ekonomisi’nden bazı
başlıklar: İlk küresel kriz ne doğurdu? İktisat eğitiminin sefaleti. Kapitalist
olmak da zorlaştı. Yaşadığımız kriz sistemiktir.
Belirtelim: Kitabın adı, kapitalist sistemin
varlık sorununa gönderme yapıyor! Bu arada kitapta Nail Satlıgan gibi kaybettiği arkadaşlarına ve Yunanistan Syriza
olayına da bölümler ayırmış Tonak. Eline sağlık.
3 Aralık 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder