Kobani mi, iktidar ile Kürt silahlı ve siyasi hareketi (KSveSH) arasındaki ilişkileri kopma noktasına kadar gerdi ve
sonuçta kentlerde bir ayaklanma sonucu üç günlük büyük bir felaket yaşadık, 40
kişi katledildi ve yağma eylemi... Yoksa, iktidar ile KSveSH arasında ilişkiler
karşılıklı olarak gerilimin uç noktasındaydı da, Kobani bir bahane mi oldu.
Sanırım her ikisi de. Çözüm sürecinde gerilim zaten
patlak vermişti, Kobani, gerilimin üzerine benzin sıktı ve ortaya şiddetli bir
patlama çıktı..
Epey bir süredir Kürt Hareketi, iktidardan artık Çözüm
Süreci’nde somut adımların atılmasını istiyordu.. Bu süreci, “PKK Kendi Programını Uyguluyor”, diye
yazdık. Özellikle PKK mevzi saldırılar yapıyor, mesela çözüm sürecinde temel
isteklerinden biri olan ana dilde eğitim meselesini, resmi okulları yakarak ve
kendi okullarını açarak, fiiliyata dökmek istiyorlardı..
Kobani önemine bir de bu açıdan bakın
Şüphesiz, Kobani, Kürtlerin Suriye’de 3 kantonda
kurdukları özerk yönetimlerin hayatta kalması açısından çok önemli. Olayın
diğer önemi ve Türkiye’de kıyametlerin kopartılmasının esas nedeni ise, bu
bölgenin PKK denetimi altında olmasıdır. Barzani Irak Kürdistanı’nda
egemendir.. PKK ile bir liderlik çekişmesi içinde olduğunu dünya alem biliyor .
Barzani, PKK’ya topraklarında ne kadar müsamaha gösterir, usluluğuna bağlı.
Mesela Ezidilerin ve Türkmenlerin Suriye’de
katledilerek yerlerinden yurtlarından sürülmesi, Türkiye’de salt medyada haber
olurken, Kobani için kentler ateşe verildi. Çünkü dediğimiz gibi, Suriye Kürdistanı demek PKK demektir.
Kürdistan’ın önemli bir ayağı daha, Suriye bölgesinde, ama bu kez “PKK yurdu”
olarak ayağa kaldırılıyordu. PKK tıpkı Barzani gibi, bu kez Suriye’de özerk bir
bölge sahibi olacaktı.. PKK Suriye Kürt bölgesini denetimine alırken, Suriye
ile Türkiye sınır bölgesi de, PKK ve Kürdistan’ın ortak bölgesi olarak
birleşiyordu.
Yani, Suriye’deki
Kürt özerk bölgesi ile (Kobali de), müstakbel bir ikinci Kürt devleti olarak,
PKK-Suriye Kürtleri yönetiminde, sınır komşusu olacağız... Bu kaçınılmaz
gibi duruyor..
***
Bugün Kobali’de katliam olursa Türkiye insan suçu
işleyecek diyenlerin vicdanı, bir adım öncesinde kendilerine şunu
söyletemiyordu: Ezidilere ve Türkmenlere yapılan katliamı seyreden Türkiye insanlık
suçu işlemektedir! Vicdanlar yarım ve salt Kürtlere odaklı çalışıyorsa,
bunu dile getiremez. Söyleyelim: Kobali tamamen siyasi bir olaydır öncelikle,
ikincisi de PKK için hayati bir meseledir, adeta bir yurt savunmasıdır.. Üstüne
üstlük, ABD ve Avrupa’nın desteği de arkalarındadır.
Meseleyi böyle koyduktan sonra da şunu belirtelim:
Türkiye, IŞİD’ın Kobali’de bir katliam olasılığını önlemek için elinden geleni
yapmalıdır… Ezidiler ve Türkmenlerde olduğu gibi seyretmemelidir.. El altından
silahlı destek mi verir bilemem… Eninde sonunda, sonuç ne olursa olsun,
buralarda Kürtlerle birlikte yaşayacağız..
PKK, birlikte yaşayacağız, diyor mu?
Pek değil.. PKK silahı, kendi çözümünü dayatmanın
aracı olarak çözüm masasında duruyor. Silah gölgesinde bir çözüm?! Çözüm
masasındaki gerilimin ana kaynağından biri buysa, diğeri de, Masada çözeceğiz diye yıllardır bağıran AKP’nin kaçacak
bir yeri kalmamasıdır. O da sinirlidir! AKP
bütün milletten çözümün ne olduğunu veya olacağını haldır haldır kaçırmıştır.
Tüm Türkiye, çözüm sürecinin dışında bırakılmış, bu mesele salt AKP iktidarı
ile PKK-Öcalan-HDP arasında bir sorun olarak kalmıştır.
Yıllardır yazıyoruz temel tezimizi: Çözüm, tek başına
bir iktidarın gerçekleştirebileceği bir mesele değildir. Ama ülkemizin Cihan
Lideri’nin bunu gerçekleştirebileceğine iman edenlerin yelpazesi, AKP’den- iyi
niyetli saftirik ve iyi niyetsiz ama eli kalem tutan ve kanaatleriyle toplumu
etkileyen cingözlere kadar uzanıyor.. Üstelik bunlar sık sık Aydın Bildirileri bile yayınlıyor!
Kürt Meselesi ancak, iktidarın vesayetinden ve oy hesaplarından arındırılmış olarak,
milletin çoğunluğunun, siyasi parti temsilcilerinin katılımı ve asgari
müştereklerde birleşilmesi ile doğru yola girebilir..
Yaşadığımız PKK-HDP kalkışması ile, sanırım AKP içeride bu fırsatı da ülkenin elinden
kaçırmıştır.
***
Görülen o ki, AKP’nin 2015 Haziran seçimlerine kadar,
7-8 ayda, Çözüm Sürecine oy deposu olarak bakma şansı, yok denecek kadar azaldı.
KSveSH’ne
bakılacak olursa, bu şans yok. Ne diyordu Kandil: Barışa Öcalan, savaşa da biz
karar veririz.. Öcalan ile
Kandil birirlerini iyi idare ettiler, ama yolun sanırım sonuna geliniyor ve
Öcalan’ın da Kandil’e ses çıkarmama dönemine giriliyor.
PKK ilk provasını yaptı, suikastleri dahil…
Çözüm Sürecinde iktidara boyun eğdirme şansı çok
yüksek.. Çünkü bu süreç önemli ölçüde yararlarına işledi, güçlendiler,
örgütlendiler, üstüne üstlük:
Suriye’lendiler.
AKP de buna karşılık sert yasaları yeniden gündeme
getirdi. O da kolay pes edeceğe benzemiyor sanki.
Belirtmiştim: AKP seçimlere, büyük bir milliyetçi
kampanya ile gidebilir, MHP’yi çökerterek kendini sandıkta koruma
olasılıklarını arayabilir.
Veya beklenmedik bir şey olur ve AKP ile PKK
anlaşırlar?! Bu olasılık var mı?
Yarın
sürdüreceğim: Muhalefet, çözüm sürecinde kulağının üzerine yattı
ve ninni idinledi..
--13 Ekim 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder