Mektup gündeme damgasını vurdu! Çeşitli
teoriler ortaya atılıyor, ilki, Cemaat tarafına göre AKP (Gül ile birlikte) “ortalık sakinleşsin” arayışı içinde,
beyinleri iki tarafta da olan kişi veya kişileri F. Gülen’e göndermiş..bir
uzlaşı -ateşkes arayışı. Veya, A. Gül böyle bir girişimde bulunmuş (RTE’nin
bilgisi içinde veya değil). ABD’nin
Pensilvanya’sındaki muhkem yerde görüşmeler olmuş. F. Gülen “uzatılan eli boşta bırakmam” diyerek bir de mektup yazıp
göndermiş postacılarla..
Mektubun varlığını, RTE’nin, yandaş medya ve
kişilerle kahvaltılı toplantıda yaptığı açıklamayla öğreniyoruz.. İlk izlenim,
Erdoğan’a yazılmış olduğu ve bir pazarlık içerdiği.. RTE, pazarlık yok diyerek,
kapıları kapatıyor.. Sonra Cemaat açıklama yapıyor ve mektubun RTE’ye
yazılmadığını, muhterem bir devlet büyüğüne (Gül’e) gönderildiğini ve pazarlık
içermediğini açıklıyor..
Aracı gönderelim girişimlerine F. Gülen “Zahmet buyurmayınız; sulhün
yanında duracağımızdan ve elimizden geldiğince herkesi sükûnete
çağıracağımızdan emin olunuz!”
Cemaat’in son açıklamasından anlaşılıyor ki,
Gül, yine de “kıymetli bir insanı” (Fehmi Koru) göndermiş. Dolayısıyla F. Gülen’in mektubu
da Gül’e hitaben yazılmış. Ama F. Gülen, RTE’yi de boş bırakmamış ve iki imzalı
kitap göndermiş!
Mektup R.T. Erdoğan’a da iletilmiş. Zaten
F. G., keşke mektuptan Başbakanın da haberi olsa, dileklerini belirtmiş.. Gül verdi, ya da “aracı kişi” Gül’ün onayıyla bir
kopyasını Başbakan’a vermiş...
Her neyse..
Bir saptama yapacak olursak, öncelikle
“uzlaşı”, “barış” baltaların gömülmesi”, “ateşkes yapılması” önerisinin öncelikli sahibinin Gül olduğu ortaya
çıkıyor. Cemaat mi Gül’ü bu girişime heveslendirdi, Gül kendisi mi inisyatif
almış, bunu yaparken RTE’yi de bilgilendirmiş mi.. bilmiyoruz..
Aracılık mektupçuluk tarihi 21 Aralık ve kurye/ arabulucukuluk rolünde de Star yazarı Fehmi Koru. Koru, zaten bu kavgadan hiç hoşnut değildir. Siz bunları okurken bu arada bir gazetecinin arabuluculuk çabasının etik olup olmadığını tartışın.. Ama "hepimiz aynı kayıktayız batarsak beraber batacağız, hepimiz müslümanız" düşüncesi ön planda olunca..
***
Cemaat açıklamasında diyor ki, mektup hiç bir
pazarlık içermiyor.. Ama mektubun içeriği üzerine üç nokta vurgulanıyor: “Dershanelerin
kapatılması milletin zararına olur, kamudaki görevden almalar vicdanları
sızlatır hale geldi, medyadaki savaş baltaları gömülmeli”.
Dershanelerini
kapatılması ve atamaların durdurulması dile geliyorsa, savaş baltalarının
gömülmesinin bir şartı olarak algılanması doğaldır. Yoksa mektupta bu iki ana
çatışma konusundan hiç bahsetmezdi… bahsediliyorsa, bu pazarlıktır, RTE bunu
doğru algılamış ve pazarlık yok demiştir.. Bu çerçevede ve gündem duyarlığında hiç bir kimse “koşullarımız şunlardır”, diye mektup yazmaz, ama bunu hissettirir.
***
Bundan sonra olaylar nasıl gelişir, yanıtını
merak ettiğimiz sorudur.
1)
Başbakan, tepesinde her daim bir demoklesin kılıcı ile yaşayamayacağına karar vermiş gözüküyor.
İktidar, birbiriyle ilişkisiz ve iktidar mücadeleleri birbirinden 180 derece
farklı siyasi yapılar arasında paylaşılabilecek bir nimet değildir. Her ikisi
de yönetimi tam anlamıyla, hiyerarşık ve otoriter olarak devralma niyetinde ve
mücadelesinde olan yapıların, birbiriyle kapışması kaçınılmazdır. Bu çatışma
patlamadan önce nice ortalıkta laf eden anlı şanlı nice insan “bu palavradır,
birbirlerinin gözünü oymazlar, bu iyi-polis kötü polis oyunudur, mutlaka
uzlaşırlar gibi, siyaseti asla okuyamayan konuşmalar yapıyorlardı..
2)
RTE, devlette çevrelenmiş olduğu gerçeğini tam
görünce, iktidarın üç mihenk taşında, yargı, emniyet ve MİT’te denetimi tamamen
ele almakta kararlı gözüküyor.
3)
Ergenekon davalarının yeniden görülmesinin
kapılarının açılması, Cemaat yargı ve polisine vurulacak en büyük darbedir.
Burada bütün sahtekarlıkları resmen ve yasal olarak da ortaya çıkacaktır.
4)
Cemaat “hepsini birlikte yaptık” diye tehdide ve
gerçeğin diğer yönünü de dile getirmeye başladı. AKP’yi Ergenekoncu olarak
niteliyorlar! RTE’nin bunu göze aldığını ve bu saldırıyı savuşturabilirim diye düşündüğünü görüyoruz.
5)
Savaşta ölümler yaralanmalar kaçınılmazdır. AKP de
hasar alacaktır.
6)
AKP'nin, Cemaatin bundan sonraki saldırılarını göze aldığı
görülmekte. Kamuoyunu etkilerim (tıpkı Balyoz ve Ergenekon.. davalarına
kamuoyunun yönlendirildiği gibi..) diye düşündüğü ve RTE’nin kamuoyu desteği aradığı açıktır.
7)
Burada RTE ne kadar ileri gider bilmiyoruz. Belki de
bunu, Cemaatin, RTE ve ekibine yapacağı saldırıların şiddeti belirleyecektir..
8)
Burada bizim için önemli olan, RTE’nin
diktatörlüğünü sağlamlaştıracak adımlarıdır, kesinlikte karşı çıkmalıyız..
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, al Ergenekonu- ver yolsuzluğu gibi bir takas
olamaz..
--6 Ocak 2014 / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder