“Suçlamalara
Karşı Gerçekler”. Emekli Genel Kurmay Bakanı İlker
Başbuğ’un son kitabının adı bu. İki yılını dolduran Başbuğ’un kitabında en
ilgi çekici bölümlerden biri, hapishanede şiir ile, Cumhuriyet’in güzel
aydınları ve hayat öyküleri ile tanışması! Hiç şiir kitabı okumamışken,
cezaevinde, içinde “şiire ilişkin bazı duygular” yeşeriyor. İçindeki şiiri
keşfediyor! Birgün “yaşamak acı çekmektir”
diye düşünürken, birdenbire mısralar dökülüyor
aklından ve kaleminden... Veeee Nazım
Hikmet’i keşfediyor! O büyük şairi anlatan Hıfzı Topuz'un “hava
kurşun gibi ağır” kitabını bitirdikten sonra “Nazım’a” oturup şiir yazıyor:
“Yaban
ellerinde, / mezarının başında, yabancıyım sana. / Ne zaman ki, / Milli
Mücadele’de Anadolu’ya kaçışını, / sonraki yıllarda, / ne büyük haksızlıklara /
zulümlere uğradığını, / ama / “Türklüğümü elimden alamazsınız” diye
haykırdığını, / Nüzhet, Piraye, Münevver, Vera ile, / yaşadığın inanılmaz
aşklarını, / Raşit Kemali’den nasın / bir Orhan Kemal yarattığını, / öğrendiğim
gün, / utandım. / Anadolu’da bir çınar altını, / senden esirgediğimiz için, / utandım.
/ Dedim ki: / üzülme, utanmazlığın, haksızlığın, / diz boyu olduğu bir ülkede /
utanmak ayıp değil. / Sen, / vatanseverliğin, / gümbür gümbür sesi, / yüce Türk
şairi, / affet bizi.”
Beğendiniz mi? Ben beğendim. Ayrıca yoğun bir
özeleştiri. Zamanında keşfedilmemiş vatanseverlerin ve büyük şairlerin
varlıklarını ve düşüncelerini anlamak için, hapishane en kötü ve en son yer
olmalı! Hele hele kurmay subaylar, bütün yurttaşlar, bütün siyasiler, bütün
yöneticiler... kendi ülkesinin öz ve gerçek insanlarıyla ve yaratıcılıklarıyla,
değerleriyle tanışmadan, ne doğru düzgün önderlik yapabilirler, ne de ülke
sevgisini doğru ve düzgün yüreklerinde duyumsayabilirler.
Bu olmadan verilecek bütün temel kararların
yarım, eksik, yanlış veya tam doğru olmayacağını söylesem, yanlış mı yaparım?!
Asla ayrımcılık, ötekileştirme yapmayan bütüncül bir yurttaşlık sevgisi başka
türlü oluşamaz.. Acaba ülkede onyıllardır yaşadığımız bölünmüşlük, dışlama,
bütünüyle karalama ve yoketme, parçalanıp bölünme, bu eksikliğin de bir
ürünü/sonucu olmasın?
***
Başbuğ’un kitabı okunmalı. İçinde çok çok
ilginç konular ve davaların ipliğini pazara çıkartan savanma parçaları var. Başbuğ
neden tutuklandı? Bir kaç kez yazmıştım, en alttan en tepeye doğru bir
tutuklama zinciri oluşturdular ve zamanı gelince tepeye doğru yürüdüler. Mutlaka bir genel kurmay başkanı tutuklayıp
zinciri tamamlayacaklardı. Demek en uygun Başbuğ’u gördüler! Kimi genel
kurmay başkanlarının üzerinde Başbakan’ın
kesin koruma gölgesi bilindiğine göre! Başbuğ, emekli olduktan iki yıl
sonra, son tutuklanan en üst düzey
komutan! Bir hafta öncesinden, tutuklanacağına ilişkin bilgi iletiliyor
Başbuğ’a. Ama bir neden de göremiyorlar!
Neden ve suç aranmaz, bunlar istenirse yaratılır! Bu davalar öyle inşa edildi!
Yaratılan “delil”ler üzerine! Başbuğ ve diğer kuvvet komutanlarının ancak Yüce
Divan’da yargılanabileceği hükmü bile yok sayılarak! Bugün Başbuğ Anayasa
Mahkemesi’ne başvurdu yeniden! O gün acaba Yüce
Divan’da yargılanamaz diyen hukukçular ve yandaşlar, bugün ne diyorlar?!
“Kandırıldık” mı?! hayatları oyunca kandırılmaya hazır insanlardır onlar..
Bir
genel kurmay başkanı içeri atılacaktı. Başbuğ, diğerlerinin adına 2 yıl
özgürlüğünü hediye ediyor onlara.. kıymetini bilsinler..
***
İlker Başbuğ içeride geçirdiği zamanı
olgunlaşarak, öğrenerek, yazarak geçirdi. 2012 Kasımında 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk kitaplarını yazdı (iki cilt,
Remzi Kitapevi).
İkinci cilt, Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı
birinci döneminden (1923) dördüncü dönemine (135-38) kadar olan hayatını
kapsıyor... Başbuğ bir tarih kitabı veya bir biyografi yazmadığını söylüyor.
Atatürk’ün düşüncelerinden ve karar ve eylemlerinden yola çıkarak, büyük bir lideri
hem anlamaya hem de bize anlatmaya çalışıyor.
Kitabın sonunda 3 temel metin veya değerlendirme ekliyor Başbuğ:
Liderlerde
bulunması gereken temel nitelikler ve Atatürk; Atatürk nasıl bir liderdi;
20.Yüzyılın en büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk!
Bu metinlerde, yine Atatürk’ün söz ve
davranışlarından yola çıkıyor ve pek çok bilim insanının evrensel
saptamalarıyla Atatürk’ün liderlik niteliklerini değerlendiriyor.
Başbuğ’un Atatürk kitapları da Atatürk
literatüründe özgün yere sahiptir ve okunmalıdır.
***
Özetle diyeceğim şu ki, haksız yere içeriye
atılan subayların büyük çoğunluğu, okuyarak, çalışarak, yazarak, düşünerek,
mücadele ederek, kurmaylıklarına birer kurmaylık daha kattılar.
Bedeli ağır oldu, ama yine de hepsi bireyler
olarak Türkiye’nin yeniden kazançları olmuşlardır.
Öyle düşünüyorum.. En kısa zamanda yeni /
ikinci hayatlarına kavuşmaları dileklerimle..
-- 19 Ocak 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder