TV’de vahşi yaşamı izliyorum. çıtalar, parslar, aslanlar, vahşi
kedilerin hepsi, ana veya baba, avlarını getirip çocuklarının önlerine koyuyor.
Amaçları, çocuklarının kendi kendilerini koruyabilecek, tek başlarına
yaşayabilecek bir konuma getirmek.. Yavrular vahşi hayatta bütünüyle “aile”nin
koruması altındadır.. Ama büyüyünceye kadar.. O an gelince ana-babanın
egemenlik/yaşam/av alanını bile terketmek zorundalar. Artık o andan itibaren
“ya.ancı”dırlar.. Dahası düşman bile sayılırlar..
Bu, doğanın en büyük varoluşsal genetik emrin ve bunun hayatta
yansıması olan en büyük içgüdünün gereğidir: Üremek, neslini sürdürme.. Doğa,
evrim, neslini sürdürme “yasası”nı, cinsel birleşmeyi, acıkmak ve susamaktan
bile daha “keyifli/szevkli” kılarak tamamen garanti altına almıştır.
“Çocuklar”, kendi başlarına hayatlarını sürdürebilecek bir “yaşa” gelince,
ana-baba, nesli sürdürme “görevini” onlara devreder.
Ana-babadan “ayrılma” ölçütü, tamamen budur: Yeni neslin, üreyecek olgunluğa ulaşması!
Yukarıda dedim ki, yeni nesil bu olgunluğa gelince, ebeveyn
egemenlik alanını bile terkeder..
Bu şu demektir: Hayvanlar dünyasında “miras” bırakmak yoktur!
Yaşamak için gerekli olan avlanma, barınma, üreme, egemenlik sahası yaratma,
tamamen yeni neslin görevidir..
Hayvanlar dünyasında oğulların veya kızların devraldığı tek miras, ana-babanın deneyimleridir.
Dün gece izlediğim pars ailesinde, ana-baba “canlı avladığı” bir ceylan
yavrusunu, “nasıl avlanılacağı” konusunda, yavrularına bir “canlı denek” olarak
kullanıyordu. Bunu ilk kez görüyordum! Ceylan yavrusu minikti, asla kaçabilecek
bir büyüklükte ve hızda değildi. Anne pars, eliyle ceylanın arka ayağına bir
pati atıyor ve yavru ceylan yere çöküyordu.. Yavru parslar da analarını aynen
tekrar ediyorlardı.. Ta ki “tam başarı” elde edinceye kadar.. Görmedim, ama
deneyin sonunda herhalde yavru ceylan, yavru parsların ilk ziyafeti olsa
gerek..
Yavrular, bu deneyim miraslarıyla hayata atılıyorlardı.. Artık bu
“mirası” ne kadar kullanabileceklerine kalıyordu iş!
***
Bakanlar ve oğulları, politikacı ve çocukları, babalar ve
çocukları.. İnsanlar aleminde ise “miras bırakmak” başlıca meseledir. Yani mal mük! Çocuklarına “daha iyi yaşam koşulları”
devretmek..
Aslında başlangıçtaki koşullar iti.ariyle, vahşi hayatla insan
hayatı arasında öze ilişkin hiç bir fark
yoktur. Ana baba, büyük baba/anne, nesillerini sürdürecek olan çocukları, yine
çocuğun “neslini sürdürecek” olgunluğa ulaşmasına kadar, el-bebek-gül bebek
büyütürler. Çocuklar “yeş gelihnce”, aslında ruhen evden koparlar. Ana baba ile
ergenlik çatışmalarının evrimsel-biyolojik kökenleri bu olsa gerek!
Psikologlar, psikiyatristler, evrimsel biyologlar bu açıdan hiç
yorumlarlar mı olayı bilmiyorum, sanırım
ergenlik ve ergenlik başkaldırılarını burada ilk kez evrimsel biyolojik yönüyle
yorumluyor olabilirim!
(Dikkat, telif hakkını vurgulama, bir makale çalımasını hakkediyor!).
Tabii vahşi hayatta ergenliği, yavruların cinsel üreme yeteneğinin yanısıra,
avlanma-barınma yetenekleriyle birlikte düşünmek gerek..
İnsan toplumsal hayatında ergenlik-ayrılma başka sosyal-kurallara
bağlanmıştır. Çocukların deneyim kazanması okuma süreleriyle
ilişkilendirilmiştir. Ayrıca ana –baba, nesillerini sürdürmeyi, aynı zamanda miraslarını da çocuklarıyla
birlikte sürdürmeyle özdeşleştirmişlerdir. Bu, çocuklar için de avantajlı
kabul edilebilir bir durumdur.
***
Gelelim rüşvet ve yolsuzluğa..
Soyluluk
ve zenginlik nedir? Aynı zamanda yeni
nesillerin de yaratılan en iyi koşullarda sürdürülmesinin garantileridir! Dedik
ya, insanoğlu miras devreden bir toplumsal – ekonomik düzene sahip!
Soyluluk, halen kısmen sürdürülen, krallık-imparatorluk-hanedanlık vb
dönemlerine ilişkindir. Bu nesillerin geleceği (sonrakillerin de!)
garantilidir! İsim, hanedanlık sürdürülür!
Günümüzde “demokratik-cumhuriyetlerde” bunun karşılığı, büyük
zenginlikliklerdir! Soyluluk yok ama zenginlik verelim abi! Yarattığınız
zenginlikle, aynı zamanda bir sülale, hanedanlık kurmuş oluyorsunuz (Tabii
çocukların bunu sürdürmeleri koşulu ile- ama bunun için eğitilir ve
yetiştirilirler!)
Aslında, ana babaların kendilerini de aşacak çocuk eğitimine önem
vermelerinin nedeni de bu. Çocukların daha iyi yaşam koşullarına sahip
olmaları, kendi nesillerinin ve isimlerinin de sürmesinin garantisidir!
Çağımızda üst düzey politika (şimdilik bununla sınırlıyorum, tabii
ki isim yapmış baba mesleklerinin çocuklara devri de benzer özelliktedir!), pek
çokları için hanedanlık/zenginlik yaratma özelliği de taşır. Neslin-nesillerin
en büyük garantisi!
Bakanlar ve oğullarının rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ortalığa
saçılınca şunu demiştim, ulan en tepeye yükselmişsin, hangi yüzle ve ahlakla bu
tür ilişkiler içine girersin..
Fakat işin toplumsal biyolojisi farklı: En iyi maddi yaşam
koşullarını, ve nesli sürdürmeyi, hanedanlık-zenginlik kurmakla ilişkili gören
“yırtıcı” büyük bir kesim var. Toplumun temeli de bunu körüklüyor! Adı da köşe dönücülük!
Tabii bu, böyle büyük
bir fırsatı ele geçirmiş olan “yırtıcılar” için, 4-4 milyon dolarlardan aşağı
bir anlam taşımıyor. Devlet, yetki, sorumluluk (ve yandaşlık tabii ki),
hanedanlık yaratmanın en önemli zemini.
Hele hele, ver-yüzde 10’unu komisyonunu al. Oğulların danı=manlık
şirketlerinin varoluş nedeni bu. Kredi kolaylıkları vb., tam aşna-fişna, bizim
için tam ahlaksız ilişkilerin toplamı..
Siz, babalar ve oğullarına gelin bir de bu açıdan bakın..
-- 2 Ocak 2014, Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder