Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

3 Ocak 2014 Cuma

Babalar-Oğullar ve Vahşi Yaşam

TV’de vahşi yaşamı izliyorum. çıtalar, parslar, aslanlar, vahşi kedilerin hepsi, ana veya baba, avlarını getirip çocuklarının önlerine koyuyor. Amaçları, çocuklarının kendi kendilerini koruyabilecek, tek başlarına yaşayabilecek bir konuma getirmek.. Yavrular vahşi hayatta bütünüyle “aile”nin koruması altındadır.. Ama büyüyünceye kadar.. O an gelince ana-babanın egemenlik/yaşam/av alanını bile terketmek zorundalar. Artık o andan itibaren “ya.ancı”dırlar.. Dahası düşman bile sayılırlar..
Bu, doğanın en büyük varoluşsal genetik emrin ve bunun hayatta yansıması olan en büyük içgüdünün gereğidir: Üremek, neslini sürdürme.. Doğa, evrim, neslini sürdürme “yasası”nı, cinsel birleşmeyi, acıkmak ve susamaktan bile daha “keyifli/szevkli” kılarak tamamen garanti altına almıştır. “Çocuklar”, kendi başlarına hayatlarını sürdürebilecek bir “yaşa” gelince, ana-baba, nesli sürdürme “görevini” onlara devreder.
Ana-babadan “ayrılma” ölçütü, tamamen budur: Yeni neslin, üreyecek olgunluğa ulaşması!
Yukarıda dedim ki, yeni nesil bu olgunluğa gelince, ebeveyn egemenlik alanını bile terkeder..
Bu şu demektir: Hayvanlar dünyasında “mirasbırakmak yoktur! Yaşamak için gerekli olan avlanma, barınma, üreme, egemenlik sahası yaratma, tamamen yeni neslin görevidir..
Hayvanlar dünyasında oğulların veya kızların devraldığı tek miras, ana-babanın deneyimleridir. Dün gece izlediğim pars ailesinde, ana-baba “canlı avladığı” bir ceylan yavrusunu, “nasıl avlanılacağı” konusunda, yavrularına bir “canlı denek” olarak kullanıyordu. Bunu ilk kez görüyordum! Ceylan yavrusu minikti, asla kaçabilecek bir büyüklükte ve hızda değildi. Anne pars, eliyle ceylanın arka ayağına bir pati atıyor ve yavru ceylan yere çöküyordu.. Yavru parslar da analarını aynen tekrar ediyorlardı.. Ta ki “tam başarı” elde edinceye kadar.. Görmedim, ama deneyin sonunda herhalde yavru ceylan, yavru parsların ilk ziyafeti olsa gerek..
Yavrular, bu deneyim miraslarıyla hayata atılıyorlardı.. Artık bu “mirası” ne kadar kullanabileceklerine kalıyordu iş!
***
Bakanlar ve oğulları, politikacı ve çocukları, babalar ve çocukları.. İnsanlar aleminde ise “miras bırakmak” başlıca meseledir. Yani mal mük! Çocuklarına “daha iyi yaşam koşulları” devretmek..
Aslında başlangıçtaki koşullar iti.ariyle, vahşi hayatla insan hayatı arasında öze ilişkin hiç bir fark yoktur. Ana baba, büyük baba/anne, nesillerini sürdürecek olan çocukları, yine çocuğun “neslini sürdürecek” olgunluğa ulaşmasına kadar, el-bebek-gül bebek büyütürler. Çocuklar “yeş gelihnce”, aslında ruhen evden koparlar. Ana baba ile ergenlik çatışmalarının evrimsel-biyolojik kökenleri bu olsa gerek!
Psikologlar, psikiyatristler, evrimsel biyologlar bu açıdan hiç yorumlarlar mı olayı bilmiyorum, sanırım ergenlik ve ergenlik başkaldırılarını burada ilk kez evrimsel biyolojik yönüyle yorumluyor olabilirim!  (Dikkat, telif hakkını vurgulama, bir makale çalımasını hakkediyor!). Tabii vahşi hayatta ergenliği, yavruların cinsel üreme yeteneğinin yanısıra, avlanma-barınma yetenekleriyle birlikte düşünmek gerek..
İnsan toplumsal hayatında ergenlik-ayrılma başka sosyal-kurallara bağlanmıştır. Çocukların deneyim kazanması okuma süreleriyle ilişkilendirilmiştir. Ayrıca ana –baba, nesillerini sürdürmeyi, aynı zamanda miraslarını da çocuklarıyla birlikte sürdürmeyle özdeşleştirmişlerdir. Bu, çocuklar için de avantajlı kabul edilebilir bir durumdur.
***
Gelelim rüşvet ve yolsuzluğa..
Soyluluk ve zenginlik nedir? Aynı zamanda yeni nesillerin de yaratılan en iyi koşullarda sürdürülmesinin garantileridir! Dedik ya, insanoğlu miras devreden bir toplumsal – ekonomik düzene sahip!
Soyluluk, halen kısmen sürdürülen, krallık-imparatorluk-hanedanlık vb dönemlerine ilişkindir. Bu nesillerin geleceği (sonrakillerin de!) garantilidir! İsim, hanedanlık sürdürülür!
Günümüzde “demokratik-cumhuriyetlerde” bunun karşılığı, büyük zenginlikliklerdir! Soyluluk yok ama zenginlik verelim abi! Yarattığınız zenginlikle, aynı zamanda bir sülale, hanedanlık kurmuş oluyorsunuz (Tabii çocukların bunu sürdürmeleri koşulu ile- ama bunun için eğitilir ve yetiştirilirler!)
Aslında, ana babaların kendilerini de aşacak çocuk eğitimine önem vermelerinin nedeni de bu. Çocukların daha iyi yaşam koşullarına sahip olmaları, kendi nesillerinin ve isimlerinin de sürmesinin garantisidir!
Çağımızda üst düzey politika (şimdilik bununla sınırlıyorum, tabii ki isim yapmış baba mesleklerinin çocuklara devri de benzer özelliktedir!), pek çokları için hanedanlık/zenginlik yaratma özelliği de taşır. Neslin-nesillerin en büyük garantisi!
Bakanlar ve oğullarının rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ortalığa saçılınca şunu demiştim, ulan en tepeye yükselmişsin, hangi yüzle ve ahlakla bu tür ilişkiler içine girersin..
Fakat işin toplumsal biyolojisi farklı: En iyi maddi yaşam koşullarını, ve nesli sürdürmeyi, hanedanlık-zenginlik kurmakla ilişkili gören “yırtıcı” büyük bir kesim var. Toplumun temeli de bunu körüklüyor! Adı da köşe dönücülük
Tabii bu, böyle büyük bir fırsatı ele geçirmiş olan “yırtıcılar” için, 4-4 milyon dolarlardan aşağı bir anlam taşımıyor. Devlet, yetki, sorumluluk (ve yandaşlık tabii ki), hanedanlık yaratmanın en önemli zemini. 
Hele hele, ver-yüzde 10’unu komisyonunu al. Oğulların danı=manlık şirketlerinin varoluş nedeni bu. Kredi kolaylıkları vb., tam aşna-fişna, bizim için tam ahlaksız ilişkilerin toplamı..
Siz, babalar ve oğullarına gelin bir de bu açıdan bakın..

--2 Ocak 2014, Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder