SAYFALAR

14 Nisan 2012 Cumartesi

Beyninin İzin Verdiği Yere Kadar Gidersin (1)


İngiltere'ye götürülen Ksantos'un "Başyapıtı” Nereidler

ARKEOLOJİ, ANIT YERLER ÜZERİNE
Üç günlük Fethiye- Kalkan gezisi ve belki de 30 yıl önce gittiğim Ksantos’u yeniden ziyaret. Ve derin bir hayal kırıklığı... 30 yıl önce çektiğim fotoğraflar yanımda değil, bu nedenle bakıp bir kıyaslama yapamam. Ama 30 yıl içinde Ksantos zamanın yıpratıcı etkisi altında sanki biraz daha yokolmuş, erimiş.. 100 yıl sonra, Ksantos diye bir yer vardı, denebilir ve günümüzdeki bilgilerden ve fotoğraflardan yararlanılarak bu antik kent anılabilir! Veya artık kimsenin uğramadığı bir yere dönüşebilir..
İç kısımlarını patika yollardan gezmeye çalıştık. Bazı yapı duvarları daha çökmüş ve küçülmüş. Bazı heykel- mezar yapılarının devrildiğini, toprağın derinliğine doğru yolculuğa çıktığını gördük. Fotoğrafını buraya koyamıyorum, çünkü, makinenin
Ksantos, biliyorsunuz, tarihi 10 bin yıl öncesine kadar gidiyor. Likya’lı 6 kentten oluşan birliğin başkenti aynı zamanda. Büyük bir kahramanlık destanına sahip. Herodot, Perslerin saldırılarına karşılık, Ksantos’luların nasıl savaştıklarını anlatır: Bitmez tükenmez pers saldırılarına karşı az sayıda Ksantoslular yiğitlikleriyle nam saldılar, ama yenildiler.. ama birbirlerine sarılarak ve yeminler ederek yeniden saldırdılar kentlerini geri almak için.. Ksantos’da oturanların tümü savaşarak öldü... Büyük coğrafyacımız Strabon da Ksantos ve Likya’yı anlatır.
Başkanları Sarpedon ile Troya savaşına da katılmışlar. Rodos yönetimine verilmişler, onara da başkaldırmıylar, Brütüs bile işgal etmiş burayı. Ksantoslular yine intihar eylemlerine kalkışırlar: Ya özgürlük ve bağımsızlık ya ölüm... Anadolu’nun en eski halklarından olan  Ksantos’tan, Bizanslılar zamanına kadar sürmüş bir uygarlıktan bahsediyoruz!!
Ksantos’un başkent olduğu Likya Birliği (Federasyonu) için, tarihte ilk “federe devlet” tanımına örnek olarak gösterilir.
İngiliz arkeolog Fellow 1840’da Ksantos’a gelmiş, kazılar yapmış ve bu sayfada fotoğrafını gördüğünüz, kentin en özgün anıtı Nereidler’i (ve daha neleri!) söküp götürmüş. Şimdi British Museum’da, kısmi tamir görerek, sergileniyor. Bu ay sonu Londra’ya gidiyorum, anıtı alıp getireceğim!! Götürülen diğer bir anıtı da burada görüyorsunuz.
***
Ksantos’u  gezerken, insan sahip olduğu beyni kadar ileri gidebilir, diye düşündüm. Evet bu cümle, Türkiye’yi ve Türkiye’nin yönetimini anlatıyor.
Bu sayımızda Baha Kuban’ın Finlandiya yazısını okuyunca da, bu kanım iyice pekişti. Finlandiya’yı başka bir yazı yapacağım!
Ülkemizdeki arkeolojik çalışmaların iki yönü var. Birincisi bilgi amaçlı. Bu arkeologların en temel merakı ile ilgilidir ve en doğrusudur. Ne, nasıl, kimler, ne zaman, ne yapmışlar, nasıl yaşamışlar, kökleri nereden geliyor nereye uzanıyor...
İkincisi ise antik kenti yaşatma amaçlı. Bunun en önemli yeri Efes’tir. Orada hem temel bilgiler toplanıyor araştırılıyor, hem de kent yer yer ayağa kaldırılarak görkemli yapısı hakkında gezenleri büyüleyici özelliği ortaya konuyor..
Ama Efes bu bakışın ülkemizde pek görülmeyen belki de en iyi (tek gibi) örneğidir.
Ksantos’un müthiş bir öyküsü vardır. Hele Likya ile birlikte düşününce..
Bu nedenle, Ksantos, Efes’imsi bir bakışla, bağlı olduğu yakın kentlerle ilişkisi de kurularak büyük bir arkeolojik turizm projesi olarak ele alınabilir.
Aklımızın bizi daha ileri götürmesini istiyoruz...
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak üzere...
CBT 1308, 13 Nisan 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder