Haberleri dinliyorum, “sınırımıza yakın bölgede çatışma,
köylerimize mermiler düşüyor..” Mermilerin İran’a düşecek hali yok
tabii ki, çünkü Ankara’nın destek verdiği, topraklarında barındırıp bağrına
bastığı, ABD ve CİA’nın örgütlediği Hür Suriye Ordusu’nun elemanları, Suriye
Ordusu kovalayınca bize kaçıyorlar! Onları kovalayan mermilerle birlikte!
Biz içe döndük, ama hemen yanıbaşımızda korku
dolu gelişmeler var. ABD (ve Batı) Ortadoğu ve İslam ülkeleri arasından 2 “diken”i “temizlemeye” çalışıyor: Suriye ve İran..
Tıpkı Irak işgali döneminde olduğu gibi, batının
kara propagandası dünyayı ve dolayısıyla Türkiye’yi sardı: Kanlı Suriye
yönetimi.. Yaz yazabildiğin kadar..
Ankara, tam angajman oldu, Fransa- ABD ve
İngiltere’nin öncelikle Suriye’ye yönelik operasyonlarına.. Soykırım konusunda
Fransa ile çatışıyor Ankara, ama Suriye’ye karşı kankalar! Ankara diyor ki: Nasıl Libya’yı kararlılıkla devirdiler ve
biz geç uyandık, bu kez de Suriye’ye devirecekler, bu kez zamanında pozisyon
alalım!
Bütün o büyük hacimli insan hakları vb gibi
açıklamalarının ardında yatan, basit
politik düşünce şeması budur..
***
Güvenlik Konseyi’nde Suriye’yi işgale yol açacak
yaptırımlara Çin ve Rusya hayır dediler. Ankara hemen “bu
soğuk dönem poltikası” açıklamasını yaptı!
Büyük ulus
devletlerin küresel çıkar çatışmasıyla karşı karşıyayız bölgemizde.. Tıpkı
eskisi gibi! Değişen bir şey yok!
Petrol bölgelerini denetime.. iç pazarlarına ve
siyasal yönetimlerine yeteri kadar nüfuz edemedikleri ülke rejimlerini devirip
yerlerine kendi adamlarını getirme politikalarına karşı çıkarsanız… soğuk savaş
politikacısı olursunuz!! Davutoğlu
için ne kadar şanssız bir açıklama!
***
Kim önce acaba, sorusunu tartışıyorduk.. Suriye mi İran mı?
Suriye
daha kolay bir yem, önce onu haklayıp İran’ı yalnızlaştırma politikası öncelik
kazanır derken.. Birdenbire “İsrail 6 ay içinde İran’ı vurabilir”
kehaneti başımıza düştü. İsrail’in İran’a saldırı planları yeni değil, dünya bu
hazırlığı biliyor, ama takvimi veren Washington Post’un ünlü yazarı David Ignatius..
Bu kişiyi Davos’ta Başbakan Erdoğan’ın “one minute” dediği toplantıdan
anımsayacaksınız.. Oturumu yönetiyordu ve Başbakanın hışmına da uğramıştı!
Şimdi öyle görünüyor ki, sanki “iki takvim” çakıştırıldı.
İkisinin de birden “halledileceği” bir süreç
işlemeye başladı sanki..
Bu bir yeni Ortadoğu
Savaşı demektir. Kanlı, büyük bombaların sivil halkları dövdüğü bir savaş..
Ortadoğu’nun
bitmeyen kaderi, savaşlar altında ezilip yokolmak… hep yoksul, hep başı
ezilmiş, hep esir..
***
İran’in
nükleer tesisleri yerin altında olduğu için, imha edilmesi zor, diyor Amerikan kaynakları: Eldeki hazır
bombaları, o kadar da diplere işlemiyormuş.. Ama kısa zamanda o tür bombaları
imal edebilecek duruma geleceklermiş..
İran’a
karşı küçük çaplı, etkileri sınırlı, atom bombaları kullanabilirler mi?
Ama her durumda, İran’a karşı bir uyduruk
senaryo ile, önce İsrail’in saldırısı tartışılıyor. Bunu izleyen anlarda da, Obama’nın saldırısı devreye girecek..
Bu adam dünyaya, İslam dünyasına ne vaadlerle gelmişti, şimdi ise, Bush’larla
aynı mevzide dünyaya ateş ediyor!
***
Suriye’ye müdahale için, Batının ağır savaş
güçlerini cepheye sürmesi için, her türlü düzenbazlık, her türlü kirli
propaganda, her türlü kışkırcılık yapılıyor. Bunların en büyüğü de, şimdilik,
Güvenlik Konseyi’ndeki oylamadan hemen önce sahneye kondu ve ellerindeki
çapulcu ordusunu Suriye kentlerine ve Suriye’nin üzerine saldırttılar..
Ki, çok
insan ölsün!
Suriye’de ne kadar çok katliam olursa, yaparlarsa,
Esad ile kendi çapulcu ordularını kışkırtılarsa, ülkeye müdahaleleri o kadar
“meşruluk” kazanacak!
O nedenle, 100-200 yetmez…
500’er -
1000’er desteler halinde ölmeli Suriyeliler..
5000’er … 10.000’er ölmeliler!!!
--- 7 Şubat 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder