Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Ekim 2011 Cumartesi

Bilimsel Mükemmeliyet İçin Bağımsız Bir Akademi Şart


American Association for the Advancement of Science'ın (AAAS) haftalık yayını Science dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Bruce Alberts, 30 Eylül 2011 tarihli sayının gündem köşesinde Türkiye Bilimler Akademisi'nin hükümet kararı ile yapısının değiştirilmesini eleştiriyor. Yazıda  son on yıldır Türk bilim insanlarının üretkenliklerini engelleyen bir yönetim ile karşı karşıya olduğunu ileri süren Alberts’in yazısına aşağıda yer vereceğim.. Ancak biraz gelişmeleri anımsayalım:
TÜBA Başkanı Kanpolat bir gurup TÜBA üyesi (Tarık Çelik, Bozkurt Güvenç, Çiğdem Kağıtçıbaşı, Namık Kemal Aras, Metin Gürses, Atilla Aşkar) ile birlikte Cumhurbaşkanı Gül ile görüştü. Bu görüşmenin, TÜBA üyelerinin dileği üzerine “son bir çare arayışı” olarak gerçekleştirildiğini biliyoruz. Heyetin, ile TÜBA yasasının değiştiren Kanun Hükmünde Kararname’nin “TÜBA’nın bir bilimler akademisi olma niteliğini ortadan kaldıracağını ve bu düzenlemenin Türkiye’yi dünya bilim camiasından koparacağı” konusunda kaygılarını ilettiği açıklandı. Cumhurbaşkanı, ilgiyle izlemiş. Heyet, Gül’den, durum üzerinde yeniden çalışılabileceği konusunda izlenimler edinmiş.
Bu süreçte iki haber daha izledik: İlki, YÖK, TÜBA’ya yapacağı 100 atama için isimler üzerinde çalışıyor.. İkincisi: Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı, TÜBA’ya yapılacak atamaların bilimsel bakımdan iyi olanlar arasında seçileceğini duyurdu.
Ben de yazı yazmak için şu sürecin tamamlanmasını bekliyorum!!!
Şimdi Science’ın editoriyal yazısını yayımlıyorum.

“TÜRKİYE ve BİLİM AKADEMİLERİ 
“Türk Hükümeti son günlerde Türkiye Bilimler Akademisi'nin (TÜBA) başkanını ve üyelerinin çoğunluğunu doğrudan ya da dolaylı olarak atayacağını bildirdi. Tepki olarak TÜBA üyeleri hükümeti istifa etmekle ve hükümetten bağımsız bir akademi kurmakla tehdit etti. Bundan sonra olacaklar Türkiye'nin geleceğini dramatik olarak etkileyecek. Çünkü bilim ve teknoloji alanında liyakate dayalı araştırmalar modern ekonomilerin en büyük itici gücüdür. Aynı zamanda Türkiye – tüm diğer ülkeler gibi-21.yüzyılın rekabetçi dünyasında varlık gösterebilmek için ulusal yeteneklerini korumak ve desteklemek zorundadır.
Türkiye 1995 ve 2007 yılları arasında ARGE'ye olan desteğini altı misli arttırmış bulunmaktadır. Sonuçta bugün ARGE harcamaları GSYH'nın %0.7'sine ulaşmıştır. Bu harcamaların yerinde kullanıldığından emin olmak için Türkiye'nin yaratıcılığı teşvik eden ve mükemmeliyeti ödüllendiren bilimsel bir ortamı koruması gerekir. Ne yazık ki son on yıldır Türk bilim insanları üretkenliklerini engelleyen bir yönetim ile karşı karşıyadır. Öğretmenlerin evrimin çağdaş kuramlarını öğretmemeleri için sürekli baskı altında tutulduğuna ilişkin duyumlar geliyor ve yeni yasalara göre üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin hizmet koşulları hükümetin denetimi altındaki YÖK tarafından belirleniyor. Bugün çok sayıda akademisyen bu konulara ilişkin samimi görüşlerini açıkça belirtmekten korkuyor. Bilimin böyle bir ortamda yeşeremeyeceği kesindir ve Türkiye'nin en yetenekli bilim insanlarının geleceklerini daha özgür bir ortam sunan ülkelerde araması da normaldir.
TÜBA yalnızca 1993 yılında kuruldu; ancak bu kadar kısa bir süre içinde bile Türkiye'de bilim ve bilimsel eğitimin gelişmesinde önemli  bir rol oynadı.  Örneğin Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı ve çocuklar için sorgulamaya dayalı bilimsel eğitim faaliyetlerini desteklemesi, eğitime verdiği önemi gösteriyor. Ayrıca uzmanlarının hükümete bilim politikalarıyla ilgili danışmanlık yapması, siyası kaygılardan bağımsız fikirlerini beyan etmesi  TÜBA'nın en önemli görevlerinden biridir. Ancak üyelerinin pek çoğu hükümet tarafından atanmış bir akademi, bu görevini hakkıyla yerine getiremez.
Akademinin işini layıkıyla yaptığı yerlerde, bilimsel mükemmeliyetin sağlanmasında akademiler çok önemli bir rol oynar. Örneğin Amerikan Bilimler Akademisi'ne seçilmiş bir üyeye, kendi bağlı olduğu kurumda daha büyük sorumluluklar verilir ve başka yerlerden liderlik teklifleri alır. Kısmen bu nedenle seçilmesi düşünülen adayın belirlenmesi ve hakkında ayrıntılı bir soruşturma yapılması ciddiye alınır. Ve bu görevi daha önce seçilmiş olan adaylar üstlenir. Bildiğim saygın akademiler, üyelerinin seçiminde daha farklı bir yöntem izlemez. Bilim insanlarının birlikte çalışacakları üyeleri kendilerinin seçmesi, seçimde tek kriterin liyakat olması kuralını garantiye alır. Ayrıca hükümetten bağımsız olarak yürütülen bu faaliyetler, tarafsız önerilerde bulunmalarının yolunu açar. İşte bu nedenle Dünya Akademiler Birliği, InterAcademy Panel, Türkiye Başbakanı'na ve Devlet Başkanı'na  mektuplar yazarak hükümetin “TÜBA'nın daha önceki yönetişim ve özerkliğine yeniden kavuşması” için ilgili KHK'nın yeniden gözden geçirilmesini talep ediyor.
Bir ülke bugün başarılı olmak istiyorsa meritokrasi dediğimiz düzeni yaratmak zorundadır. Bu düzende liderlik ve sorumluluk pozisyonları, kişisel ilişkilerden ve sosyal sınıfından bağımsız olarak en liyakatli bireyler arasında dağıtılmalıdır. Güçlü, liyakete dayalı, bağımsız bir bilimler akademisi o ülkede bilimin gelişeceği garantisini vermez; ancak bilimin gelişmesi için benim bildiğim en iyi yol bu yoldur.”
Kaynak: www.sciencemag.org, vol 333, 30 Eylül 2011
CBT, Sayı 1281, 7 Ekim 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder