Dış İşleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, CNN Türk’te yayımlanan söyleşide, Mehmet Ali Birand’ın “Suriye
ile savaşa mı gidiyoruz?” sorusuna verdiği yanıtta “biz Suriye halkına yönelik baskıların artık kabul edilemez aşamaya geldiğini
düşünüyoruz” diyor.
Bir dakika!
Kabul edilemezlik ölçünüzden, Türkiye
kamuoyunun haberi yok? “Şu şu tarihe
kadar iktidarı bırakmadı..” mı dediniz de bilgimiz yok? Bahane arayan için,
bahane çok..
Davutoğlu’nun, bazı köşe yazarlarıyla da “bilgilendirme toplantısı” yaptığını ve “günah bizden gitti...” anlamına gelecek
tutumunu aktardığını öğreniyoruz. Bu toplantıya katılanlardan bazılarının,
Suriye alehtarı, iktidarın tutumu lehine yazılarını okuduk! İyi bilgilenmişler!
Bir dakika!
Suriye bağımsız bir devletse, sizin istediğiniz şeyleri (hemen) yerine
getirmedi diye, Suriye üzerine Ordu mu yürüteceksiniz? Bu hakkı nereden
alıyorsunuz? Yoksa, “muhalifler” size
çağrı mı yapacak?
Veya, geçen Perşembe günkü yazımda dikkat çektiğim muhtemel –gizli– anlaşma gereğince,
ABD’den aldığınız onay üzerine mi, “kabul
edilebilirlik sınırını aştı” biçiminde bir savaşçı dil benimsediniz?
Birand dikkatlice ve akıllıca soruyor: “Şunu diyebilir misiniz: ‘Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi söz
konusu olamaz. Olsa olsa kendi topraklarına bir göç olursa, önlem alır.’
Davutoğlu evet demiyor, “bu sizin
çıkarımlarınız” diyor, Suriye’deki her iç gerilimin Türkiye dahil bölgeyi
etkileyeceğini belirtiyor ve “Türkiye’de
bir risk oluşturduğunda tabii ki tedbir alınır” diyor. (Aydınlık, 8 Ekim
2011)
Yani Davutoğlu, “ordumuz müdahale eder”in tam sınırında.
Bunu doğrudan söylemese de, yanıtlarında bu tutumu açık ve net görmemek için ne
olmalı?
Davutoğlu’nun çağırdığı gazeteciler arasında olsaydım, şunu
sorardım:
ABD Suriye ile dost olsaydı, iktidarınızın Suriye’ye karşı
bu “müdahaleye hazır” tutumu ve bir takım yaptırımların devreye sokulması
sözkonusu olur muydu?
Bu, ayırdedici, turnesol kağıdı sorudur!
***
Başbakan (*), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin
Suriye’ye yaptırımı reddetmesinden hoşnut değil! Hayal kırıklığı içinde! Ama biz yaptırımlarımızı alacağız ve
sürdüreceğiz, diyor.
Bu sözler, ABD yönetimi, Obama ve hükümeti tarafından büyük
bir takdirle karşılandı. Obama hükümetinin bir yetkilisi, takdirlerini şu
sözlerle belirtmiş:
“Türkiye şimdi
Suriye’ye gerçekten tokmakla vuruyorlar. Birdenbire çok hızlı hareket ediyorlar.”
Haberi veren New York
Times.. Aktaran Sabah gazetesi
(Anka Ajansı, 6 Ekim 2011) Amerikalılar bile bu hıza şapka çıkartıyor!
***
Yazının ayrıntısına bakalım:
“Türkiye, Suriye’deki
gelişmeler konusunda bir Vahşi Kart
(joker gibi) olmaya devam ediyor... Bir zamanlar Esad’ın en yakın
müttefiklerinden Erdoğan... artık Suriye Cumhurbaşkanı ile iletişim kurmayacağını
söyledi. Türk yetkilileri de yakında yaptırımlar getireceklerini açıkladı,
böylece potansiyel olarak Suriye’nin ekonomik zorlukları daha da derinleşecek..”
Erdoğan, Güney Afrika ziyareti sırasında da gazetecilerin
sorularını yanıtlarken, “Biz yaptırım paketini ister istemez devreye
sokacağız. 910 kilometre sınırımız ve akrabalık bağlarımız var. Bu noktada
sessiz kalmamız söz konusu değil”
dedi (Sabah, 6 Ekim).
***
Bir dakika!
“Akrabalık bağı var” sözünün içini
açmalı, hem Başbakan Erdoğan hem Davutoğlu! Çünkü bu “akrabalık bağı”, müdahale
için sanki ana bahaneyi oluşturuyor!
Bu neden demek? Bölgede bütün ülkelerin birbiriyle akrabalık
bağları var! Türkiye ile akrabalık bağı olan ülkeleri sayalım mı?!
Ülkelerin birbirleriyle ilişkisinde “akrabalık bağımız var, dikkat et”
gibi yeni bir “müdahale” standartı mı oluşturuyoruz?
Kürt meselesine odaklanmışız, buna bağlı gelişen Suriye
meselesi arka planda. Bu köşede Suriye ile “savaş güncesi” izliyoruz adeta!
Yarın: Türkiye Barış Göstergelerinde “Kırmızı Liste”de!
--
(*) Annesi için baş sağlığı diliyorum. Bu yaşına kadar
annesi ile birlikte olduğu için sevinmesi, güçlü bir teselli olabilir. Tenzile
Hanım, annemden 28 yıl fazla yaşamış!
--- 10 Ekim 2011 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder