Avrupa Birliği’nin “Gerileme
Raporu” ile, Türkiye AB ve ABD ilişkileri nasıl bir seyir izleyebilir?
Yakın geleceği görmek için bu önemli. İktidar, tepeden tırnağa yeniden kurduğu
kendi hukuk sistemi ile muhalefeti biçiyor ve kendi tek parti-tek devlet
iktidarını inşa ediyor.
Bu gidiş, kesinlikle demokrasiye doğru değil. Basın
özgürlüğü ve siyasal yargılamalar konusunda yaşadıklarımızın ve AB raporunda
dikkat çekilen “kötü uygulamalar”ın sonunun geleceği konusunda hiç bir ipucu
yok.
Tersine bir durum söz konusu.
Milletvekillerini bile hapisten çıkarmayan, adeta yeminli
bir siyasi ideoloji ile karşı karşıyayız. Milletvekilleri, daha Haziran ayında
yazdığım gibi, şimdilik Anayasa
Rehineleri konumlarını sürdürüyor!
Davalar için yalan belge sızdırma maşası olarak kullanılan
Fethullahçıdan öğreniyoruz ki, “temizlik merdiveni”nin henüz alt
basamaklarındayız! 60.basamaklara kadar toplumun çeşitli kesimlerinde “temizlik
sürecek”, 70.basamaklarda ise dirençle karşılanacak, çünkü orada temizlenmesi
planlanan “büyük para babaları”
oturmakta! Onların kafalarını uçurmada zorlanacaklarını düşünüyorlar,
Bu “merdiven planı” cemaatçilerin midir, iktidarın mı, yoksa
her ikisinin mi, bilemeyiz. Satın alınmış veya saf değiştirmiş medya
köşelerindeki utanmazlar, koro halinde, bu “kanlı” gidişi, demokrasiye doğru
uçuş olarak nitelendiriyor!
Ele geçirdikleri hukuk kılıcını, kendilerinden olmayan bütün
toplum kesimlerinin boğazına dayamak istediklerinin manifestosudur yazdıkları.
Yani: Demokrasi ve
hukuk konusunda yaşanacaklar, yaşadıklarımızın teminatı gibi gözüküyor..
***
Peki AB raporunun, Türkiye – AB ilişkilerinin gelecek
yıllarda bir anlamı olabilir mi?
AB ve ABD’de ekonomik krizlerin derinleşme olasılıklarının büyük
olması, dünyada demokratik hak ve özgürlükleri de zora sokabilir.
Dünyada yükselen protesto hareketi güçlenmezse, kazanılan
hak ve özgürlükler budanabilir.
Orta ve alt sınıfın bugünkü savaşçıları olan gençliğin,
öğrencilerin ve eylemci aydın kesiminin ayağa kalkışı; Avrupa ülkelerindeki
geniş halk kesimlerinin protesto gösterilerinin örgütlü devamlılık kazanması,
özgürlüklerin biricik teminatı gibi gözüküyor.
***
Türkiye, şüphesiz bütün bunlardan etkilenecek. İktidar,
protestolara karşı kullanacağı polis gücünü, hem sayı hem silahlı güç olarak
neredeyse katlamıştır.
Muhalefet, özellikle sokak muhalefeti, belki de son 60 yılda
görülmedik bir şiddetle ezilmeye çalışılabilir.
İşte, daha önce sözünü ettiğim “Türkiye Baharı”nın koşulları oluşabilir.
Türkiye’yi zor günler bekliyor.
Bu zor günleri doğuracak olan beş temel konu:
Suriye’ye müdahale
hazırlığı..
Dünya ekonomik krizi..
Türkiye’nin hızla
kaydığı ekonomik bunalım.
İktidarın, muhalefeti
ve kendinden olmayanları “değiştirme”, “yoketme” kararlığı.
Ve tabii ki Kürt
Meselesi..
***
Ayrıca, dünya da bir ikilem içinde, savaş mı yoksa barış mı yol
ayrımına doğru gidiyor. ABD’nin dünya ekonomik üstünlüğünü devretme süreci
içinde bulunmamız, daha uzun sürede, dünya
siyasi liderliğini devrini de beraberinde getiriyor..
AB’nin küresel rekabette kayıplara uğraması kaçınılmaz.
AB ve ABD, çıktıkları refah düzeyinden aşağı doğru
inmekteler.. Bu, “kapitalizmin eşit
olmayan gelişmesi” yasasınca, kaçınılmazdır. Doğu, Batı’yı dengeleyecek ve
sonunda geçecektir..
Yaşadığımız krizin bir nedeni de budur.
Öte yandan, ABD, 2000-2010 arası saavaş / savunma
harcamalarını, 300 milyar dolardan (2001:304), kesintisiz arttırarak 800 milyar
dolara yakınlaştırdı. 2011 bütçesi 730 milyar dolardır. ABD ayrıca, “savaş”ını
da özelleştirmekte ve şirketlere devretmektedir! ABD ekonomisi savaş sanayinin
boyunduruğu altındadır. Obama.
muhafazakların esiri olmuştur. Şimdi iktidarını tamamen onlara devretme
hazırlığı içinde!
ABD krizi bir savaşla
mı çözecek tartışmaları yapılıyor.
Demek istediğim, Türkiye, çok yönlü zorlukların içine
yuvarlanıyor...
***
Biz, demokrasi, insan hak ve özgürlüklerini mi
tartışıyorduk?
-- 18 Ekim 2011 / Bilim ve Siyaset –Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder