obursali@cumhuriyet.com.tr
Tatil yerleri ve lokantalar: Küçük rapor!
Hemen bayram öncesi Bodrum’u gezdik, Küçükbük ve Gündoğan ağırlıklı.. Geçen yıl bayramda iğne atsan yere düşmez dedikleri Gündoğan’da insan hareketleri az. Halk plajlarına ayrılan yerlerin çokluğu hoşuma gitti. Henüz sahil lokantalarının çoğu şezlong, bedava, ama 100-200-400 TL harcama yapmak kaydıyla.. uygulamasına tam geçmemişlerdi. Küçük atıştırmalar, soğuk içki yeterli.
Fakat bayram tarifesinin değişeceğini söylüyorlar. 400 TL ve daha fazlasını talep edecekler var.
Pahalı lokantalar var, fakat dolu değil. Orta halliler orta halli dolu. Müşteri çekmek için fiyat-yemek ayarını iyi yapmış yiyecek sunan yerler daha kalabalık.
Bu bölge dışında Akyarlar bölgesinde Camel Beach sahillerinde bir aile işletme sahipleriyle konuşuyoruz. Herhalde pandemi için en uygun ortam! Doluluk son iki yıl öncesine göre sıfır diyor işletmeciler. Tek tük masalar, şezlong parası alamıyorlar ama bir şeyler yiyip içiyor herkes tabii. Fiyatlar henüz uygun. Pek çok lokanta bu yazı epey sıkıntılı geçirecek.
KİRALIK YER BOL
Küçükbük’te çok sayıda kiralık ev- daire var. Aylık 30 bin TL’den başlıyor. Böyle giderse 20-25’e düşerler. Haftalık- 15 günlük- aylık sezonluk kiralık evler bol! Sahile yakın, sakin ama temiz otellerinde kalmak isterseniz günlüğü 1000-1500 arası.
Sitelerde ev sahiplerinden bir kısmı kiraya veriyor. Evlerine gelmeyenler çok sayıda. Bu durum hem orta halli ev sahiplerinin sıkıntısını, ama kiralık ev bolluğu da kiralayacakların sıkıntısını gösteriyor.
Küçükbük şirin yer, hızla yamaçları tepelere kadar doluyor. Yamaçlarda yeni lüks villaların fiyatlarını söyleyeyim mi, dudaklarınız uçuklasın: 60 milyon-85 milyon arası!!! Çiftlik sattıklarını sanmayın, hepsi dip dibe! Kim alır diyeceksiniz, çok şey söylenebilir! Oraları bu fiyattan satılırsa, sahilde tek tük kalmış aile işletmeleri de yukarıdaki fiyatlara kurban gider. 70 milyonluk villaların “ağzına layık” bir koya dönüşür!
Şimdilik bu kadar.. ve lokantalarını doluluğu üzerine Ali Akurgal’dan mektup var:
ALIŞKANLIKLAR DEĞİŞİYOR
Orhan Bey,
Lokantaların dolu olmasının sözünü etmediğiniz bir nedeni de toplum alışkanlıklarının değişmesi. Evlerde “mutfak” artık “yemeğin pişirildiği yer” olmaktan çıkıyor, “yemeğin sofraya götürülmek üzere hazırlandığı yer” olmaya başlıyor. Eşim bir karnıyarık yapmayalı belki yedi sekiz sene oldu (ben yapıyorum, çünkü, karnıyarığın, bizim burada “paket servis”i yok). Şöyle bir karnıyarık, yanında pilav, yan tabakta bir kavun. İnsanın canı çekmez mi? Çekerse, buyurun lokantaya.
Ben, eski kafalı/geleneklerine bağlı (tutucu) bir insan olarak oturup yemek yapmaktayım. Benim yaptığım yemekler de ortalama 1-1.5 saatimi alıyor. Lazanya gibi, krepe sarılmış, fırında graten edilmiş mantarlı ıspanak sarması gibi. Etini döverek başladığınız bir şinitzel + kabuğunu soyarak başladığınız bir patates kızartması bile bir saat alıyor. En zahmetsizi kumpir. Alüminyum folyoya sarıp fırına atması beş dakika, iç malzemesini hazırlaması beş dakika.
Gıdayı bir ev ekonomisi unsuru olmaktan çıkarıp bir endüstri ürünü haline getirdikçe, evlerde mutfaklar, belki yalnızca kahvaltı hazırlanan yer olacak. Ki mezarında rahat uyusun Arman Dayım, İsviçre’de yaşardı, Türk insanını; kahvaltısını, işe giderken bir pastahanede yapmaya yönlendirmeyi hedefliyordu. Fransızlar, bunu çıtır ve ılık kruvasan ile başarmışlardı. Kruvasanı evde yapmak çok uğraştırıcı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder