Orhan Bursalı
Dünya korona virüsünden kırılıyor. Ölüm alıp götürüyor. Sıkı korunmanız gerek, ama hayat sürüyor, insanlar geçimlerini sağlamak ve kısıtlı da olsa sosyal hayatlarını sürdürmek zorundalar. 1 yıl oldu korona virüs salgını çıkalı; virüste onbinleri aşkın değişimler (mutasyon) yaşandı ve yaşanıyor, ama bu değişimler virüsün etkinliğini azaltacak ve artıracak bir yönde olmadı. Yani virüs diğer patojenler gibi bedenimizin onu kolayca alt edebileceği bir yöne evrilmedi. Evrilir mi belki, ne zaman bilinmez, belki de uzun yıllar böyle sürer veya o da öğrenir diğer virüsler gibi ona karşı kullandığımız biyolojik silahlara karşı direnç kazanır.
Bunlar bilinmezlikler, bilinir tek şey, insanlığın elindeki en etkin silahın bilim olduğudur. Ve virüslere karşı, bakterilere karşı mücadelede insanlığın- bilimin 200 yıllık deneyimi vardır.
Aşının bulunması, antibiyotiğin bulunması büyük başarıdır, o sayede hayatımız sağlıklı ve uzun oldu. Bu yayılmacı ve öldürücü karakterdeki virüse karşı da tek silahımız aşı.
Tıp, durmadan gelişen bir alan. Bu nedenle, bilimin büyük birikimi sayesinde yeni teknolojilerle çok hızlı bir sürede aşılar geliştirilebiliyor. Yeni teknolojilerin en büyük başarısı da korona virüse karşı oldu. 10 yılı aşkın süredir üzerinde çalışılan teknoloji, binlerce bilim insanının virüs üzerinde yoğunlaşması ile, koronayı yok edecek silahı geliştirdiler.
Hem yeni teknolojiler, hem de bildik klasik aşı yöntemleriyle üretilen aşıların kullanımına başlandı. Evet acil kullanım izni veriliyor. Fakat bu acil izin, aşıların güvenli ve etkin olmadığı anlamına gelmiyor. Tek eksiği, denendiği yüzbine yakın insan üzerinde bütün sonuçlarının, yaş dağılımının vb alınmamış olması.
Ama etkinler ve güvenliler. Kısa bir süre içinde de, aşı için acil kullanıma başvuran şirketlerin tam raporlarını açıklanması bekleniyor. Burada hiç bir ülke ve hiç bir büyük şirket, kendini ateşe atmaz. Belirli bir güven ve etkinlik elde ettikten sonra harekete geçer.
Çin, Rus, Amerikan, İngiliz Alman veya Türk, farketmez; bilim tektir, yöntemi bellidir ve dini ırkı yoktur. Kullandığımız ilaçların yüzde yüze yakını dünya bilimi tarafından geliştirilmiştir. Ama hepsini kullanıyoruz!
Şimdilik tek kurtarıcı bilim ve ürettiği aşılardır.
Yok aşıya çip takacaklar, kimliğimizi değiştirecekler, virüsü aşı üreticileri önce yaydı, sırtımızdan para babaları yeni vurgun yapacak.. Bir sürü soytarılık, virüsten daha hızlı yayılıyor. Dünya Sağlık Örgütü, nası virüsün yayılmasına Pandemi dediyse, bu yalanların yayılmasına da İnfodemi adını taktı.
***
İlaçlar zehirdir. Her biri. İlaç prospektüslerini okursanız, eyvah kullanmasam mı diye düşünürsünüz. Hepsi insanlar üzerinde test edilmiştir. Ve prospektüste sık, seyrek, ender yan etkileri yüz, bin, onbin, yüzbin kişide ne kadar görüldüğü de açıklanır. Normal alsanız bile yan etkilerine uğrarsınız, mesela ülser olur, Anaflaktik şoka bile girebilirsiniz. Ama alırız.
Aşılar kitlesel uygulanacağı için minimum yan etkilerine önem verilir. Ama çok ender, yüzbin- beşyüzbin kişide bir bile olsa, sonucu beklenenden daha ağır olabilir.
Endonezya Çin aşısının yüzde 97 etkinliğini açıkladı. İlk sonuç, ama diğer ilaçlar gibi son raporlar daha düşük etkinlik gösterebilir. Şeffaflık en önemli. İyi bir aşılama stratejisi ile Türkiye de bu beladan kurtulacaktır. Tabii aşı olmak istemeyenler, bundan sonra iyi bir maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarıyla yaşayabilirler. Raporlar açıklanınca, ben de aşı olacağım, sıra ne zaman gelirse..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder