Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 8 Aralık Salı, 2020
Şu Tank Palet fabrikası. Fabrika satıldıktan sonra, 2028’de Canikli, 2019’da ilk tankın üretileceğini açıklanmıştı. Tank ortada yoksa çivi de çakılmamış denebilir. Fabrika yenilenecekmiş, 50 milyon dolar gerekiyormuş, bu nedenle de Katar ortaklığına devredilmiş.
Muhalefet bindiriyor, Ordunun acil ihtiyacı için kurulmuş fabrikayı yok pahasına nasıl satarsınız diye. Üstelik ortada “mal” da yok.
İktidarın şu açıklamayı yapması gerekmez mi, özellikle de satışa onay veren Cumhurbaşkanının:
“Ya arkadaşlar, çok gürültü koparıyorsunuz, ama bir de bizi dinleyin, biz fabrikayı devrederken büyük umutlar beslemiştik. Ama bunlar çeşitli nedenlerle gerçekleşmedi. Dışarıdan motor veya lisans veya parça alma teknoloji ithal etme umutlarımız vardı, Almanlar vermedi, Koreliler yapamadı, sorunlar yaşadık, fabrikayı verdiğimiz şirket de pek bir şey yapamadı, eleştirilerinizde hak payı var, şimdi bu hatadan dönüyoruz ve farikayı geri alıyoruz. Biz üreteceğiz, nasıl İHA’lar üretildiyse, ASELSON- ROKETSAN, TAİ, HAVELSAN, MİLLİ GEMİ... ihtiyaçlarımızı karşılıyorsa, tankın motorunu da parçalarını da bu ülkenin bilimi teknolojisi insanı üretir...”
Tüm tartışmaları bıçak gibi kestiği gibi, ayrıca büyük prim de kazanır. Kimse her şeyi doğru yapmaz, hatalar yapılır hatalı kararlar verilir, ama bunlar görülür ve geri dönülür. Öyle değil mi? Ama durum öyle değil, ortada şu var: RTE asla hatalı karar vermez!
Aslında Tank Palet fabrikasının kuruluşu tam da Türkiye’ye Amerikan ambargosu nedeniyle palet verilmemesi üzerine kurulmuştu. Palet meselesini bilimcilerimiz çözmüş ve ihtiyacı karşılamışlardı. Bakın:
Kuruluşu 1973
Bir dostum, TÜBİTAK’ta da çalışmış, bir mektup gönderdi, onu paylaşıyorum:
“Orhan bey; Tankların paletleri bir zamanlar ancak 90km yol yapmaya dayanabiliyor, 90km sonrasında üzerindeki lastik katman tahrip olduğu için tankın arazide hareketi kısıtlanıyor ve tank işlevsiz kalıyordu. Hâlâ tanklar, muharebe alanına “yürüyerek” gitmez, tank taşıyıcı kamyonlarla götürülür. O zamanlar palet ABD’den getirildiği ve iki de bir ambargo konulduğu için, paletleri yıpranan tanklarımız göstermelik kalıyordu. Hattâ, çatışma yerinde palet arızasından ötürü kaldıysa, tank kolay hedef olarak (sitting duck) vurulmaya hazır oluyordu. Adapazarı’ndaki fabrika bu paletleri yapmak üzere kurulmuştu. TÜBİTAK MBEAE’den malzemeci arkadaşlar buraya destek vererek, palet yapımında yerli teknoloji geliştirilmesini sağlamışlardı.
“Hedefine ulaştı”
“Tank paleti fabrikasının hedefine ulaşmış kuruluş amacı bu idi. Sonradan çok kalın zırh parçalarını birbirine kaynak yapmak konusunda da bir teknik yeterlilik kazandı fabrika. Bunlar “malzeme” biliminin kapsamına girdiği için ayrıntılarını bilmiyorum. Ancak, aynı koridorlarda dolaştığımız, aynı yemekhanede yemek yediğimiz “malzeme”ci (materials science) arkadaşların anlattıklarından bu bilgiler.
“Burada hiç tank yapıldı mı, Altay prototipleri buradan mı çıktı, yoksa FMC Nurol’un fabrikasında mı yapıldı onu da bilmiyorum. Kesin olan bir şey varsa, o da Adapazarı Tank Paleti fabrikasının BMC ve Katarlılar arasında çalışmaz duruma geldiği. Bunda herkes hemfikir. Bugünkü yazınızda “hiçbir konuda zemin yok” diyorsunuz ya bu bekli istisna oluşturuyor. Dahası siz de buradan iki senedir tank çıkmamış olmasını belirtiyorsunuz.
“Ama kimsenin sormadığı soru şu: “Bu fabrikanın çalışmaması kimin işine geliyor?” Buradan iz sürerek, bu çetrefil “tahsis” işinin kimlerin işine geldiğini, kimler tarafından yaptırıldığını, karşılığında ne kazanıldığını bulmak ilginç olabilir.
Fahrettin Altay; kim engelliyor?
Mektup bu kadar. Fakat mektupta “herkesin hemfikir olduğu nokta fabrikanın çalışmaz duruma geldiği” diyor dostum, evet tabanda ve ülkede yaygın olarak öyle, çünkü ortada tank mank yok.
Fakat fabrikayı özelleştiren iktidar bunu kabul etmiyor. Bu yazıyı da aslında bunun için yazdım. Yahu umduğumuz olmadı, diyen bir iktidar mensubu yok.
Ama bunun yerine aslında fabrikanın para da etmediğine ilişkin açıklamalar var. Cumhurbaşkanı 250 milyon dolar etmez” dedi. Bu şu anlam gelir, gelebilir: Yahu değersiz bir şey üzerine gürültü koparıyorsunuz. Boş verin gitsin!
Tank üretiminin öyküsü taa 12 yıl önceye kadar uzanıyor. 250 tank yapacak fabrikaya biçilen değerler 7 milyar- ile 3,4 milyar dolar arasında değişiyordu!
Üretildi üretilecek derken elde var sıfır..
Soralım: kim engelliyor, bir kasıt mı var ortada!
Bugüne kadar hazineden kaç yüz milyon lira harcandı bu “250 milyon TL’ etmez” projeye, farikaya?
Altay adının da bu arada, Kurtuluş Savaşı’nda büyük kahramanlıklar yaratan 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay’dan geldiğini de belirtelim.
İnsanın komplo teorileri üreteceği geliyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder