Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

19 Aralık 2020 Cumartesi

CAATSA, zayıflayan süper gücü ayakta tutmaya yeter mi?

 Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 17 Aralık Perşembe, Cumhuriyet, 2020


 

Trump’ın giderayak Türkiye’ye yaptırımı, çok mu önemli, bir sonuç verir mi, Savunma Sanayini etkiler mi, arkası gelir mi, Biden gelirse yaptırımı kaldırır mı yoksa ağırlaştırır mı, S-400’leri çöpe mi atarız gibi bilinmezlikleri anlamaya çalışıyor herkes.

Dünyada gerileyen ABD 2016’da kendini toparlayan, etkinliğini artıran Rusya’yı resmen düşman ilan eden CAATSA yaptırımlarıyla tecrit etmeye, engellemeye ve boğmaya çalıştı.

ABD’nin bu yaptırımları, aslında soğuk savaş döneminin bakışı - stratejisi zamanından kaldı. O zaman ABD “hür dünya” masalının savunucusu ve jandarmasıydı. Baş düşman Rusya (SSCB) idi. Çin henüz uğraşılmaya değer güçte değildi.

O zamanlar soğuk savaş sözde hür-komünist dünya çatışmasıydı. ABD ve Batı bloğu “özgürlükleri” savunuyordu.

SSCB yıkılınca, hamamlar ve taslar aynı kaldı. ABD- Rus çatışması eksilmedi, bir mihrak olarak aynen sürdü.

Üçüncü bin yıla girdikten sonra üstelik bir de Çin- ABD çatışması doğdu.

İki büyük düşmanı oldu ABD’nin böylece, üstelik Çin daha etkin bir “düşman” olarak sahneye çıkmıştı.

 

CAATSA emperyalist araç

 

Demek ki, soğuk savaş dönemindeki esas mesele de, emperyalist egemenlikle ilgiliydi. Dünyayı, bölgeleri, ülkeleri kontrol, dünya piyasalarını kontrol, silah ve petrol sanayini kontrol, ve dünya zenginliklerini ABD’ye akıtarak ülke zenginliği ve bu arada “Amerikan rüyası” yaratmak.

Rusya’ya karşı geliştirdiği CAATSA, ABD jandarmalığını ve liderliğini ayakta tutmanın yaptırım aracıdır.

Trump, AB’yi de boğmaya çalıştı, Rusya ile özellikle petrol – gaz ilişkilerini kesmesi için çok bastırdı, özellikle Kuzey petrol boru hatları nedeniyle AB’yi CAATSA yaptırımlarıyla tehdit etti. TürkAkım’da da bazı şirketlere yaptırımlar gündeme geldi. Ama AB kararlılıkla direndi.

ABD kucağında bir de “AB Sorunu” buldu sonuçta! Kendi savunmasını inşa politikalarına başladı.

 

“Bir twitlik canın var”

 

Türkiye’yi Trump “ekonomiyi bir twitle yerle bir ederim” bakışıyla değerlendirdiği için, iktidarlar sürekli dış borçla, sermaye yüksek teknoloji ithalatıyla, hammadde ve ara mal ithalatıyla ülkede fabrikaları ve ihracat değirmenini döndürebildikleri için, Trump’ın twiti gerçeğin önemli bir parçasını yansıtıyordu. Zaten iktidar da hemen gereğini yaptı ve çatışma konusu olan İzmirli rahibi serbest bıraktı.

Yani Türkiye’nin ekonomisi güçlü tehditlere karşı koyabilecek bir yapıda olmadığı için, iktidar satın aldığı S-400 savunma füzelerini kurup çalıştıramıyor.

Savunma Sanayi yöneticilerine ve şirketlerine açıkladığı yaptırımlar, aslında bir twitle yıkarım seni politikasının devamı, parçasıdır.

Emperyalist güç böyledir. Şikayet edemezsin, hakkını arayacak uluslararası mahkemeler yoktur.

Olay siyasidir, egemenlik büyük alan savunmasıyla ilgilidir, büyük ekonomik çıkarları savunmanın bir parçasıdır.

Gücün yoksa direnemezsin.

 

İki NATO var

 

Saray’ın büyük lafların ötesine geçebilecek gücü sıfırdır.

Savunma Sanayini şüphesiz belirli ölçülerde, özellikle parça, bilgi transferi gibi, ülkede olmayan üretilmeyen ihtiyaçların tedariğinde engeller çıkartacaktır. Mesele sadece ABD’den ithal etmeyiz onları ile ilgili değil, ABD’li şirketlerin savunma sanayileriyle içli dışlı ilişkileri yatırımları vb var. Adım attığın anda yaptırım mekanizmasının asında ne kadar geniş bir ağı etkileyeceğini göreceksin.

Saray idare etme politikası izleyebilir ancak. S-400’ler bekler.

Endişem, iktidarın, Ortadoğu’da Amerikan politikasının bir parçası olmaya yönelmesidir, ilişkileri düzeltebilmek için. İran ve Suriye konusu!

Biden koltuğa oturunca temel bir değişiklik olur mu, sorusu var.

Biden yalnız değil, Pentagon var.

Ayrıca Biden’ın da Amerikan çıkarlarını savunmada geri kalacağını kim söyleyebilir?!

Evet, NATO içinde iki ülkenin hasım politikası, aslında NATO’nun parçalanmışlığının göstergesi. İki NATO var, AB NATO’su ve ABD NATO’su.

Bu sürecin gelişmesini izleyeceğiz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder