Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

20 Şubat 2015 Cuma

Tıp ve Hukuk’a Baraj, El Öpme Olayı, Külliye-Yerleşke, Başarılı Kadın Bilimcilerimiz Üzerine

CBT Gündem sayı 1457,  20 Şubat 2015

Bilim hayatımıza bakacağız bu hafta, kısa kısa notlarla.

TIP VE HUKUK'A BARAJ: YÖK’ün Tıp ve Hukuk fakültelerine girecek öğrenciler için bir baraj puan belirleme kararı doğru ve geç kalmış bir karardır. Yıllar önce hukuk fakültesine girmek çok sıradan bir olaydı, Türkçe-matematik puanı getirildi ve nitelik bir basamak yükseltildi. Şimdi baraj puan getirecekler, geç kalmasınlar, kırk yılda iyi bir şey yapacaklar! YÖK Başkanı Saraç umarız bunu lalıkiyle uygulatır. Acaba çıtayı, hangi puana koyacaklar?!
Tabii, bu iki fakülteye girebilmek, gelişmiş ülkelerde öğrencilerin önce en az iki yıllık bir üniversite eğitimi şartına bağlı olduğunu anımsayalım. Bizde tıp ve hukuk düne kadar tam yolgeçen hanıydı. Şimdi bu hanların önüne bir iki basamak konuyor. Ama bunun yeterli olmadığını belirtelim.
Olayın önemli yönü, baraj puanın vakıf üniversiteleri için de geçerli olacağının açıklanması... Bu üniversitelerin önemli bir kesiminin, öğrencileri bir kapıdan sokup hızla diğer kapıdan çıkartacak, paralarını kasaya hızla kasaya atmayı düşünen bir “eğitim politikası” izlediklerini biliyoruz. Ayrıca çok sayıda ailenin “aman bir üniversite diploması olsun” diye, bir meslek bile öğrenme niyetinde olmayan çocuğunu özel üniversitelere doluşturduğunu da biliyoruz.
Bu tip öğrencilerin okullardaki maceralarını ve derslerle ilgisini (ilgisizliğini) dinlemekten bıktık! Bu nitelikte öğrencilerin bence epey üstün nitelik gerektiren hukuk ve tıbba sokulmasını önlemek gerek. Pek çoğunuzun “onların sokulmaması gereken başka fakülteler ve disiplinler de var” dediklerini duyar gibiyim.. mesela mimarlık mühendislik..
Böylece tıp ve hukukta, devlet –özel sektör arasında öğrenim ve kalite farkı da asgari ölçülere düşecek. Tabii okullar arasında öğrenim ciddiyeti sağlanabildiği ölçüde..
***


EL ÖPEN DEKAN OLAYI: Geciktik, ama yine de buraya notumuzu düşelim kayıtlara geçsin, önce habere tersten bakalım: RTE dekan beye elini öptürmedi! Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. M. Fatih Uşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Fahri Doktora verirken öpmek için elini kapar! Ama RTE elini öptürmez! Fatih bey neden RTE’nin eline hamle yaptı acaba? Erdoğan hocası olabilir mi diye düşündük, ama Erdoğan’ın hangi üniversiteden mezun olduğu ilişkin bile tartışmalı olduğu ve bir tek üniversiteli arkadaşınının ortaya çıkmadığını düşündük. Acaba karanlıkta kalmış bir hocalığı mı vardı, o da yok... Hocalar arasında “Cumhurbaşkanı hocaların da hocasıdır, o makama çıktığına göre..” biçiminde yaygın bir inanış mı var? Dekan bey acaba şaşkınlık çukurunda mı böyle hareket etmeye yeltenmiş? Bilmiyoruz.
Ama hiç yakışmamış.. Bu hareket dünyanın her yerinde ayıplanır! Dekan bey üstelim Dekanlık kontenjanından üniversitesinin etik kurulunda da görevliymiş!
Profesör olduğuna göre, hukuk fakültesine girişinin, matematik-türkçe kıstasından daha önceye gidiyor olabilir mi? Bilmiyorum, ama ülkemizde siyasetçinin elini öpmemek için mutlaka çok iyi bir eğitim almak da gerekmiyor. Bu, başka bir bilimsel kültürel eğitim ve anlayışını gerektirir. 
Şanssızlık mı diyeceğiz, yoksa ülkemizin siyaset- bilim ilişkisinin ayıplı konumunun dışavurumu mu.. Bilmiyorum. Haberi buraya taşımamın nedeni, aman dikkat demek sadece... Umarım sayın Uşan hata yaptığının bilincindedir.
Tabii üniversitelerimizin bu durumları, bir kaç yıl önceki bir haberi aklıma getirdi: “Bu işsizlik insanı profesör yapar!” başlığıyla yapılan haberde, üniversitelerin akademik kadro ihtiyaçları için verdikleri ilanlara 4 bini aşkın başvurular yapıldığını okuyorduk.
***
KÜLLİYE: Şunu da anımsayalım: Yukarıda sözünü ettiğimiz el öpme olayının gerçekleştiği törende, Cumhurbaşkanı RTE, ünversitelere kampus falan gibi isimler yerine tarihimizde örnekleri olan Külliye kavramının kullanılmasını da önerdiğini anımsayalım. Külliye, dini ve medrese gibi geniş yerleşke alanları için Osmanlı zamanında kullanılıyordu. Hala kullanılır. Bakın yerleşke dedim. Kampuslere yerleşke diyoruz. Türkçe! Buralarda bilimsel eğitim-öğrenim yalıpıyor. RTE her fırsatta dini ve Osmanlıyı çağrıştıran kavramları bize dayatacak bundan sonra da anlaşılan.
Yerleşke kardeşim! Merak ediyorum, el öpme olayı kadar vahim olacak Külliye kavramını üniversitesi için kullanan bakalım ilk kim olacak! Veya olacak mı!
***
BAŞARILI KADIN BİLİMCİLER:  Bu sayımızda bu kez h-15 ve üstü değere sanip 155 başarılı kadın bilimcimizin listesini veriyoruz. Bu tabloda şüphesiz eksikler olabilir. Mehmet Doğan hoca, daha şimdiden çok sayıda bilimcimizin, kadın-erkek- h sayılarında birer ikişer artış olduğunu belirtti. Yıl sonunda listeyi yenileyeceğiz! Bu bizim için sevindirici bir olay çünkü! Bu arada TÜBA’nın üye seçiminde h-20 sınır değerini ölçü alacağını açıklıyor Doğan Hoca, bu sayımızdaki yazısında.. Bu da sevindirici!
Geçen haftaki listeyi ve bu haftaki listeyi, yine bloğumda yayınlayacağımı belirtirim..
Yazacak çok şey var, ama yerimiz dar, haftaya kadar sevgiyle kalın..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder