İktidar
ve başı neredeyse her seçimlere bir “senaryo” ile giriyor. Bu bazen seks
kasetleri şantajı oluyor. Bazen Türkiye’yi öyle ger ki birbirine düşman kıl ve iktidara
destek veren seçmenleri çevrende tut... PKK ile ateşkes anlaşmaları yap ve
önemli ve kitlesel cinayet ve saldırıların olmadığı göreceli bir “huzur
ortamı”nda seçimler yapılsın.. Büyük mağduriyetler yarat... Sonra büyük
progapanda makinenle bunları oya devşir.
Yok
hayır, AKP’nin salt yukarıdaki politikaları nedeniyle yüzde 50’lere varan oy
aldığını söylemiyorum. Ama bu politikalar AKP seçmenini yapıştırıcı, oy kaybını
önleyici etkiler yaptığı da açık.
Peki
bu seçimdeki “senaryo” ne? Hangi önemli koşullar ve parametrelerle seçimlere
giriyorsak, onlar üzerinde kurgu yapılıyor.. İşaretlerini belirgin oldu..
***
Önce
ana seçmen kitlesini ilgilendiren bir saptama:
AKP’yi
iktidarda tutan “ekonomik başarı”, yani milletin bir cebine paraların girmesi
ve diğer cebinden çıkması, zora giriyor. Milletin bu “doldur-boşalt sistemi”nde, kasaya (oynatana, üçüncü tarafa) olan
borcu giderek artıyor. İşsizlik artıyor, sağlık sisteminde takozlar oldu,
maaşlar enflasyonun yılbeyıl gerisinde kalıyor... İktidarı orada tutan bu ana
yapıda ciddi bozukluklar seçmeni etkilemeye başladı. İktidar harcamaları
istediği gibi yapamıyor: petrol fiyatları dibe vururken, benzine zam yapması..
İktidarın
seçim ana senaryosuna gelince, iki olgu var:
1)
Çözüm Süreci,
Hükümet-PKK görüşmeleri..
2)
Mağduriyet, Erdoğan ve
ailesine karşı suikast senaryosu.
3)
Yine eskiden olduğu
gibi muhalefet partilerini gözden düşürme ve aşağılama..
Çözümden PKK’yi Savaşa sürmeye
RTE
alanlarda 400 milletvekili diyor. Normalde bu mümkün değil. Ama bu rakam için
çok büyük olaylar hatta kanlı senaryolar gerekiyor. Gerekli olan en az 367,
Anayasa’yı Meclis’te değiştirecek bir çoğunluk.. Şimdi yukarıda önemli olan iki
maddeyi açalım.
1) Çözüm Süreci Çöpe
mi: AKP, bugüne kadar seçimlerde
“ateşkes-istikrar” istedi. Bunu da kullandı, Akil Adamlar politikası vb bunun araçlarıydı. Gelinen noktada PKK,
“hemen müzakere, sonra silaha hayır”
deyince, AKP’nin seçim öncesi müzakereye oturmak istemediği belli oldu.
RTE ve adamları yeni
bir strateji mi çizdiler? RTE ve Davutoğlu’nun
sert açıklamalarına bakılacak olursa öyle gibi.. PKK’yı mümkün olduğunca sakin
tutma politikasının yerini, ey PKK saldırırsan saldır,
politikasına mı geçtiler?
a)
Meclis’de büyük bir şiddet ve saldırganlıkla kabul ettirmeye çalıştıkları “iç
güvenlik yasası”ndaki israrları ve.. b)
“öncelikle bundan sonra Türkiye’ye saldırmayacağını ve silahlı adamlarını tamamen
ülke dışına çekeceğini ilan et” politikaları bunu gösteriyor.
Çünkü
PKK ve adamları hem iç güvenlik tasarasını çözüm sürecinin sonu gibi
gösterdiler hem de müzakereler başlamadan asla Türkiye’de silahlara elveda
demiyeceklerini açıkladılar.
AKP, PKK’nın restini
görüyor. İktidarın, PKK’nın Türkiye’yi
karıştıracağına ilişkin halkı ikna etmesine gerek bile yok, PKK ve adamlarının
sayısız açıklamaları var.. Ayrıca 6-8 Ekim 2014 ayaklanmaları ve 51 kişinin
katledilmesi olayı ortada..
AKP,
PKK’yı açmaza düşürüyor gibi: Ya benim
oyunumu oyna ya saldır. Cinayetlerine,
ayaklanmalarına, sabotajlarına başlarsan, aynı şiddetle yanıt alırsın. Seni de
cani, ülkeyi bölmeye kalkışan çete ilan eder ve devletin bütün gücüyle üzerine
gelirim. Halk da bunu görür, bir daha siyasi olarak bile belini doğrultamazsın
Türkiye’de..
AKP bu kez istikrara oynamıyor
Tam
tersine, büyük kargaşalıkların kendisine büyük oy kazandıracağını, PKK’ya karşı
mücadelede halkın iktidar çevresinde toplanacağını düşünüyor olabilir.
PKK
bu zokayı yutarsa, AKP senaryosunda başarıya ulaşabilir. Halka PKK’yı suçlu
göstermekte hiç zorluk çekmez. Şüphesiz olan ülkeye olur, kan gövdeyi götürür,
AKP bu kez böyle kanlı bir ortamda seçime gitmeyi göze alabilir.
İç
güvenlik paketindeki böylesine israr, PKK’ya rest, eğer PKK yaptığı
açıklamaların arkasında durursa, AKP’nin bu senaryosunu gündeme sokar. Veya PKK
resti görür, her iki de çözüm süreci şeklen sürüyor gibi davranabilir, esasa
ilişkin olmayan bir takım açıklamalarla, kapışma seçim sonrasına ertelenir..
Senaryonun ikinci ayağı: Sümeyye’ye suikast!
400
milletvekili istiyor! Bu ancak büyük bir senaryonun ürünü olarak düşünülebilir,
dedik. Bunun bir ayağı PKK’yı kışkırtma ise, diğer ayağı büyük mağduriyet
yaratma.. Mağduriyet, AKP’ye hep oy
getirdi. Şimdi türban yok, cumhurbaşkanlığı seçimi yok.. yok yok.. Hepsini
gerçekleştirdiler. O zaman yeni ve büyük bir mağduriyet yaratmalılar.
Seçim
senaryosunun diğer ayağını da bu oluşturuyor: Sümeyye’ye suikast tezgahı!.. Tabii ailesi ve kendisi de işin içine
karıştırılarak. Burada mağduriyet senaryosu iki koldan başladı: Cemaat
üzerinden ve işin içine CHP de bulaştırılarak.. Bir atışla iki kuş.
Cemaat’in
devlet içindeki etkisi ve gücü kırıldı. Üçüncü beşinci ve daha alt kademelerde
Cemaat adamlarının kalmış olmasının hiç bir anlamı yok. Ama sanki Cemaat
devlette hala var ve gizli planlar tezgahlıyormuş gibi davranıyorlar! Cemaat
devlette hala bir heyula, canavar! Bak suikast planlarına! Hem de CHP ile
birlikte.. Biliyoruz ki, RTE/İktidara
hep büyük düşmanlar gerek..
Bu
yalan sürdürülemez tabii, nitekim bir günlük ömrü oldu, ama bizim nezdimizde..
AKP seçmeni ne diyor?
Peki bu suikast
hikayesine kontrollü, uyduruk olaylar karıştırılır mı?
E. Sancak
medyası, bütün bu senaryoların bayraktarlığını üstlenmiş gözüküyor. Sancak şunu
bilmeli: Siyasetle yükselen “iş adamlarının” geleceği de siyasetle çökmektir
Türkiye’de..
Evet,
iktidar sanki “hazır ol cenge!”
borusunu öttürmüş gibi. Peki tutar mı?
22 Şubat 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder