Kimi
“Operasyonun Başkumutanı RTE, kimi de hayır, “tarihimize şanlı bir sayfa daha ekledik” sözleriyle tarihe geçen
laflar eden Davutoğlu desin. Paylaşılmayan bu “zafer”in şimdi büyük bir filmini
de çekerler... Şarkılarını da söylerler..
TSK
kendisine verilen görevi yerine getirdi.. silahlı çatışmaya gitmedi, bir
mezarlığı taşımaya-yıkmaya ve geri dönmeye gitti. TSK’ya saldırı olasılıkları,
PYD ve IŞİD ile yapılan temaslarda zaten sıfırlanmıştı. Çevrede bu güce
saldıracak bir askeri güç zaten yoktu.
Diyorum
ki, iktidar Meclis’teki muhalefet partilerini bilgilendirseydi, IŞİD’in
oyununu boşa çıkartırız, bu milli konuda desteğinizi istiyoruz, ortak operasyon
olsun deseydi... Tartışma olabilirdi ama sanırım eveti alırdı. Adamlar
paylaşımın ve ortaklaşmanın p ve o’sundan bihaber oldukları için, operasyondan tarihi
zafer çıkartmaya kalkışınca da, olay doğal siyasi kapışma zeminine
oturdu.
Kimse
muhalefeti, ecdat toprağı polemiği
yapmakla suçlamasın. Birisi tarihe şanlı sayfa ekledik
aburcuburluğu gösterirse, herkes de, ne o, şanlı ve güçlü ordunla, IŞİD’e karşı
bir türbeyi, 10 dönümlük vatan toprağını korumaktan mı korktun der.
Ve
akıllara, İngiltere’nin binlerce km
uzaklıktaki Falkland adalarını
korumak için savaş gemilerini göndermesi gelir... Şüphesiz, orada olmamızın
nedeni, “türbe”dir. Dersiniz ki, ha orada
olmuş ha sınıra 200 metre mesafede. Baktığınızda “no problem” gibi. Ama
meselenin öbür yüzünde, 10 dönümü “bulunduğu yerde” koruyamama endişesinin dışa
vurması var.
Operasyon
kararı,
a)
anlaşmalarla tamamen senin olan toprağını IŞİD’a karşı koruyamama endişesi, b) IŞİD’ın muhtemel tehdit ve şantajını
kabul etme, c) IŞİD’le asla karşı
karşıya gelmeme politikasının sonucu, d)
IŞİD ile belki de bilmediğimiz bir anlaşma gereği, e) iktidarın Rojava Kürt bölgesinde bulunmayı gelecek için daha
“stratejik” görmesi gibi gizli nedenlere bağlanabilir.
Türkiye IŞİD’in çiftliği gibi
Bunlara
şu da eklenebilir:
IŞİD
Türkiye’yi, çok geniş bir cephe gerisi lojistik yer, savaşçı sığınağı ve
örgütlenme aracı olarak kullanıyor. Burada varlar, saldırma olasıkları büyük.
Devletin bu örgütü ne kadar gözetim altında tutuyor bilinmiyor, dahası ipin ucu
hiç elinde değil gibi.
RTE-Davutoğlu’nun,
Esad’a ve daha sonra da Suriye Kürtlerine karşı IŞİD desteği ve koruması,
örgütün ülkemizi bir faaliyet alanına dönüştürmesile sonuçlandı.
Bu
nedenle, yukarıdakilere bir f)
maddesi rahatça ekleyebiliriz ve Ankara’nın IŞİD’le çatışma olasılığını en aza
indirerek, Türkiye’de terör faaliyetlerinde bulunmasını da bu yolla denetim
altına almak istemiştir. Ama karşınızdaki örgütün sadece kendi çıkarları
vardır, bu çıkarlar neyi emrederse, Türkiye ve daha başka ülkelerde gereğini
yaparlar..
1500 “Amerikan” savaşçısı
Operasyonun
bir de uluslararası hukuk boyutu var. Suriye, operasyonu bir savaş nedeni saydı.
Uluslararası devletler hukuku şüphesiz ki ayaklar altına alındı. Suriye’de kimin eli ayağı yok ki, bu,
karşılıklı görüşmelerle zaman içinde halledilir deseniz bile, hiç de öyle
değil, çünkü Türkiye Esad/Suriye’ye karşı (adeta) savaş halinde.
Türkiye-ABD,
1500 muhalif askerin savaşçı olarak yetiştirilmesi için bir anlaşma imzaladı.
Bu bile başlı başına bir savaş ilanıdır. Anlaşmanın hiç bir unsuru belli değil.
ABD “IŞİD’e karşı savaşacaklar” dese
bile, bu savaşçı grubun Esad aleyhtarı yönünü unutmayın.
ABD
büyük bir olasılıkla bu gücü zaman içinde büyüterek ileride Şam hükümetine
karşı iktidar, ortaklık, toprak pazarlığı konusu yapması güçlü bir olasılıktır.
Hatta, iç savaş kışkırtıcılığının taa başında gündeme getirilen Suriye’nin üçe
bölünmesi olasılığı da yabana atılmaz.
ABD
planlarının, Suriye’deki Kürt bölgesinin, imkansız görünse bile, Akdeniz’e
ulaşmasını öngördüğü iddiasını düşünürsek..
Halkın büyük trajedisinden menfaat çıkarmak
Ankara
ve yandaşları “bize, Suriye’ye girecek savaş çıkartacak diyorlardı, şimdi ise
Suriye’den kaçmakla suçluyorlar” dedikodusuna sarıldı. HDP, PKK, PYD yandaşları
da, TSK açıkça Suriye Kürtlerinin
koruması altında bu operasyonu yaptı, bu açıkça işbirliğidir, yeni bir dönem
başlamıştır dedi. Bu iddiaların muhatabı Hükümet ve TSK’dır.
Savaş
kim ister! Başından beri Esad’a karşı yürütülen bütün kirli operasyonlara karşı
çıktık..
Meşru
iktidarları iç savaşlar çıkartarak yıkarsanız, olacağı Libya’dır, Suriye’dir ve
milyonlarca halkın katli, perişan olmasıdır. Bu acıyı içlerinde yaşamayan,
savaşa “pay-kazanç kapma” olarak
bakan katliamın perde gerisindeki açık-gizli sorumluları, savaşın nimetlerinden
bahseder.
Mesela
hâlâ “Esad yıkılmalıdır” der.. İç savaşın, IŞİD’i doğurmasına ne yapalım normaldir diye bakar. Bir de
tabii Kürt kazancını ölçer biçer. Ama bütün bu hesaplar, mahvolan topyekün
halkın sırtından yapılır.
Sorular: Suriye’de politika değişikliği?
Peki
iktidar Suriye politikasını değiştirir mi? Bugün şikayet ettiği bütün
sonuçlarda, Suriye politikasının büyük sorumluluğu olduğunu görür mü? Biz ne
yaptık, diye bir başka açılım düşünür mü? Bölgede istikrarın sağlanmasına
ağırlığını koyma cesaretini gösterir mi?
Türkiye’nin
bölgede ağırlığı olabilmesinin tek yolunun bu olduğunu, onlara söyleyen
birileri var mı? ABD ile Suriye’yi daha da parçalayıp yokedecek yeni
entrikalara hayır der mi?
Keşke
ama hayır! Ben iktidarı boynunu kasabın bıçağı altına gönüllü olarak
yatırdığını görüyorum sadece. Umarım yanılırım.
Not:
Perşembe yazım, RTE anayasası olasılığı
var mı ve mağduriyet tutar mı,
üzerine olacak..
--24 Şubat 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder