Uğur Mumcu’nun,
Ahmet Taner Kışlalı’nın, Bahriye Üçok’un, Turan Dursun’un (bu değeri
tanımadınız mı?) Muammer Aksoy ve
daha bir dizi aydının (Buna Gaffar Okan’ı da katın!) ve Gezi Parkı direnişçi
yiğitlerinin (mücadele etme gücü ve geleceğin değerleri olarak)
öldürülmelerinin, onların kişisel yaşamlarından belki de çok daha önemli bir
yönü, toplum için ifade ettikleridir.
Uğur Mumcu,
araştırmacı yazar ve gazeteciliğiyle; cesur, yurtsever, laik –solcu
kişiliğiyle; ses getiren araştırmalarıyla, dönemin siyasi alçaklıklarını hallaç
pamuğu gibi atmıştır. O zaman kurduğu bağlantılar bugün güncel ve
gerçekleşmiştir.
Bu
özellikleriyle Uğur Mumcu (tabii ki diğerleri de) topluma gerekli bir insan
mıdır, yoksa gereksiz midir.. Mumcu’nun devlet ve toplumda yasaların arkasında
olan biten düzenbazlıkları toplumun önüne getirmesi, şüphesiz ki, bir avuç
düzenbaz ahlaksız siyasetçi ve yeraltı dünyasının dışında kalan, toplumun yüzde
99’unun yararınadır. Demokrasinin, hukuk devletinin, yasaların ve Anayasa’nın..
Ve toplumun geleceğinin.. Yarınların yani..
Şöyle bir
denklem kurabiliriz: (Hepsinin adına) Uğur Mumcu’lar çoğaldığı sürece, Türkiye,
Hukuk, Saydamlık, Demokrasi, Cumhuriyet, Ekonomi gelişecektir.
Uğur Mumcular
yokedildiği sürece de Türkiye karanlıklar çağını yaşamaya devam edecektir.
1980 öncesi ve
1990 sonrası büyük olaylar ve cinayetlerin hemen hepsi, Türkiye’yi karanlıklar
çağına mahkum etme çabalarıdır.
Toplumların,
ülkelerin önünde iki yol var:
Ya aydınlığa yürüyeceksiniz,
ki burada insan hak ve özgürlükleri, adalet, eşitlik, hukuk, doğa ve çevre,
yasa, laiklik, demokrasi, gelişme, güzellik, estetik, çağdaşlık,
düşünce-bilim-teknoloji-sanat üretimi, vardır ve bunları çoğaltırsınız..
Ya da
karanlıkta çakılı kalacaksınız, dahası gerileyeceksiniz: Toplumu bölücü, bir
kısmını dışlayıcı ne varsa ön plana çıkartacaksınız. Mesela dini alet olarak
kullanacaksınız. Toplumu etnik ve mezheplere böleceksiniz.. özgürlükleri
boğacaksınız. Yasa ve anayasayı bazen çiğneyecek bazen arkadan dolanacaksınız.
Direnişçileri, gençleri öldüreceksiniz.. toplumu, birleştirici laiklik
temelinde değil, din temelinde yönetmeye başlayacaksınız..
Uğur Mumcu’ları
yokedeceksiniz.. Size karşı olan eleştiren aydınlara yaşamı dar edeceksiniz..
Odatv komploları kuracaksınız. Muhalefetin önde gelenlerini sindireceksiniz,
korkutacaksınız, ezeceksiniz.. Ya da onları sunduğunuz nimetlerle satın
alacaksınız. (*)
Gezi
Direnişi’nde gençlerin bir bir ardına devrilmesiyle, Uğur Mumcu ve
1980-90’ların cinayetleri arasında bu anlamda bir fark yoktur. O gençler,
mücadele güçleriyle toplumun düşünen eylemci öncüleridir.
Bu şiddet,
karanlık bugünün korunması ve aydınlık yarının kurulmasının her koşulda engellenmesidir..
***
Amerikalı
psikolog Maslow’un 1943’de bir
makalesinde ortaya attığı ve sonradan
katkılarla geliştirilen ünlü “İhtiyaçlar
Piramidi”ni geniş çoğunluk bilir. Burada toplum, en geniş tabandaki
ihtiyaçlardan başlayarak, yukarıya doğru kat kat inşa edilir. Geçen Cuma günkü
Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’deki Gündem
yazımda “İhtiyaçlar Piramidi Değişti mi”
başlıklı yazımda bir tartışma açtım. Ama burada değineceğim, olayın başka bir
yönü..
Uğur Mumcu ve o
dönemlerin aydın katliamlarına, Sivas’larına geri dönüyorum şimdi.
Bir ülkeye yapılacak en büyük ihanet/alçaklık, hem cesur hem de korkusuz
güzide beyinlerini susturmaktır, yoketmektir.
Şimdi Gündem yazımda yayımladığım şu
piramide bakın.. en alttaki bilgisayar internet.. bölümünü bir kenara bırakın. (Bu konuyu bu açıdan CBT Gündem'de tartışıyorum)
Fizyolojik ihtiyaçlar, bir toplumun en geniş katmanını ilgilendiren en
temel ihtiyaçlardır. Tamam, toplum bu ihtiyaçları, gerçek ihtiyaç olmaktan
çıkardığı, hepsini hallettiği zaman uygarlaşmada büyük adım atar..
Ama benim burada işaret edeceğim, piramidin tepesidir.
Bu tepe varya bu tepe… toplumların ne mal olduklarını ve ne mal
olabileceklerini belirleyicidir.. (kendini gerçekleştirme, yaratıcılık, problem
çözme, güvenilir olma, doğallık..)
Şüphesiz, toplumlarda bu piramid az çok hepsinde vardır. Bir toplumda en
tepedeki bölümde sayılan (eklemeler yapabilirsiniz) bu nitelikler çoğaldığı ve
piramidin üst kısmı bu niteliklerle şişkinleştiği genişlediği bollaştığı
ölçüde, o ülkenin o toplumun sırtı yere gelmez.
***
Bir ülkenin seçkin cesur beyinlerini susturduğunuz yokettiğiniz sürece,
o ülkeye en büyük ihaneti, en büyük alçaklığı yapıyorsunuz demektir. Ama sadece
bu rezillikleri ellerinde kalıyor.
Uğur Mumcu ve Demokrasi Haftası içindeyiz..
Katiller ve diktatörler hiç bir zaman öğrenemeyecekler: Toplumları
aydınlığa yürüme kararlılığına ulaşmışsa, durdurmanız mümkün değil.
Ayrıca: Ne kadar uzun yaşadığın
değil, nasıl ve hangi niteliklerle yaşadığın önemli. Mumcu ve tümü yaşıyorlar...
Gezi şehitleri hep yaşayacak…
Toplumun gördüğü ve bize kalan miras
budur.
--
(*) Henüz iktidar çatlaması gerçekleşmeden önce, bazı gazeteciler
arasında Cemaat merakı vardı. Bunlar, çevrelerindeki gazetecileri de onların
toplantılarına çağırır, “gelin katılalım, bize yeni kapılar açılır,
hep birlikte kazanırız” derlerdi. Kısa zaman önceye kadar! Çatlamadan
sonra, Cemaat güç kaybedince bunlar tabii ki yan çizdiler, veya öyle
göründüler; bazıları bugün önemli yerlerde, afra tafra satıyor; ama oralarda
saklı kalamayacaklar..
--25 Ocak 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder