Bazı okurlarım ve
sosyal medyada sohbet ettiğim insanlar, tabii bir de AKP’liler, “boşuna yazıp çiziyorsun Gül ile RTE arasında
sorun çıkmaz kardeş kardeş anlaşırlar, onların yoktur birbirlerinden farkları,
hayale kapılma..” diye habire not gönderip duruyorlar..
Ne desem bilmiyorum,
ama şunu belirtirim: burası hayal kurma yeri değil, net olmayan fotoğrafları,
çelişkileri ve gelişme doğrultularını görmeye çalışma yeri.. Biz polisin “olay
yeri ekibi”, veya kriminal laboratuvarı, veya suç delili arama yeri değiliz.. O
polisin ve mahkemelerin işi.
Mesela bazı
gazeteciler vardır, mutlaka “belgesini” görmek ister, olmadan inanmaz.. Örneğin
ünlü gazeteci Seymour Hersch’in,
Suriye’de Sarin gazının atılmasına Türkiye’nin yardımcı olduğuna ilişkin
yazıları.. Bu tür, “belge görmeden” inanmayan gazeteciler hemen, “kaynak belli
değil”, “hani belgesi” falan yazdılar..
Şüphesiz, siyasal
analiz cuk oturuyorsa, belgesini varsın başkası bulup çıkarsın. Bu konuda belge
zor çıkabilir, çünkü örneğin ABD yönetiminin Türkiye üzerine kurduğu politik
bir gelecek, beklentileri vb vardır. Bunu ateşe atmaz, ama çevresinden
sızdırarak bunu hissettirir, “canına
okurum senin..” gibisinden.
Mesela, ABD,
Türkiye-Suriye-MİT-El Nusra- Sarin gazı bağlantıları üzerine telefon
konuşmalarına sahiptir.. Perde arkasında durumu saptamıştır. Suriye’ye havadan
bombardıman kararını vermişken tam, Obama’nın masasına, kimyasal gazı atanın
Esad olmadığı bilgisi konmuştur.. Bombardımanı durdurmuştur, İngiltere vb ile
birlikte.. Londra ve Paris’ten de ses soluk çıkmadı o zaman, neden diye sorun
bakalım!?
Neyse konumuza
dönelim:
HER İKİSİNİN HESABI AYRI
İlk Kasım 2011’de de
Cemaat ile RTE arasındaki ilk önemli çatlakları yazdığımda da benzer yorumlar
geliyordu... Et ve tırnak gibidir onlar,
gibisinden, siyaset dışı.. Gazetemizden bile!
Yoo, Gül-RTE
arasındaki ilişki, şüphesiz ki Cemaat’ten farklı...
Ne kadar farklı,
diye sormama izin verin..
Yanıtım: En azından
en çoğuna kadar!
En az şu demek: Kendi
farklılıklarını hoşgörü ile kabul edebilirler, ama olmaları gereken yerlerde
mutlaka olmalarına birbirlerinin izin vermesi koşuluyla (sorun var ama anlaşır
çözeriz hali)..
En çok ise şu: Sen sağ ben
selamet, hadi eyvallah! Ben ne alabiliyorsam alıp gidiyorum (derin çatışma
hali)..
Şu anda RTE ile Gül
arasındaki ilişkilere ikisi de açık. Rüya görmüyorum, olasılıklara bakıyorum..
GÜL, FARKLILIKLARI VURGULUYOR
Farkında değil
misiniz? En son, RTE’nin durmadan hedefinde tuttuğu “Eyy TÜSİAD”a gidiyor..
Twitter, Gezi ve daha pek çok konuda, Gül ile RTE farklı anlayışların insanı...
Yoo hayır, şimdi de önüme takiye
yapıyorlar gibi zırvalıklarla gelmeyin.. Burada siyaset konuşuyoruz, komplo
teorileri değil..
İyi mi kötü mü gibi
bir değer yargısında bulunmadan, sadece saptama yapıyorum:
Biri haddini bilir,
diğeri bilmez..
Birinin kulağı
toplumsal tepkileri gelişmelere açıktır, diğerinin kapalı ve bildiğini okur..
Biri kurumlar arası
ilişkilere ve işbirliklerine daha yatkın, diğeri otoriter ve yaptırımcı.
Herşeyi tek elde toplayıcı..
Biri mesela Batı ile
daha uyumludur, ses dinler, diğeri ise herkesle kavga etmeye hazırdır... Kendi
egemenlik alanlarını genişletmek ve kurmak, herkesten daha önemlidir.
Biri sanki daha
uzlaşmacı, diğeri kesinlikte uzlaşmasız..
Biri sanki
demokrasinin kurallarına daha uygun ve yatkın, diğeri kesinlikle değil, tam
tersine parçalayıp yokedici..
SİNSİLİK VE DOBRALIK KONUSU
Hadi, hazır bunları
yazmışken, bizim mahallemizdeki sık bir
anlayışı da dile getireyim, aflarına sığınarak: Birini çok sinsi bu nedenle
çok tehlikeli bulurlar... Diğerini ise açık ve dobra!..
Doğru gibi görünse
bile, tercihler söz konusu olduğunda, bu görüşü paylaşmam...
Çünkü siyaset
konuşuyoruz.. Bunu biraz “Stokholm
Sendromu”na yakalanmış insanların tavrı olarak gördüğümü söylememe izin
verin! Çok dobrasın helal olsun sana bu
yollar, vur vur biraz daha!
TAPINMA HALLERİNİN NEDENİ
Aslında bu sendrom,
AKP yandaşlarında da var.
Bu onlarda bir tapınma
hali oluşturuyor!
Her yaptığını
savunuyorlar hem de en aptalcasından ve beyinsizce: Ayyy ne kadar doğru!
Tapanlarına
bakıyorum şöyle düşünüyorlar: Bizi kesin/şiddete dayalı bir otorite ile sığır
gibi güdecek birisi gerektir. Ben bu güce taparım.. Biliyorum ki, taptığım
sürece de işim aşım param yükselişim tıkırındadır.. Öv ki yere göğü sığmasın..
Tabii, belirtmek
gerekir ki, bu tapınma halleriyle tanrının şiddetinden gazabından da korunmuş
oluyorlar..
Şüphesiz ki, belki
de bizlere kıyasla, tam uç noktada, tam
bir survival refleks.. Yani bu koşullarda uygun, en yaşamda kalmayı garantileme
hali! Bu koşullarda, bu kadar çok tapınma hallerinin yaygınlaşmış olmasını da
açıklayan bir durum var..
Bu tipler
kendilerini öylesine aşmışlar ki, Tayyipgiller
familyasına dahil ettikleri AKP seçmenlerinin, başlarında “daha mülayım”
birisini görmeyi reddedeceklerini bile söyleyebiliyorlar!
Bırakın allahaşkına
şu “belkemiksiz
insan” falan zırvalıklarını!
Bu bile övücü bir
laf olarak kalır!
ÇANKAYA’YA TİYOLAR!
Neyse, yazının ucunu
serbest bırakırsan alır başını başka noktalara gider.. O durum...
Demek istediğim şu:
Gül, Marmaray törenindeki el sıkışmanın gereğini yerine getirmeyen RTE’yi
köşeye sıkıştırıyor. TÜSİAD olayı budur.
RTE, ancak kendi
kopyalarıyla, avatarlarıyla davranabilecek bir insan.. Hatta, şimdi aşırı uçta
bir yorumda bulunacağım:
Hani dedi ya, “terleyen
cumhurbaşkanı olmalı”.. Yorumlarımız şu oldu: Bugünkü yetkileriyle
yetinmeyecek, seçilirse eğer Köşke, kurulacak hükümetin, eğer Gül ise bu
tepesine binmeye hazırlanıyor..
Peki şu yorumuma ne
dersiniz: Başbakan olarak kalacağım, ama
Çankaya’ya da benimle uyumlu, benim gibi terleyen bir Cumhurbaşkanı oturtmak
istiyorum..
Ay, henüz bir şey
kesinleşmemişken, şu eğlenceli konuyu sürdüreyim!
--- 15 Nisan 2014 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder