Önce şunu belirtelim:
Amerikalı gazeteci Seymour Hersch
boşa yazmaz... Hayır, Pulitzer Ödüllü bir gazeteci olduğu için değil sadece,
elinde bir takım sağlam veriler olmadan, bu yaşına kadar başarıyla südürdüğü
gazetecilik kimliğini ateşin içine atmaz. Bazı inşa edilmiş hayatlar, bizdeki
gibi o kadar ucuz değildir..
21 Ağustos 2013’de Suriye’de
Şam yakınlarında Guta bölgesinde atılan kimyasal gaz sonucu başta çocuklar
olmak üzere 2000’e yakın insan ölmüştü..
Hersch, epey bir süredir
yazıp çiziyor taa geçen Aralık’tan beri: Gazı Türkiye verdi, diye. Şimdi yeni
bir yazı ile konuyu yeniden gündeme taşıdı..
Adam haklı mı? Gazı
bizimkiler mi ver? Verdiyse neden verdi?
Daha dün, Suriye’ye girmek
için, “bir kaç füze attırırız, Süleyman Şah türbesine bahane yaratırız”
diyen MİT Başkanı, Dış İşleri Bakanı ve Müsteşarı ile Genel Kurmay İkinci
Başkanının katıldığı toplantıda, sızan konuşmaları öğrendikten sonra akla
gelmez mi:
Acaba bizimkiler, Esad’a
karşı bir askeri müdahalenin zeminini hazırlamak için, kimyasal gaz vermiş
olabilirler mi?
***
Biraz geriye gidelim.. 2012,
ABD’nin Suriye’ye müdahaleyi yoğun tartıştığı yıldı.
RTE+Davutoğlu, Esad ile
bütün köprüleri atmıştı, kendisine 2 ay ömürler biçiyordu. Suriye sınırına
askerler kaydırılıyordu.. Suriye’nin tıpkı Irak’taki gibi üçe bölünmesi
tarışılıyordu.. RTE-Davutoğlu Suriye’yi Türkiye’nin doğal yayılma alanı ilan
ediyor ve de göğüslerine “savaş
kahramanı madalyası” takmak için hazırlık yapıyorlardı..
Fakat, ABD’nin Orta Doğu
politikası zaman içinde daha gerçekçi bir zemine oturdu, Irak’ın ve Suriye’nin
parçalanmasının, hiç de Amerikan çıkarlarına uygun düşmeyeceği, bu sürecin
İran’a yarayacağı, bölgenin islami köktendincilerin üssüne dönüşeceği görüldü..
Bizimkilerin de etekleri
tutuştu: Bütün politikalarını Esad’ın bir askeri müdahale ile devrileceği
hesapları üzerine kurmuşlardı... Bu durumda korkulu rüyalarına dönen Esat
iktidarda kalacak demekti..
ABD, askeri müdahaleyi tek
şarta bağlamıştı: Esad kimyasal gaz kullanırsa..
***
Ankara, fiili olarak
Suriye’deki iç savaşa zaten müdahale ediyordu. TIR’lar MİT kontrolünde silah ve
cephane taşıyordu. Tape olaylarında sızdı ki bugüne kadar 2 bin kadar TIR silah
götürmüştü.. Esad, RTE ve Davutoğlu’nun en büyük travmasına dönüştü.. Mutlaka
devrilip gitmeliydi..
Derkeeeennn.. 21 Ağustos 2003 tarihinde dünya sarsıldı.
Esad kimsayal gaz kullanmıştı!
Tabii bizim gazeteler “Katil Esad” diye veryansına başladı.. “Gazı Esat atmıştı, iktidarını korumak için
kimyasal gaz kullanmaya başlamıştı!”
İşte, ABD, daha önce
yaptığı, “Suriye’ye Amerikan askeri müdahalesi sadece kimyasal gaz kullanımında
gündeme gelir, bu bizim kırmızı çizgimizdir” açıklamasının gereğini
yerine getirmeliydi ve hemen askeri müdahale yapılmalıydı, yoksa Şam’daki cani
bütün halkı öldürecekti..
MİT RAPORU: EVET ESAD ATTI!
Ankara derhal açıklama
yaptı: Gazı Esad’ın attığı kesindi.. Bizim MİT, olağanüstü bir çalışma ile iki
günde hazırladığı bir raporla bunu “kanıtlıyordu”.
O kadar ayrıntı vardı ki,
füzenin atılma açıları bile saptanmış, nereden fırlatıldığı bile belirtilmişti.
Rapor, RTE tarafından
Putin’e bile verilmişti! Washington’a! Oysa ikisi de MİT raporunu ciddiye almamıştı
Bi dakka tabii! Dünya ise
kimyasal gazı kimlerin attığını tartışıyordu henüz. Gazın atıldığı sırada
Şam’da bulunan BM gözlemcileri hemen olay gerine gitmiş ve ilk açıklamalarında
“Şam hükümeti tarafından atıldığına
ilişkin bir bulguya ulaşamadık, sanmıyoruz” demişlerdi..
RTE, Davutoğlu ve medya
borazanları ise yemin billah halindeydi..
Hey, bu ne acele, durun hele, diyorduk o zaman!
ABD ve müttefikleri de
müdahale kararı da almıştı. Havadan bombalanacaktı sadece. Ama bizimkiler bunu
yeterli bulmuyor, karadan saldırı yapılmadan sonuç alınamaz diyordu!
ABD NEDEN MÜDAHALE ETMEDİ?
Ama, ABD bir türlü harekete
geçmiyordu, neden?
Hersch açıklıyor: “Harekâttan
iki gün önce Obama yönetimini vazgeçiren şey, saldırının arkasında Esad rejiminin değil, rejime karşı savaşan El Kaide’ci El Nusra Cephesi’nin,
daha önemlisi de Türkiye’nin bulunduğunun anlaşılmasıydı.”
Hatta bir Amerikalı yetkili şöyle bile demiş: “Türkiye hükümetinde
bazılarının, Suriye içinde bir kimyasal saldırıyla Obama’yı kırmızı çizgi
vaadini yerine getirmeye zorlayacağına inandığını biliyorduk.”
Derken, bu yılın ocak
başlarında dünyanın bir numarayı teknoloji üniversitesi olan M.İ.T raporu
açıkladı: Guta’daki kimyasal silahları
muhalif guruplar attı... kimyasalı atan füzelerin en çok 2 km menzili vardı ve
ancak Esad düşmanı muhaliflerin bölgesinden fırlatılabilirdi!
Bu süreçte, Esad temize
çıkmıştı, üstelik kimyasal gazların kontrolünü Birleşmiş Milletler’e vermişti,
gazlar imha ediliyordu. ABD Dış İşleri Bakanı Kerry, Esad’ın işbirliğinin övgüyü hakkettiğini söylemesi, RTE ve
Davutoğlu’nu tamamen devre dışı bırakıyordu. Artık ortada, ABD’yi Suriye
savaşına sürmek isteyen, veya “sen
yapmazsan bana izin ver ben oraya gireyim” diyen bir Ankara vardı, ve bütün
işbirlikleri yatmıştı..
Beyaz Saray’ın RTE’yi silişi Suriye ile oldu..
Peki, bu kimyasal gazı
nereden edinmişti El Kaideciler?
Döndük
başa, yani Hersch’ün yazdıklarına: “21 Ağustos
2013’te Şam’ın doğusundaki Guta banliyösünde meydana gelen kimyasal silah
saldırısı, ABD’yi Suriye’ye karşı savaşa sürüklemek amacıyla Türkiye
tarafından El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ne yaptırıldı..”
Diken’e şöyle
diyecekti: “MİT planladı, Jandarma sınıra kadar taşıdı.”
***
Bunu Hersch söylüyor tabii.
Kaynaklarının da kuvvetli olduğunu belirtiyor..
Beyaz Saray kısmen
yalanlıyor. Belli ki, Ankara ile bağlarını koparmak niyetinde değil..
Hele ki
yerel seçimden galibiyetle çıkmışken RTE..
Ve Ukrayna meselesinde Rusya ile dalaşma zirve yapmışken...
Ve Türkiye'yi gerektiğinde bir cephe savaşı için kullanma planları masadayken...
Eğer doğruysa Hersch
(biliyorum şüphe etmeyenler çok!), Obama’nın
elinde, Ankara’nın boğazına doladığı kalın bir ip var demektir..
--10 Nisan 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder