Suriye
helikopterini vurdurdu ya iktidar.. savaş çıkar korkusu sardı ortalığı..
Çıkmaz! Bu sadece bir bozulan görüntüye yama yapma amaçlı, bir de Esad’dan iki
yılın intikamını alma operasyonudur.. son dakikada.. Orta Doğu üzerinde iki güç
karar veriyor; ABD pek de istemeyerek aldığı bombalama kararını, Finlandiya’nın
kotardığı ve Rusya ile ABD’nin üzerinde anlaştığı kararla iptal ediyor.
Rusya’da yapılan G-20 zirvesinde işi bitirmişler, ama “dünya lideri” RTE’ye çıtlatmıyorlar bile!
RTE,
helikopteri düşürür, kendisine görev verilmediği sürece kılını kıpırdatamaz..
Şunu da belirtelim: Kimyasal gaz anlaşması olsa bile Suriye meselesi bitmiş
değil; kazan kaynayacak, RTE ve Davutoğlu da oradan ekmek bekleyecekler!
Kimbilir belki ABD Rusya ve Esad, tedricen parlamenter demokrasiye geçme
sürecine de karar verirler, ama ÖSO ve El Nusra garabetinin halkımızın başını
daha çok ağırtacağını söyleyebiliriz..
Aslında konum
bunlar değil.. Bugünden itibaren üç günlük bir yazıya başlamak istiyorum..
Bugünkü ilki.. Hepimizin bildiği, ama değeri, içeriği, kullanımı, hayata
geçirilişi hakkında tam anlamıyla sınıfta kaldığımız bir büyük vecize: Yurtta Barış Cihanda Barış... Gelin bunun
üzerine yeni bir denemeye başlayalım..
***
Atatürk
bize çok önemli bir evrensel miras
bıraktı.. Gelecek için.. Bu sözlerini çeşitli açıklamalarla da destekledi.
Savaşın ne olduğunu, anlamını, yeni bir ülke kurmanın veya yıkmanın anahtarını
çok iyi bir bilen bir kuşak.. Düşünün ki, Atatürk ve arkadaşlarının bütün
hayatı cephelerde koşuşturmakla geçti! İnönü
İkinci Düna Savaşı’na bulaşmamayı temel politika yaptı, ülke çok eziyet ve
yokluk çekti ve bunun da
(barışın!) bedelini CHP hala ödüyor! Bugünkü iktidardakilerin
ağababaları, bu savaşsızlık politikası için “milletin erkekliğini öldürdüler” diyorlardı!
Şimdiki
izleyicileri de aynı teraneyi, fiili
savaş politikası ile hayata geçirmenin peşinde! Onların hepsini aşarak!
Söylerim size Türkiye tarihi bu ikili kadar savaşçı bir ekip gördü mü?
Erdoğan,
Atatürk’ün bu altın değerinde politikasını sık sık kendisine anımsatanlara hem
22 Eylül, hem 5 ve 26 Kasım 2012 hem de yakın zamanda hep şöyle dedi: "Adam sana
saldırıyorsa Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyemezsin".
26 Kasım’da çok
netti:
"Gazi Mustafa Kemal, 'yurtta sulh cihanda sulh' derken herhalde
Çanakkale'de gelen düşmanlara da sulh demedi. Birilerinin yanlış anladığı gibi
'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesini pasiflik, tavırsızlık, tepkisizlik olarak
yorumlayamayız. 'Sizin Gazze'de ne işiniz var? Suriye ile neden
ilgileniyorsunuz?" diyorlar. Hiç kusura bakmasınlar biz 7 milyarlık bu
dünyanın içinde yaşıyoruz. Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de
gideriz, ilgileniriz…”
5 Kasımda “Bizim candamarınıza bastıkları
zaman orada biz de sulhu konuşamayız.. (
www.youtube.com/watch?v=q7OijkrcgOk )
***
Çözümleme
yapmak gerekir mi? Hadi iki noktaya işaret edelim sadece:
1) Lafa
bakın: “Çanakkale’ye gelen düşmanlara
sulh demedi”.. Türkiye işgale mi saldırıya mı uğradı da haberimiz yok, Güneydoğu
mu işgal edildi? (Evet El Nusra’cıların ve ÖSO’cuların işgali var, RTE’nin
koruması altında!) Penguen gazeteciliği mi devrede yoksa, Başbakan halktan
gizlenen bir sırrı ağzından mı kaçırıyor?!
2) Başbakan’ın
candamarına mı basıldı? Esad mı bastı? Nasıl bastı? İç savaş ve Esad’ın hala
iktidar olması mı Başbakan’ın candamarı? Ne bileyim soruyoruz işte! Bilmek
istemek ayıp değil!
3) Biz
yanlış anlıyormuşuz Atatürkün ilkesini! Meğer Filistin, Suriye konusu, bize,
bizim topraklarımıza karşı bir saldırı imiş ve buna karşı yapmak zorundaymıyız!
İşte kilit sözcük burada: Ecdadımızın at sırtında gittiği
her yere biz de gideriz, ilgileniriz…
4) Yani, Türkiye’nin sınırlarını
bütün eski Osmanlı topraklarına kadar genişletmişler de haberimiz yok!
Osmanlı toprakları RTE ve Davutoğlu’ndan
soruluyor, anlıyorsunuz değil mi.. Oraları yeniden fethetmek, işte Yeni
Osmanlılık denen şey…
***
Yani, Erdoğan
(tabii ki Davutoğlu), Yurtta Barış Dünyada
Barış sözünü pısırık, pasif,
tepkisiz buluyor. Bu nedenle de kaldırıp çöpe atıyor..
Onun yerine savaşçı
müdahaleci politikayı devreye sokuyor..
Bunu da bize
Atatürk’ün politikası diye yutturacak..
Hadi canım
diyelim ve biz gelin Pazar günkü yazımıza bakalım: “Yurtta Barış Dünyada Barış’ın ne büyük bir evrensel değer olduğuna,
Türkiye bunu uygulayabilseydi gerçekten bir dünya devlet olabilirdi”ye
bakalım..
---- 19 Eylül 2013 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder