Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

19 Eylül 2013 Perşembe

Sınırlarımız Genişlemiş Haberimiz Yok-1


Suriye helikopterini vurdurdu ya iktidar.. savaş çıkar korkusu sardı ortalığı.. Çıkmaz! Bu sadece bir bozulan görüntüye yama yapma amaçlı, bir de Esad’dan iki yılın intikamını alma operasyonudur.. son dakikada.. Orta Doğu üzerinde iki güç karar veriyor; ABD pek de istemeyerek aldığı bombalama kararını, Finlandiya’nın kotardığı ve Rusya ile ABD’nin üzerinde anlaştığı kararla iptal ediyor. Rusya’da yapılan G-20 zirvesinde işi bitirmişler, ama “dünya lideri” RTE’ye çıtlatmıyorlar bile! 
RTE, helikopteri düşürür, kendisine görev verilmediği sürece kılını kıpırdatamaz.. Şunu da belirtelim: Kimyasal gaz anlaşması olsa bile Suriye meselesi bitmiş değil; kazan kaynayacak, RTE ve Davutoğlu da oradan ekmek bekleyecekler! Kimbilir belki ABD Rusya ve Esad, tedricen parlamenter demokrasiye geçme sürecine de karar verirler, ama ÖSO ve El Nusra garabetinin halkımızın başını daha çok ağırtacağını söyleyebiliriz..
Aslında konum bunlar değil.. Bugünden itibaren üç günlük bir yazıya başlamak istiyorum.. Bugünkü ilki.. Hepimizin bildiği, ama değeri, içeriği, kullanımı, hayata geçirilişi hakkında tam anlamıyla sınıfta kaldığımız bir büyük vecize: Yurtta Barış Cihanda Barış... Gelin bunun üzerine yeni bir denemeye başlayalım..
***
Atatürk bize çok önemli bir evrensel miras bıraktı.. Gelecek için.. Bu sözlerini çeşitli açıklamalarla da destekledi. Savaşın ne olduğunu, anlamını, yeni bir ülke kurmanın veya yıkmanın anahtarını çok iyi bir bilen bir kuşak.. Düşünün ki, Atatürk ve arkadaşlarının bütün hayatı cephelerde koşuşturmakla geçti! İnönü İkinci Düna Savaşı’na bulaşmamayı temel politika yaptı, ülke çok eziyet ve yokluk çekti ve bunun da  (barışın!) bedelini CHP hala ödüyor! Bugünkü iktidardakilerin ağababaları, bu savaşsızlık politikası için “milletin erkekliğini öldürdüler” diyorlardı!
Şimdiki izleyicileri de aynı teraneyi, fiili savaş politikası ile hayata geçirmenin peşinde! Onların hepsini aşarak! Söylerim size Türkiye tarihi bu ikili kadar savaşçı bir ekip gördü mü?
Erdoğan, Atatürk’ün bu altın değerinde politikasını sık sık kendisine anımsatanlara hem 22 Eylül, hem 5 ve 26 Kasım 2012 hem de yakın zamanda hep şöyle dedi: "Adam sana saldırıyorsa Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyemezsin".
26 Kasım’da çok netti:
"Gazi Mustafa Kemal, 'yurtta sulh cihanda sulh' derken herhalde Çanakkale'de gelen düşmanlara da sulh demedi. Birilerinin yanlış anladığı gibi 'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesini pasiflik, tavırsızlık, tepkisizlik olarak yorumlayamayız. 'Sizin Gazze'de ne işiniz var? Suriye ile neden ilgileniyorsunuz?" diyorlar. Hiç kusura bakmasınlar biz 7 milyarlık bu dünyanın içinde yaşıyoruz. Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz, ilgileniriz…
5 Kasımda “Bizim candamarınıza bastıkları zaman orada biz de sulhu konuşamayız.. ( www.youtube.com/watch?v=q7OijkrcgOk )
***
Çözümleme yapmak gerekir mi? Hadi iki noktaya işaret edelim sadece:
1)   Lafa bakın: “Çanakkale’ye gelen düşmanlara sulh demedi”.. Türkiye işgale mi saldırıya mı uğradı da haberimiz yok, Güneydoğu mu işgal edildi? (Evet El Nusra’cıların ve ÖSO’cuların işgali var, RTE’nin koruması altında!) Penguen gazeteciliği mi devrede yoksa, Başbakan halktan gizlenen bir sırrı ağzından mı kaçırıyor?!
2)   Başbakan’ın candamarına mı basıldı? Esad mı bastı? Nasıl bastı? İç savaş ve Esad’ın hala iktidar olması mı Başbakan’ın candamarı? Ne bileyim soruyoruz işte! Bilmek istemek ayıp değil!
3)   Biz yanlış anlıyormuşuz Atatürkün ilkesini! Meğer Filistin, Suriye konusu, bize, bizim topraklarımıza karşı bir saldırı imiş ve buna karşı yapmak zorundaymıyız! İşte kilit sözcük burada: Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz, ilgileniriz…
4)   Yani, Türkiye’nin sınırlarını bütün eski Osmanlı topraklarına kadar genişletmişler de haberimiz yok!
Osmanlı toprakları RTE ve Davutoğlu’ndan soruluyor, anlıyorsunuz değil mi.. Oraları yeniden fethetmek, işte Yeni Osmanlılık denen şey…
***
Yani, Erdoğan (tabii ki Davutoğlu), Yurtta Barış Dünyada Barış sözünü pısırık, pasif, tepkisiz buluyor. Bu nedenle de kaldırıp çöpe atıyor..
Onun yerine savaşçı müdahaleci politikayı devreye sokuyor..
Bunu da bize Atatürk’ün politikası diye yutturacak..
Hadi canım diyelim ve biz gelin Pazar günkü yazımıza bakalım: “Yurtta Barış Dünyada Barış’ın ne büyük bir evrensel değer olduğuna, Türkiye bunu uygulayabilseydi gerçekten bir dünya devlet olabilirdi”ye bakalım..
----19 Eylül 2013 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder