Evet en
evrensel değerdir Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” sözü..
Belki de herkesin söylediği bir söz, ama geniş açıyla ve bir ülke politikası
olarak içeriği bilinmiyor.. Konu üzerine bu ikinci yazıda, bu söz nasıl kullanılsaydı ne gibi büyük bir değer yaratabilirdi ve bir
dünya devleti olurdu Türkiye, bunun üzerine bir fikir antremanı yapacağız.
(Zaten işimiz bu değil mi!?)
***
Türkiye
Atatürk’ün bu evrensel ilkesine uygun bir politika izlemedi. “Neredeyse hiç bir zaman”, diyeceğim!
Türkiye dış
politikasını kendisi geliştirerek kendisi için ve komşuları için uygulamadı! “Neredeyse hiç bir zaman”, diyeceğim
yine!
Bizim dış
politikamız bir savaş politikası
oldu 1950’lerden bu güne!
Bütün kuzey
düşmanla çevriliydi: Karadeniz’in kuzeyi ve batısı! O zamanki SSCB,
Bulgaristan, Romanya.. Yunanistan’ı da katarsak, ülkenin batısı da düşmandı..
Doğu’da yukarıda Ermenistan.. İran bir öyle bir böyle.. Suriye de düşman! Irak?
Tabii ki Kıbrıs diye bir sorun var hep..
Özetle barış
içinde sarmaşdolaş olabileceğimiz durmadan öpüşüp koklaşabileceğimiz tek bir
komşumuz, dost ülkemiz yoktu.. Sözde “dostlar” ise hep uzaktaydı! Türkiye
ordusuyla milletiyle devletiyle hükümetleriyle sürekli dört sınırda, karada
havada denizde nöbetteydi!
Böyle bir şey
olabilir mi? Bu millet bu duruma onyıllardır nasıl katlanabilir? Bir ömür boyu
silah omuzda nöbette hangi ülke var dünyada?
***
Peki bütün bu
düşmanları biz mi yaratmıştık?
Tabii ki hayır.
NATO’ya girince, ileri karakol olunca, otomatik olarak bir dizi düşmanınız
oluyor.. Size kim dostunuz kim düşmanınız söyleniyor, öğretiliyor; kendi
iradenizle bunları saptamıyorsunuz.. Kendi iradenizle kimseyle dost
olamıyorsunuz!
Böylece
Türkiye’den bir savaş ülkesi/savaş cephesi yaratıldı. Normal koşullarda,
komşularla arasındaki geçmişten gelen bazı sorunları da çözemedi bu ülke. Çünkü
savaşa odaklıydınız.. Yunanistan’la sorunları çözebilirdiniz belki, ama
arkasında Batı ve NATO olunca bu da mümkün olmadı...
Kimsenin
aklına, yahu dünyada dört bir yanını düşman bellemiş başka bir kimse var mı,
biz neden böyleyiz, sorusunu sormadı.. Böyle yaşamaya mecburuz, gibi..
***
Şimdi bunları
bir kenara bırakılım. Esas derdim, Yurtta ve Cihanda Barış’ın evrensel değeri..
Şöyle düşünelim: Türkiye Atatürk’ün bu ilkesini hayata geçirmeyi şaşmaz temel politikası yapsaydı ne
olurdu? Öncelikle tabii ki bir savaş kamplaşması içine girmezdi.. Yani NATO
Batının uç beyi olmak falan.. İkincisi, şaşmaz temel ilkesi nedeniyle bütün
ülkelerle sorunlarını çözecek bir yaklaşım içinde olurdu. Çözülemeyen sorunları
zamanı bırakırdınız, ama komşularla bütün ilişkilere her türlü önceliği
verirdiniz. Bu sadece tek yanlı yarar sağlamak değil, gerçekten her tarafı
geliştirecek, karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma ile kendi ayakları üzerine
durmasına hizmet edecek bir işbirliği ve dostluk.. Silahı, savaşı, tehdidi
dışlayan..
Türkiye öyle
bir coğrafyadaa bulunuyor ki, merkezde kendisi, kuzeyi doğusu ve güneyi ile;
Karadeniz, Orta Doğu ve Akdeniz havzasında yepyeni, birbiriyle dayanışma
içinde, düşenin yardımına koşulan bir dünyanın yaratıcı olabilirdi.. Ama temel
şart: Ülkede ve dünyada asla taviz vermeyen şaşmaz barış politikası.. Ve böyle
politikanın çevresinde örülen bir ülkeler ağı..
Şöyle diyeyim:
Beni kimse Yunanistan’la, Irak’la, Suriye ile, Ermenistan, Rusya, Bulgaristan,
Romanya vb ile düşman edemez...
İtirazlarda
bulunsanız da edemezsiniz, boşuna uğraşmayın!
İşte, Ülkede Barış Dünyada Barış’ı
düşüncenizin politikanızın şaşmak ekseni yaparsanız, evrensel bir değer yaratmış olursunuz! Bu değeri yaratınca da,
herkes ondan beslenir, umutlanır, büyür, zenginleşir.. Burada temel bir
düşüncenin ve doğru bir ilkenin gücünü düşlüyorum..
Bana göre,
Atatürk’ün ilkesinin anlamı budur. Bu içeriği kavrayamazsanız, önemsemezseniz,
üzerine düşünmezseniz... herşeyi anlamsızlaştırırsınız..
Şimdi
bazılarımızın seslerini duyar gibiyim: Ama
efendim reeel politika, dünyanın gerçekleri falan filan..
Onlara sadece şunu derim:
Reel politikayı da gerçekleri de siz yaratırsınız.. bahsettiğiniz “reel
politika” gökten zembille inmedi.. Onları da ülkeler insanlar politikalar
yarattı..
O halde, nasıl bir gerçeklik yaratacağınız esas
olarak sizin elinizdedir..
***
Yurtta Barış Dünyada Barış,
o muhteşem insanın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir. Sadece bize
değil, dünyaya da.. Ama bu mirastan büyük bir değer yaratamadık..
Bu miras
Türkiye’yi dünyanın gerçekten yılıdızı, çok önemli saygın bir ülkesi
yapabilirdi, ama bunu görebilecek bir politik birikimimiz hiç olmadı..
Tam tersine, içinde bulunduğumuz şu hale bakın..
Komşusunun mezarını kazan ve bizzat kendi halkının da mezarını kazmayı düşünen
bir anlayış ülkeyi yönetiyor..
Hayır bin kez
hayır, Türkiye eninde sonunda o büyük insanın mirasına sahip çıkacaktır..
Çünkü ülkenin
ve dünyanın en çok ihtiyacı olan bir ilkeden sözden bahsediyoruz: Barış!
-- 22 Eylül 2013 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder