İktidarın adli dönemin açılışlarını vb
kaldırmak için hemen yasal girişimlere başlamasını bekliyorum! Nedir o öyle,
hem gel otur hem de eleştirileri dinle!
Bir de 30 Ağustos Zafer Kutlamalarını.. nedir
bu öyle.. her sene her sene..
Ama önce ilkine değinelim...
***
Fotoğraflara bakıyorum, Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Adalet Bakanı.. Metin
Feyzioğlu’nu dinliyorlar.. Feyzioğlu kim? Türkiye Barolar Birliği Başkanı..
Profesör Dr. Avukat Feyzioğlu, geçen seçimlerde çok başarılı bir birleştirici
politikayla Başkan seçildi.
Baro Başkanı olarak, ülkemizde yaşadığımız
hukuksuzlukları, tabii öncelikle avukatların uğradığı hukuksuzlukları, yasa
çiğnemelerini anlattı da anlattı. Kimlere? Bu hukuksuzluklarda siyasal olarak
sorumluluğu taşıyanlara.. Doğrusu bulunmaz bir fırsatmış..
Neler söyledi, gazetede göreceksiniz. Ama bir
kaç satırının altını da ben çizeceğim, çünkü bu zalim hukuksuzluk döneminin en
iyi tanıkları, sanıkların yanısıra avukatlardır ve onlar yiğitçe demokrasi ve
hukuk mücadelesi veriyor:
*Avukatlar görevlerini yaparken, baskıya
engellemelere tacize maruz kalıyorlar ki bunlarınz hepsi suç.. Güvenlikleri
bizzat devlet kurukmlarınca tehdit ediliyor.. Savunmalarını yaparken “yazılı ve sözlü
taleplerinde hukuki ve cezai” önlemlerle karşı karşıya kalıyorlar..
“Müvekkilleriyle iletişimlerinin gizliliği gibi ilkeler ihlal ediliyor..”
*Adil yargılama hak getire.. Mahkemelerin,
yargıçların bağımsız ve tarafsızlığı hak getire.. Adalet dağıtımı hak getire...
*Devlet için devlet var, benim hakimim senin
hakimin sınıfları oluştu ve herkesin hukuk güvenliği tehdit ve tehlike altına
girdi.. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hâkim bağımsızlığını, hâkim ve
savcı teminatını sağlayamıyor..
*Alabildiğine açılan hukuk fakülteleri,
yeterli eğitimi veremeden mezunlar veriyor.. hizmetin kalitesi düşüyor.. pek
çok yönden anti demokratik, vesayetçi, mesleğimiz açısından çağın gerektirdiği
ihtiyaçları karşılamaktan uzak avukatlık yasası Meclis’te geceyarısı
operasyonlarıyla değiştirilmemeli, katılımcı süreç işletilmeli..
* Demokratik hukuk devletinde, üstünlerin
hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemendir..
* Milli
İrade, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği, siyasi iktidarın her kurumu ele
geçirdiği ve yaşamın her alanını düzenlemeye soyunduğu, insanların yaşam
biçimine müdahale edemez ettiği dönemlerdeki içeriğe sahip olamaz.. Milli
İrade, demokratik uzlaşma kültürüdür, katılımcı demokrasidir, geçici bir
çoğunluğun geçici bir azınlık üzerinde mutlak egemenlik kurmasının
önlenmesidir; nasıl yaşayacağını, hangi okula gideceğini, hangi inanca sahip
olacağını, nerede ibadet edeceğini, hangi ahlak kuralını benimseyeceğini
kişilere dayatmaya kalkışmamasıdır.
* Ülkemizde ve dünyada; barışçıl gösteri
hakkını kullananlara şiddet uygulanması, göstericilerin gerçek mermilerle,
hedef gözetilerek sıkılan gaz bombalarıyla, plastik mermilerle veya kimyasal
madde karıştırılmış tazyikli sularla öldürülmesi ya da yaralanması ağır bir
suçtur.
* Demokrasilerde “seçim sandığı” kuşkusuz
vazgeçilmezdir. Ancak demokrasi, sandıktan sandığa oy vermekle sınırlı bir
rejim değil, bir yaşam biçimidir. Demokratik hukuk devletinde, siyasi iktidar,
parlamentodaki çoğunluğu ne olursa olsun hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu
bilir.
* Kürt sorunu, esasen demokrasi, özgürlükler
ve insan hakları sorunudur. Kalıcı çözüm, yalnızca anayasada değil uygulamada
da eşit yurttaşlığın sağlanması, ayrımcılığın önlenmesi ve başka ayrımcılıklara
yol açacak etnik temelli her türlü ayrıcalıktan kaçınılması yoluyla
sağlanabilir.
***
Feyzioğlu hemen her temel konuda demokratik
bir tutum aldı.. Uzun konuşmasını bulup okuyun derim...
Ülkeyi yönetenlerin hepsi bunları dinlemek
zordunda kaldı. Yüzleri asıldı tabii. RTE sorulara bile yanıt vermeden ayrıldı.
Derim ki, bir daha böyle bir zorunlu
dinlemeye uğramamak için, alınacak önlemleri görüşmek üzere derhal ofisine
gitmiştir..
Bilemem tabii!
Bir nokta daha: Bir kaç ay önce Mümtaz Soysal, yazısında, Metin Feyzioğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday göstermişti!
Anımsayan var mı!?
“Afyon Ovasına Atlayacaktı”
Gelelim şu “bıkkınlık getiren” Zafer Bayramı kutlamalarına.. ne o öyle
her yıl her yıl.. insan bıkmaz mı!?!?
AKP’nin üstelik Afyon Milletvekili Halil
Ürün, zafer törenlerinin önümüzdeki yıllarda kaldırılması gibi ‘müsbet bir gelişme” olur umudunu ilan
etti: "Ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız".
Hem de nerede? Afyonkarahisar’da!
Efendim, bu, “hayatın kendisinde olan
değişim ve gelişim”in de gereği imiş! Fotoğrafına baktım, bunu söyleyenin
kişisel gelişim endeksini merak ettim!..
Afyon ki, Kurtuluş Savaşı’nın
ateşinin yakıldığı yerler arasında özel önemi var ve kaç bin Afyonlu Halil Ürün
gibilerin rahat ve bir vatan birliği içinde yaşaması için canının verdi?
“O, saati sordu.
Paşalar: "Üç" dediler
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı...”
Afyonkarahisarlı Ürün’ün Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan bile haberdar olduğunu
sanmıyorum..
Afyonlulara havale edelim..
AKP neler doğuruyor!
-- 3 Eylül 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder