Dün Silivri’de
bir insan katliamı yaşadık.. Ağırlaştırılmış müebbetler, müebbetler, müebbet
artı 10-20 yıllar.. Cezalar havada uçuşuyor, taş gibi başımıza yağıyor.. çeşitli
maddelerden 35 yıl Mustafa kardeşime, ağırlaştırılmış müebbet Tuncay
kardeşime... Doğu Perinçek’e öyle..
Aslında
bunların hepsi idama denk gelen
cezalar.. idam olsaydı, darağaçlarını kuracaklardı...
Böyle bir insan
katliamı yapabilmek için, önce hukuk katliamı yapmak zorundasın.
Bu amaçla önce
bir örgüt imal ettiler: Ergenekon Terör
Örgütü.. Aralarında bir parlak zekalı, “bu yetmez bir de silahlı ekleyelim” dedi ve Ergenekon Silahlı Terör Örgütü oldu
adı.. Sokaktaki kafası basmayan aptalı kafakola almaları gerekiyor ya.. “Bak, terör örgütü olmaları yetmiyormuş gibi,
bir de silahlıymışlar lan..” dedirtecekler..
İçine askerden
sivile gazetecisinden rektörüne, kimden ne intikam alacaklarsa, hepsini
tıktılar.. Erdoğan’ın iki yıl genelkurmay başkanlığını yapan ve müebbet alan İlker Başbuğ, 23 yıl alan İnönü Üniversitesini çağdaş bir bilim yuvasına
dönüştüren Fatih Hilmioğlu.. Ve bütün diğerleri.. Kesilen bütün
cezaların örgüt üyeliği palavrası altında hangi siyasi nedenlerden, kin ve
intikam duygularından dolayı verildiğinin hepsini tek tek yazayım, ister
misiniz?
***
İmal edilmiş
bir “torba” örgüt.. Ne adı var resmi ve gayri resmi bir belge olarak.. ne
başkanı var ne de üyeleri.. Ne bir kez toplantı yapmış ne bir kez karar almış..
Bunların hiç birinin tek bir belgesi yok.. Devlet kurumları bile mahkemeye
yazmışlar, böyle bir örgütü bilmiyoruz diye..
Ama bu torba
örgüt, tıpkı içine türlü çeşitli yasaların doldurulup topunun birden tek yasa
olarak çıkması gibi, içine ne atarsan otomatikman örgüt üyesi oluyor.. Bu
iktidar icat etti, AKP- Fethullah ortak
imalatı.. Destekçileri de
ABD.. Burada hiç te karanlıtak olmayan bir çete var. Ergenekon iddianamesini,
öncesi hazırlık sürecini izleyin, o karanlık çetenin ayak izlerini bir bir
görürsünüz. Karşınızda aydınlıkta duruyorlardı.
Bu mahkeme
mahkeme değil zaten. Özel Yetkili Mahkemeleri Fethullahçılar ele geçirip, geçen
sene 7 Şubat’ta Erdoğan’a darbe teşebbüsüne kalkışınca, derhal varlıklarına
Meclis’te son verildi. Ama RTE cin gibi, bıraktı onları, Balyoz ve Ergenekon
cezalarını daha önce kararlaştırdıkları gibi kessinler.. RTE, Fetocuları
adaletin kirli siyasi işlerinde böyle kullanırken (aramızdaki Fetocuların
izinleriyle), öte yandan da artık işleri bittiği için yeni anayasada adalet
mekanizmasından onları silip süpürmeye hazırlanıyor.. Eee bu iş
öyledir...Herkesin bir kullanım tarihi vardır (tabii bu iktidarın da kullanım
süresi doldu dolacak).
Söyleyeyim: Bu
cezalar infaz edilmez, edilemez.
Ne bu mahkemeyi
ne de kararlarını tanımak mümkün.
En uygun
zamanda, en yakın zamanda, yazıyorum, eğer hala iktidardaysa RTE, bu davaların
haksızlığından söz ederek, bir affı gündeme getirecektir. Fetocular bir kez
daha okkanın altına gidecekler. Bence fazlasıyla hakketiler bunu!
Bu zaman ne
zaman? Zamanlama bakımından, RTE’ye, barış marış, uyduruk demokrasi,
kucaklaşmak laflarını edeceği, kendisine en fazla yarar sağlayacak bir seçim
zamanı. Durum net değil henüz, ülke gündemi durmadan değişiyor, siyasette güç
dengeleri de. Şöyle diyebiliriz: Başbakanlık isterse o zaman, Cumhurbaşkanlığı
isterse, o zaman... Seçimlerde başaşağı gitmeyi önleyecekse o zaman.. Öcalan’a
da af getirmek isterse, işte o an!
Ama mutlaka iki
yıl içinde bir gün..
Tabii RTE iki
yıl daha orada kalmayı başarırsa..
***
Silivri bir
kabus gibiydi dün.. 10 km mesafeden kuş uçurtmadılar.. Otobüsleri daha
Anadolu’dan kestiler.. Duruşma sonrası E-5’e indiğimizde yollardaki
ağaçlıkların hepsi savaş sonrasını andırıyordu!
İktidar,
mahkeme, halka karyı kendilerinin güvenceye alacak bütün önlemleri aldılar.
Dolayısıyla mahkeme halka kapalı yapıldı.. Biz halk mıydık? Yani gazeteciler,
avukatlar? Hayır, biz mesleğimizi yapmak için oradaydık. CHP’li
milletvekillerini de şimdilik engelleyemeyecekleri için oradaydılar.. CHP’nin
sahadaki milletvekilleri her zamanki gibi geldiler.. Barolar Birliği Yönetim
Kurulu tam takım başlarında Metin
Feyzioglu, tabii İstanbul Barosu Ümit
Kocasakal başkanlığında, Mustafa
Gürkan Muğla Barosu olarak, ve daha başkaları..
Ama duruşma
halka kapatıldı. Yargılanan ve ağır ceza alanların ne kardeşi ne eşi ne
çocuğu.. hiç birine giriş izni verilmedi.. Bu kadar büyük bir vicdansızlıktan
çıkabilecek kararlar mı vicdanlı olacaktı..
Orada tek
vicdanlı, hukuki, insani karar, böyle bir örgütün var olmadığına karar vermek
ve herkesi salıvermek olabilirdi..
Yolda dönerken
CNNTürk’i dinliyoruz. Deniz Bayramoğlu
(kusura bakma!), Zaman gazetesinden, Silivri yargılamalarını haklı çıkarmak
için özel görevlendirilmiş muhabirine soruyor: Daha önceki DGM ve askeri yargılamaları da izlediniz, bu mahkemelerin
daha iyi karar verdiğini ve görev yaptığını söyleyebilir miyiz..
O da yanıt
veriyor, ahhh şekerim tabii ki, yargımız
çok gelişti, daha tarafsız, öyle ki duruşmada tahliyeler vardı ve bu kararlar
da alkışlandı!
Bayramoğlu,
iktidarın ve cemaatçiliğin sesine özenmiş, ayıptır! Çanak soru ve gelen yanıtı
olumlama.. Hiç yakışmıyor.. Gazeteciysen işini doğru yap kardeşim!
***
Silivre’de bir
katliam yaşandı.
Önce beş yıl
süren bir hukuk ve adalet katliamı...
Ve onu izleyen
bir insan katliamı..
Havada uçuşan
cezalar, kesilen kollar bacaklar insan gövdeleri gözyaşları üzerimize
yağıyordu.. insanlığın vicdanı paramparça havada uçuşuyordu..
Lanetler de,
kararların ve siyasi davayı görenlerin ve güdüleyenlerin üzerine..
Bakalım bu
lanet denizinden yüzerek karaya çıkabilecekler mi..
--- 6 Ağustos 2013 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder