Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

19 Aralık 2011 Pazartesi

3 Koltuk Boşalıyor-5; Cemaat ve Güce Sığınma

Bugün, Cemaatin “güce sığınma” politikasına değineceğim. Bu, F. Gülen’in temel siyasi-sosyal büyüme politikasıdır.. 8 Haziran 2010 tarihli "Otoriteye Boyun Eğ” yazımda bunu yazmıştım. Boyun eğmeyi, içinde yaşadıkları ortamdaki en büyük otorite ile uyumla yaşamak olarak algılayın! Hoşgörü sloganlarının anlamı da budur: Rakipleri, bertaraf etme politikası: Ben o kadar tehlikesizim ki!.. Barış içinde beraber yaşayalım.. Tabii, onların belirledikleri bir zamana kadar.
Cemaatin dünya karargahı ABD’dir! En büyük uyumu da ABD ile gösterir! F. Gülen’in ABD aleyhine tek sözünü bulamazsınız! ABD ile uyumu, ABD ve dünyada rahat faaliyet gösterme ve büyüme olanakları sağlamıştır..
Bu işbirliği, Türkiye’deki operasyonları bile (Ordu’ya ve muhalefete karşı) birlikte yürütmeye varmıştır. ABD iyi bir operasyonel müttefik kazanmış, buna karşılık Cemaat büyüme olanağı!
Faaliyet gösterdikleri bütün ülkelerde siyasi otorite ile işbirliğine azami dikkat gösterir (bazen başaramaz ve sınır dışı edilirler).
Türkiye’de her zaman iktidarlarla ve iktidara gelecek güçlerle işbirliği yaptılar.
12 Eylül Cuntası ile de! Bu amaçla Evren’i cennetlik bile yaptı F. Gülen! Amaç, kendilerine zarar gelmesin, hatta destekçi olarak görünsünler ve büyüyebilsinler.. Özal’ı da desteklediler.. Yükseldiğini gördükleri Ecevit’i de! Bütün destek çıktıkları iktidarlar, Cemaate hoşgörü ile baktı ve yolaçtı! Baykal da! Bugünkü CHP’liler de, Cemaate “yan gözle” bakmazlar!
Bu açıdan Cemaat, “sürekli meyve toplayan” politikasıyla, gerçekten dünyada incelenmesi gereken, bütün iktidarlarla beraber (Papa ile de!) bir siyasi müttefikler hareketi yarattı! Siyaset bilimi açısından, bu politika incelenmeye değerdir gerçekten de.
***
Geçen yılki yazımda, F. Gülen ve AKP arasında, Gazze’ye yardım gemisi ve İsrail’le patlayan çatışma üzerine F. Gülen’in sözlerine dikkat çekmiştim: “İsrail'le anlaşarak bu yardımı yapmaları gerekirdi.. otorite ile çatışmaları yanlıştı”. Ve şöyle yazmıştım:
Otorite ile savaşmak yok!
ABD en büyük otoritedir! İsrail de bu bağlamda ABD'nin ikinci büyük otoritesdir!
Gazze'ye, İsrail'in karşı çıkmasına rağmen çıkartma yapmak, aptallık ve salaklıktır!
Ne yapacaksan, otoriteye boyun eğerek, otorite ile işbirliği yaparak yapacaksın!
Cemaat, Ordu'ya boyun eğdirme operasyonlarını da, ülkemizdeki ve dışarıdaki en büyük iki otorite ile birlikte, işbirliği halinde yürütmektedir: ABD/CİA ve AKP!”
***
Cemaat, bir yılı aşkın zamandır AKP’ye sopa gösteriyor. Erdoğan ve bazı bakanlarına! Bakın, “hem Cemaate hem AKP’ye yakın”, Nihal Bengisu Karaca, 11 Aralık tarihli Habertürk köşesinde, bütün bu yazdıklarımızı nasıl doğruluyor:
Büyük resimdeki en temel ayrışma nedeni, cemaatte AK Parti’nin uyguladığı dış politikanın Türkiye’yi dünya sisteminden (yani ABD’den-ob)koparacağı endişesinin var olması… Mavi Marmara’nın yola çıkması ve sonrasındaki gelişmeler, İsrail ile ilişkilerin bozulması ise cemaatin hükümetten.. ayrı düşmesine neden oldu. Cemaat için Türkiye’nin İsrail’i karşısına alması, Ortadoğu ülkesi olmayı tercih etmesi anlamına geliyor, hükümet içinse bu “bölge gücü” olmanın anahtarı. Hakeza, İran için alınan riskler de cemaate fazla ve gereksiz görünüyor. Bu kesimde, hükümetin “bölge gücü” olmak için attığı adımların, kurduğu ittifakların ve dahi kurmaktan kaçındığı ittifakların maceradan ibaret olduğu kanısı hâkim. İsrail’in eskisi kadar “dokunulmaz” olmadığı fikrine katılmıyorlar.”
Yani Cemaat, tepeden tırnağa, ABD’nın Orta Doğu’daki politikalarının uygulayıcısı (En büyük güce uyum)! Erdoğan BOP-MOP, ama “sıfır sorun”la bölgesel güç politikası denedi. Ama bugün tamamen ABD’nin ve Cemaat’in politikalarına geldi! Cemaat, iktidara İran’ı da hedef gösteriyor! ABD gibi!
Karaca, devam ediyor, özetle:
 "Seçim öncesi Pennsylvania’da bir olay oldu. AK Parti’nin önde gelen simalarından biri, Hocaefendi’yi ziyarete gitti ve orada birtakım yakışıksız sözler zikretti… Türkiye’deki cemaat mensuplarının Hocaefendi’ye şikâyet edilmesine, cemaat mensuplarının bir türlü memnun edilemediğine kadar geldi… ilişkiler de yara aldı.”
AKP,  cemaatin siyasi bir erki kullanmadığı dolayısıyla “yıpranmadığı” halde, ülke politikalarını domine etmesinden rahatsız.
Bu konuda bir yazı daha gelecek.
--18 Aralık 2011 – Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder