Bugün, Cemaatin “güce sığınma” politikasına
değineceğim. Bu, F. Gülen’in temel siyasi-sosyal büyüme
politikasıdır.. 8 Haziran 2010 tarihli "Otoriteye Boyun Eğ” yazımda bunu
yazmıştım. Boyun eğmeyi, içinde yaşadıkları ortamdaki en büyük otorite ile
uyumla yaşamak olarak algılayın! Hoşgörü
sloganlarının anlamı da budur: Rakipleri, bertaraf etme politikası: Ben o kadar tehlikesizim ki!.. Barış içinde
beraber yaşayalım.. Tabii, onların belirledikleri bir zamana kadar.
Cemaatin dünya karargahı ABD’dir! En büyük uyumu
da ABD ile gösterir! F. Gülen’in ABD aleyhine tek sözünü bulamazsınız! ABD ile
uyumu, ABD ve dünyada rahat faaliyet gösterme ve büyüme olanakları
sağlamıştır..
Bu
işbirliği, Türkiye’deki operasyonları bile (Ordu’ya ve muhalefete karşı)
birlikte yürütmeye varmıştır. ABD iyi bir operasyonel müttefik kazanmış, buna
karşılık Cemaat büyüme olanağı!
Faaliyet
gösterdikleri bütün ülkelerde siyasi otorite ile işbirliğine azami dikkat
gösterir (bazen başaramaz ve sınır dışı edilirler).
Türkiye’de
her zaman iktidarlarla ve iktidara gelecek güçlerle işbirliği yaptılar.
12 Eylül Cuntası
ile de! Bu amaçla Evren’i cennetlik bile yaptı F. Gülen! Amaç, kendilerine
zarar gelmesin, hatta destekçi olarak görünsünler ve büyüyebilsinler.. Özal’ı da desteklediler.. Yükseldiğini
gördükleri Ecevit’i de! Bütün destek
çıktıkları iktidarlar, Cemaate hoşgörü ile baktı ve yolaçtı! Baykal da! Bugünkü CHP’liler de,
Cemaate “yan gözle” bakmazlar!
Bu açıdan
Cemaat, “sürekli meyve toplayan” politikasıyla, gerçekten dünyada incelenmesi
gereken, bütün iktidarlarla beraber (Papa ile de!) bir siyasi müttefikler hareketi
yarattı! Siyaset bilimi açısından, bu politika incelenmeye değerdir gerçekten
de.
***
Geçen yılki
yazımda, F. Gülen ve AKP arasında,
Gazze’ye yardım gemisi ve İsrail’le patlayan çatışma üzerine F. Gülen’in
sözlerine dikkat çekmiştim: “İsrail'le
anlaşarak bu yardımı yapmaları gerekirdi.. otorite ile çatışmaları yanlıştı”.
Ve şöyle yazmıştım:
“Otorite
ile savaşmak yok!
ABD en büyük otoritedir! İsrail de
bu bağlamda ABD'nin ikinci büyük otoritesdir!
Gazze'ye, İsrail'in karşı çıkmasına
rağmen çıkartma yapmak, aptallık ve salaklıktır!
Ne yapacaksan, otoriteye boyun
eğerek, otorite ile işbirliği yaparak yapacaksın!
Cemaat, Ordu'ya boyun eğdirme
operasyonlarını da, ülkemizdeki ve dışarıdaki en büyük iki otorite ile
birlikte, işbirliği halinde yürütmektedir: ABD/CİA ve AKP!”
***
Cemaat, bir
yılı aşkın zamandır AKP’ye sopa gösteriyor. Erdoğan ve bazı bakanlarına! Bakın,
“hem Cemaate hem AKP’ye yakın”, Nihal
Bengisu Karaca, 11 Aralık tarihli Habertürk köşesinde, bütün bu
yazdıklarımızı nasıl doğruluyor:
“Büyük
resimdeki en temel ayrışma nedeni, cemaatte AK Parti’nin uyguladığı dış
politikanın Türkiye’yi dünya sisteminden (yani ABD’den-ob)koparacağı
endişesinin var olması… Mavi Marmara’nın yola çıkması ve sonrasındaki
gelişmeler, İsrail ile ilişkilerin bozulması ise cemaatin hükümetten.. ayrı
düşmesine neden oldu. Cemaat için Türkiye’nin İsrail’i karşısına alması,
Ortadoğu ülkesi olmayı tercih etmesi anlamına geliyor, hükümet içinse bu “bölge
gücü” olmanın anahtarı. Hakeza, İran için alınan riskler de cemaate fazla ve
gereksiz görünüyor. Bu kesimde, hükümetin “bölge gücü” olmak için attığı
adımların, kurduğu ittifakların ve dahi kurmaktan kaçındığı ittifakların
maceradan ibaret olduğu kanısı hâkim. İsrail’in eskisi kadar “dokunulmaz”
olmadığı fikrine katılmıyorlar.”
Yani Cemaat, tepeden tırnağa, ABD’nın
Orta Doğu’daki politikalarının uygulayıcısı (En büyük güce uyum)! Erdoğan
BOP-MOP, ama “sıfır sorun”la bölgesel güç politikası denedi. Ama bugün tamamen
ABD’nin ve Cemaat’in politikalarına geldi! Cemaat, iktidara İran’ı da hedef
gösteriyor! ABD gibi!
Karaca, devam ediyor, özetle:
"Seçim
öncesi Pennsylvania’da bir olay oldu. AK Parti’nin önde gelen simalarından
biri, Hocaefendi’yi ziyarete gitti ve orada birtakım yakışıksız sözler
zikretti… Türkiye’deki cemaat mensuplarının Hocaefendi’ye şikâyet edilmesine,
cemaat mensuplarının bir türlü memnun edilemediğine kadar geldi… ilişkiler de
yara aldı.”
AKP, cemaatin
siyasi bir erki kullanmadığı dolayısıyla “yıpranmadığı” halde, ülke
politikalarını domine etmesinden rahatsız.
Bu konuda
bir yazı daha gelecek.
-- 18 Aralık 2011 – Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder