Mustafa Balbay
1000.ci gününü devirdi. Sadece Mustafa’nın durumu bile, bir hukuk sisteminin
nasıl siyaseten ve yargısal olarak zalimce
işletilebileceğinin somut kanıtıdır!
Ergekon-Balyoz ve sonraki gazeteciler davaları bir
zincirdir, hepsi zincirin birer halkasıdır. Bütün bu davaları birbir ardına
dizen aynı kimsedir, kimselerdir, örgütlerdir, partilerdir, iradedir.. Aynı
iktidardır!
Yargı ve Hukuk, bizde adeta “İdam Mangaları”na dönüştürüldü!
Bu sistemde şimdilik etkili olan, iktidarın “temizlikçi” ortağı, emniyette ve
hukukta gayet iyi örgütlenen cemaat kurumudur! Bunu görmemek için de kör olmak
gerekir! Bütün bağlantıların kesişim
noktasında onlar ortaya çıkıyor.
Bakın, örneğin Başbakan Yardımcısı, ilelebet tutukluluğa bir
kaç kez sesini yükseltince, en büyük çığlığı, cemaatin polis-yazar takımı
yükseltiyor. Nasırlarına basılmış gibi!
Hemen hepsi “Adalete
müdahale etmeyin, siyaset hukuka mahkemelere karışmasın, tarafsız kalsın, bu
bir suçtur...” diye basbar bağırıyorlar!
Onların bu tutumu, olayı aydınlatan bir turnusol kağıdıdır!
***
Kitap fuarında, bir okurla sohbet ediyoruz.. Yargıç olduğunu
belirtiyor... Hazır bulmuşken soruyorum adalet sistemi içinde cemaat
örgütlenmesini.. yüzde 20-30 diyor, “ama etkin yerlerde”. Büyük çoğunluk ise
boyun eğdirilmiş-eğmiş durumda.
Burada merak ediyorum, adı Ali Dibo’ya çıkmış Adalet Bakanı, cemaatçi mi yokta AKP’li
mi?
Emirleri Başbakanından mı alıyor, yoksa Okyanus ötesinden
mi?
Adını anmayalım, o yüksek kurulun yüzde kaçı cemaatçı?
Şüphesiz, adaletin kılıcı, çift kocalı olduğu için, hem AKP
operasyonları (İzmir ve diğer CHP’li belediyeler gbi) hem de Cemaat
operasyonları için çalışıyor!
***
Mustafa ve diğerleri, intikamın da ötesinde, dini ağırlıklı
tek parti diktatörlüğünün, tek parti devletinin yeni düzenini kurma amacının
esirleridir..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk üyesi Işıl Karakaş, adalet sistemizinin
içinde bulunduğu karanlık durumu “ifade ve basın özgürlüğü açısından en kötü
durumda olan ülke Türkiye” diyerek açıkladı!
“Geçen yıl 6500 başvuru vardı, 2011’de 9 bine ulaştı.. Gazeteci tutuklamada en kötü devlet Türkiye,
örneğin ikinci sıradaki Fransa’da 10 olay varsa, Türkiye’de 200, bu kadar arada
fark var!” (NTV’deki söyleşiden)
Türkiye en çok mahküm olan ve en çok tazminat parası ödeyen
ülkedir! 2010 yılı taznimatlarının yüzde
40’ını bu iktidar ödedi!
Bu durum, cemaat-AKP iktidarının gerçek yüzüdür!
Geride ne varsa, hepsi palavradır, sahtedir..
Bu iktidar gittiğinde, adalet
sisteminin tepeden tırnağa demokratikleştirilmesi ve hukuksallaştırılması,
ülkenin birinci derecede sorunudur..
Biliyorum ki, Balbay ve diğer tutuklular, bu bilinçle ayakta
duruyorlar!
GÜLE GÜLE TANİLLİ!
Server Tanilli,
benim gözümde direncin timsali! Her koşul altında direncin! Bu açıdan, insanın
en zor koşullara uyum yeteneğinin ender örneklerinden biri!
Uyum derken: Alışıldık- normal koşullarda herkes hayatını
sürdürür! Olağanüstü koşullar ortaya çıktığında ise, çok azınlık hayatta kalır
ve yaşamını sürdürebilir! Zor koşulların üstesinden gelmek ve hayatta kalmak,
şüphesiz birinci derecede bedenin fiziki koşullarıyla ilgili olsa da, birinci
derecede, beyin ile ilgilidir!
Çünkü beyin insanın, bedenin kumanda panelidir!
Üretme, mücadele etme,
yazma ve doğru bildiklerini durmadan açıklama yüksek iradesi 33 yıldır Server
Tanilli’yi ayakta tuttu!
Çabası, kişiliği, dünyaya
sosyal bakışı, geride bıraktığı eserleri, daha onlarca yıl eğitici ve öğretici
bir zenginlik ve insan örneği olarak, Türkiye’ye hizmet edecektir!
Güle
güle sevgili Tanilli..
-- 1 Aralık 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuryet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder