İktidarın
gayri resmi ortağı olan Cemaat’in, Erdoğan – Gül geriliminde (boşalacak 3
koltukta, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Parti Başkanlığı) rolü nedir? Bu
üçüncü yazıda, el yordamıyla ve su yüzüne çıkan ve benim gözüme çarpan olaylara
bakarak, bu soruya yanıt arayacağız..
***
Cemaat,
yazarları aracılığıyla, anlaşılıyor ki, Başbakan Erdoğan’ın Ergenekon’u
tafsattığı ve bugün gelinen noktada artık bir uzlaşma ile davaları
sonuçlandırmak istediği düşüncesinde. Cemaat, polis ve yargıdaki
örgütlenmesiyle, ‘aşağıdaki’ operasyonları sürdürülmesinde bir nolu etken.
Uyduruk belgeler düzenlenmesinden... Ordu, Odatv ve gazeteci tutuklamalarına
kadar..
Cemaat
görünüşte ortada yok, ama AKP diye bir parti var iktidarda ve Türkiye’yi
yöneten! Fakat Cemaat, siyaset belirleyen ve uygulayan bir güce ulaştı.
Cemaatin bütün uygulamaları, AKP uygulamaları olarak algılanıyor.
Bir
yere kadar tamam, ortaklık, karşılıklı siyasi çıkar ilişkileri ve kendi
iktidarlarını inşa ettikleri sürece, sorunsuz sürüyor.
Ancak,
cemaatin (yarı gizli-yarı açık örgütlenmesiyle ve politikalarıyla) kurmak
istediği bir Türkiye modeli var... Ve bir parti örgütlenmesi olmadığı için,
milletin karşısına çıkıp oy isteme zorunluluğu yok..
Öte
yanda ise kitle partisi AKP var. AKP, Türkiye’de olan biten herşeyden sorumlu.
Oyunu kurallarına göre oynamak zorunda. Sonuçta 4 yılda bir seçim yapılıyor ve
halktan oy isteniyor.
Bu
iki yapının arasında büyük bir çelişki
olduğu açık. Yazgıları ayrı.. Yani bir yerde yollarının ayrılması veya
aralarında derin anlaşmazlıkların çıkması doğal.
Cemaatin
sırtında yumurta küfesi yok..
Yumurta küfesi AKP’nin ve Erdoğan’ın sırtında.
Yumurtalar
kırılırsa, suçlu ve gözden çıkarılacak olan Erdoğan’dır!
***
Başbakan, taşıdığı küfedeki yumurtaların
kırılmaya başladığı düşüncesinde!
Cemaat ise,
kırılırsa kırılsın, küfeyi sonuna kadar taşıman gerek, küfeyi sırtından
indirirsen, davadan saparsın,
havasında!
Cemaat, Erdoğan’ı ve AKP’yi kullanarak, kendi
siyasi ve toplumsal hedeflerine varmak istiyor. Yani Erdoğan ve AKP, cemaatin
politika ve hedeflerini taşıyıcı ve ileriye götüren bir araba, en iyisi araç
diyelim..
“Arabanın teklediği” anlarda, cemaatin
yazarları kamçıları şaklatıyor! Haydi breeee!
***
Ortak
çıkarlar gereği, amaca ulaşılmış, Ordu’nun vesayeti kırılmış, Ordu iktidarın
politikaları doğrultusunda denetim altına alınmıştır. Erodoğan ve Davutoğlu, Suriye’ye gir emri verse, Ordu’dan bir
itiraz gelmez.. Meselâ...
Ama
gelinen noktada, AKP, büyük bir baskı altındadır, hem dış hem iç.. Burada
durmak istiyor!
Subayları
daha ne kadar, artık esarete dönen yargılamada içeride tutabilirsin?
Gazetecileri
daha ne kadar terör örgütü faaliyetleri şaklabanlığıyla, uydurmacasıyla içeride
tutabilirsin?
İçeriyi
ve dışarıyı daha ne kadar aldatabilirsin veya oyalayabilirsin?
Dışarıya
vaaayyy demokratik değilsin diye
örneğin Suriye’nin üzerine yürü, ama içeride zulmün katmerlisini
yap...
Seçilmiş
milletvekillerini içeride tut...
Daha ne kadar??!!!
***
Bu
noktada, Erdoğan ve Parti ile Cemaat çatışıyor..
Erdoğan
sırtındaki küfede yumurtaları kırarken, güç ve itibar kaybederken; Cemaatin, “Daha
ne kadar?” sorusuna yanıtı, sonuna kadar!
Ellerinden gelse, hepsini asacaklar, ama ne yazık ki, idam kaldırıldı!!!
Cemaatin
lideri ve yazarları, AKP- Erdoğan bir
eksen kırılması yaşıyor, yazık olacak onlara, bir zamanlar bir Erdoğan vardı,
diye yazıyor.
Anlıyoruz
ki, siyasi davalar üzerinde süren cemaat
vesayeti, hukuksuzluğu ve zorbalığı, AKPyi bunalttı! AKP bu yükü atmak
istiyor, Cemaat karşı çıkıyor...
Öğrencilerin,
sosyalist gençlerin aylarda içeride tutulması da, küfede kırılan yumurtalardan
bir kısmını ifade ediyor.
Şike olayı
da, Cemaat ile Erdoğan arasındaki kırılmanın tam dışa vurumu...
Cemaat
herşeyi “organize ağır suç”a sokarak, sözde temizlik yaftası altında, aslında
futbolda kendisine yer açmak istiyor. Futbol,
kitleleri gütmek için iyi bir araç sanıldı..
Ama
kazın ayağı farklı çıktı! Taraftarın büyük öfkesi sonucu, Erdoğan yelkenleri
indirip cezaları daha normal sınırlara çekince, Cemaatin öfkesiyle karşı
karşıya kaldı.
Cemaat,
Silivri davalarının da bu yolla
sonlandırdırılacağını görüyor. O zaman en büyük “oyuncağını” yitirecek!
Yapılan soytarılıklar ve tezgahçıları açığa çıkacak..
Katmerli
öfkesi bu yüzden!
Yok
hayır, burada cemaatin son derece totaliter ve diktatör, Erdoğan’ın demokrat
olduğunu söylemiyorum. Ama her ikisinin totaliterlikte gidebilecekleri
mesafeler farklı...
Bu
konuyu belki Perşembe günü de sürdüreceğiz, bakalım hele.
--- 13 Aralık 2011 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder