Arada sırada ortaya çıkan ileri akıllılar der ya: “Ulusal
Devlet bitti arkadaşlar..” Eskiden sinirlenirdim, çünkü ulusal
devletlerin bittiği görüşü, Türkiye gibi ülkelere emperyalistlerin dayatması
olduğunu bilirim. Sadece bu dayatmaya karşı çıkmak ve bu savın içinin nasıl kof
olduğunu göstermek için, geçen yıl oturup kitap yazdım (Ulus Yıkıcılığı Zamanları).
Bilir bilmez veya büyük güçlere yaranmak için ileri sürülen Ulusal Devlet Bitti zırvalığının en
büyük dayanağı da Avrupa Birliği
projesidir...
Önce:
Avrupa Birliği projesi konusunda bakışım net: Ulusların ayrılıp
parçalanmasından değil birleşmesinden yanayım. Uluslar arasında barışı
sağlayacak, uygarlığı, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini geliştirecek
her türlü girişim desteklenmeli. AB Projesi, ilgiyle izlediğim bir laboratuvar deneyidir. Projeye, ulusların kardeşliğini savunan sol bakışla yaklaşılmalı. Şüphesiz bu
destek, AB’nin pek çok iç ve dış politikasını, Türkiye ile ilişkilerini
onaylamak anlamına gelmez.
AB, kapitalizmin küresel kriziyle birlikte, büyük bir
sarsıntı içine girdi. AB ayakta kalacak mı, çökecek mi.. Bu depremde gövdenin
bir kısmı çökecek de, Almanya ve Fransa ekseninde Kuzey Ülkeleri Grubu mu
sürdürecek projeyi.. hepsi tartışma masasında..
Çok net ortaya çıktı ki, AB içinde zayıf ülkeler ve güçlü
ülkeler var. Kriz zayıfları “vurdu”. Almanya, AB içinde ekonomik bakımdan en
kârlı çıkan, ticarette en çok kazanan ülkedir! Bu nedenle de, mali – parasal
birliğin dağılmasını, bazı ülkelerin yeniden kendi para birimlerine dönmesini
istemiyor! Almanlar, her zaman çok disiplinli, çok yüksek organize olabilen bir
millettir.
***
AB’nin bugünkü “dağılma” tehlikesi, ülkeler arası büyük
gelişme- kalkınma farklılıklarından, özetle Birliğin, ulusal ülkeler topluluğu
olma niteliğinden ileri geliyor. AB bunu aşamadı. Mali birlik, ortak iç pazar
standartlar, ortak değerler, kararlar, ilkeler, daha az gelişmiş ülkelere ve
yörelere ortak kasadan yardımlar vb., birliğin ulusal devletler topluluğu
olmasını önlemedi.
Ülkeler arasında ekonomik
alanda rekabet, vargücüyle sürdü. Ülkeler kendi çıkarlarını
ençoklaştırmaya, kendi uluslarının refahlarını ön planda tutmaya baktılar.
Alman Almandır, Fransız Fransız... İtalyan İtalya.. İngiltere her zamanki
İngiltere kaldı, para birliğine bile girmedi. Aralarında ortak bir dış
politikadan bile bahsedemeyiz! Ulusal tercihler, oldukça yönetici
konumdadır AB içinde!
Tabi, AB oluşturulurken, açık- iç pazar birliği hep ön
planda seyretti. Mali- parasal ortak politikalar bunu izledi, ancak
kalkınmışlık farklılıkları hep varlığını sürdürdü.
“Avrupa Uluslar Devleti”, Federasyonu veya Birliği, her
zaman tartışılan ana siyasi fikir
oldu, ancak böyle bir siyasi birliğe adım adım yaklaşabileceklerini sandılar.
Ülkeler arasında ekonomik
rekabet varoldukça, temel sorunlarını aşamazlar. Ekonomide üstünlük
sağlamak ve her zaman üten olmak, ulusal devlet varlığının özüdür. Kapitalizm,
ulusal devletlerin varlığına dayandı bugüne kadar.
Küreselleşen dünya, kapitalizmin bu temel özelliğinin, yani
ülkeler arası rekabetçiliğin ve üstünlük sağlama çabasının alabildiğine devam
ettiği bir dünyadır!
***
Ulusal devletler, AB’nin
de temel özelliği olmayı sürdürüyor. Siyasi birlik oluşmadığı için, ülkeler
arası rekabet, geri kalanlar ve ileri gidenler hep olacaktır.
Avrupa çapında büyük bir devlet oluşturulabilseydi, bu kez
bunu yaşatmak sorunu ortaya çıkardı, çıkabilirdi.
O zaman da belki bugün, söz gelimi bir “Avrupa Devleti”nden ayrılmak isteyen ülkeleri konuşuyor
olabilirdik!
Tıpkı, belki de çok yakın bir gelecekte, ABD’den ayrılmak isteyen ülkeleri
konuşuyor olabileceğimiz gibi!
Zenginlik birleştirir, yoksulluk ayrıştırır!
ABD ve AB’nin krizlerinin başka yönleri de var...
-- 20 Kasım 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder