obursali@cumhuriyet.com.tr
Hep aklımdaydı, 2000 yılında 6 seri köşe yazımın konusu “Türkiye kalkınamaz” idi. Şimdi size 19 Nisan 2000 tarihli, ikincisini sunuyorum, bir bakar mısınız, değişen ne var? Aradan 23 yıl geçmiş, epey eğlenceli, hepsi birbirini destekleyen ve bugünü öngören yazılar. Bir şekilde yayımlayacağım. Eğlenceye buradan başlayalım...
***
"Geçen hafta başladığımız konuyu bugün de çeşitli açılardan sürdüreceğiz... İnsan bu konuyu sonuna kadar sorgulamaz, gündemdeki çoğu sabun köpüğü siyasal yalpalamalar ve gelişmelerin kısırlığı ve ufuksuzluğu içinde çabalayıp durursa, kendini palavracıların kıskacına alınmış hissediyor."
Türkiye’nin bir dünya gücü olma yolunda hızla ilerlediğine ilişkin haberler ve demeçler geçen hafta da gündemden düşmedi. Kamuoyunu dolduruşlar ve bu dolduruşlara çanak tutuşlar pek revaçtaydı.
Özellikle, Türkiye’de üretilecek askeri araç gereçlerle ilgili olarak Amerikalı yetkililerin “Türkiye dünya gücü olma yolunda” biçimindeki demeçleri, bizi yine kalbimizden, yani en zayıf yerimizden vurdu!
Şimdi sorular sorup yanıt alalım, çünkü bu yöntemle olayın komikliği iyice ortaya çıkıyor ve Hanya ile Konya’yı biraz bilen bir çocukla söyleşiye dönüşüyor. Haberi diğer bazı haberlerle harmanlayarak irdeliyoruz şimdi...
NASIL BİR GÜÇ OLACAKMIŞIZ?
Dünya gücü!...
Nasıl dünya gücü olacakmışız? Savaş helikopteri üreterek, AWACS gözetleme uçakları ve tank satın alarak...
Başka nasıl olacakmışız?
Nükleer santral yaparak ve atom bombası üreterek...
Daha nasıl bir dünya gücü olacakmışız?
Azeri petrollerini Türkiye üzerinden Ceyhan’a indirerek...
Peki daha başka nasıl olacağız?
Hisse senetleri fiyatlarını yükselterek borsayı dünyanın en çok kazanç sağlayan borsası haline getirerek...
Başka?
Enflasyonu düşürerek... IMF planlarını tam olarak uygulayarak... Döviz kurları-TL ve enflasyon dengesini koruyarak ve kollayarak... 10 milyon daha cep telefonu kullanarak... Her eve bir internet bağlayarak... Gazetelerimizi süperin süperi ofset tesislerde basarak... İthalatı artırarak...
Dünya ile rekabet edemeyen her şeyin, Anamur muzunun, demiryolu ve vagon üretim tesislerinin vb. batmasını ve yok olmasını sağlayarak...
SORULMAYAN SORULAR
Bütün bunların yanında hiç sorulmayan sorular var ki akıllı bir çocuk bile bunları rahatlıkla yanıtlayabilir.
Peki askeri gücünü artırmakla dünya gücü olunabiliyor mi?
Bugün dünya gücü sayılan ülkeleri, örneğin G7’leri dünya gücü yapan nedir?
İnternete bağlanan evler ne yapacak?
Ekonomik refahın temelinde gerçekte yatan nedir?
Ekonomik gücün bileşenleri arasında ne var? Bunlar arasında hangisi en önemlidir? Acaba Türkiye en mükemmel mali politikalar uygulasa bile süper güç olabilir mi? Bilim ve teknolojinin herhangi bir alanında büyük bir sıçrama yapacak projesi olmayan bir ülke ekonomik güç olabilir mi?
Türkiye’nin, Türk politikacıların veya siyasi partilerin herhangi birinin cebinde, kasasında, rafında veya kafasında, enine boyuna düşünülmüş ve Türkiye’ye sıçrama yaptıracak bir proje var mı? Örneğin Sayın Mesut Yılmaz, hükümet ettiği çeşitli defalarda Türkiye’yi bir gömlek yukarı getirecek hangi projeyi hayata geçirdi? Ya Tansu Çiller? SHP, CHP vb. iktidar dönemlerinde ne yaptı? MHP’nin, örneğin “Türkiye 10 yıl içinde dünyanın bilgisayar yazılımları üreten 10 büyük ülkesi arasına sokacağım” dediği bir projesi var mı ve varsa bunu neden uygulamıyor, vs.
Bunlar yoksa ve konuşulmuyorsa gerisi büyük bir palavradır.
‘MAT EDERSEN BAŞARILISIN’
Sayın Demirel dünkü Hürriyet’te “Başarı mat etme, başarısızlığın adı mat olmadır” demiş.
Başarı nedir, diye soruyorum kendi kendime.
İktidarda, tepede zirvede kalmak mıdır? Türkiye’de evet bu yeterli olabiliyor bir süre. Gidiyor geliyorsun ve tepelere tırmanıp aşağıya iniyorsun. Tepeye tırmanınca başarılı oluyor, rakiplerini mat ediyorsun...
Peki anladık da bu kişisel tırmanışların bize katkısı nedir?
Sanırım Türkiye, tepeye tırmanmayı değil, tırmandıktan sonra tepede ne yapıldığını sorguladığı ve bunu anladığı zaman ancak değişebilecek.
Tepede ne yapıyorsunuz, siz dağcı mısınız ki tırmanınca aşağıya iniyorsunuz? Yeniden tırmanışa geçiyorsunuz?
Sanırım Türkiye tepeye tırmanmayı değil tırmandıktan sonra tepede ne yapıldığını sorguladığı ve bunu anladığı zaman ancak değişebilecek.
***
Bugünkü -ve dünkü- politikacıların hiçbirinin Türkiye’nin kişi başına 3 bin dolarlık milli gelirde hiçbir payları olmadığını düşünüyorum. 3 bin dolar milli gelir, Türkiye’nin varabileceği en düşük düzeydir.
Adam gibi politikacılar olsaydı, bu rakam bugün en az 12 bin dolar olurdu!
Evet 12 bin dolar!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder