obursali@cumhuriyet.com.tr
Bu iktidarın İstanbul’a yaptığı en büyük ihanet Kuzey orman bölgesini yapılaşmaya açmasıdır (gökdelenleri ve depreme karşı kenti yenileme iktidarsızlığını ve duyarsızlığını bir kenara bırakıyorum. Konumuz iklim değişikliği kuraklık ve su.)
Kuzey bölgesi ormanlarıyla İstanbul’un koruyucu kalkanıdır veya meleğidir.
Adım adım, yavaş yavaş, havaalanıyla, otoyollarıyla, köprüleriyle ve yeni yerleşim bölgeleriyle... Ve tabii Kanal İstanbul projesi ile iklim değişikliğine karşı kenti tamamen savunmasız bırakmak için 2010’dan beri çabalayıp duruyorlar.
Kanal çevresinde, Kopenhag nüfusu kadar, 1 milyon nüfuslu yerleşim yeri planlıyorlar. Ama bırakın İstanbul’un bütününü, yeni kentin suyunu planlamıyorlar. Nereden gelecek?
İstanbul’da ne kadar mülteci var? En az 1 milyon mu? İstanbul’a onları yığıyorsun ama suyunu vb. merak etmiyorsun.
İstanbul’u susuz bırakma bakanlığı
Bırakın İstanbul’u, bu iktidarın Türkiye’yi iklim değişikliğine hazırlama, su yönetimi, tarımın yakın geleceği, konutların bugünden itibaren doğal soğutma ve kışın kesin soğuya karşı tüm önlemlerin alınarak inşa edilmesi konularında bir anlayışı yok.
Ama gösterişten ölüyorlar: İklim Bakanlığı var! Her şey sözde, laf ola diye... (Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı). Bu bakanlığın başlıca görevi ormanları kesip biçmeye rehberlik etmek, en azından ses çıkarmamak, bilmedim görmedim duymadım! Bu, bakanlığın değil, Saray, ekonomi, madencilik, iktidara bağlı ihale/şirket kuruluşlarını durmadan doyurma, şişmanlatma konusudur, diyorlardır. “Biz İstanbul’u susuz bırakmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, daha ne olsun!”
Büyükşehrin raporu
Önümde İstanbul Büyükşehir’in İstanbul Planlama Ajansı’nın yeni raporu var.1 Burada uluslararası bilim kurumlarının saptama ve öngörülerinin hepsi var, Türkiye’deki kuraklık sıcaklık konularına ilişkin her şey var. Bu konuda o kadar çok şey okuyoruz ki fazla ilgimi çektiğini söyleyemem.
Bizi ilgilendiren, su konusunda İstanbul’u tepeden tırnağa değiştirecek projelerin neler olduğu ve eylem planı.
Tüm İstanbul çapında yağmur sularını kanalizasyondan ayırma ve kent için yeniden kullanıma sunulması konusunda tartışmak çok gereksiz. Bu suların kente nasıl kazandıracaksınız?
Dünkü yazımda belirttiklerimin yanı sıra, bir okur yazıyor: “Benim de yıllardır en büyük önerim sifonlarda deniz suyu kullanılması. Yazık günah sebze yıkadığımız aynı suyu tuvalete akıtıyoruz...”
Bir başka okur: “Tüm özel ve kamu binalarına, yeraltında uygun yerlere yağmurları biriktirecek yerler yapılmalı vb. Bunlar ancak akıl ve bilimle yönetilen ülkelerde olur. Öyleyse ilk hedefimiz akıl ve bilimle yönetilecek bir ülkeyi kurmak olmalıdır.”
Bir okur yine benzer konuyu gündeme getiriyor: “Yağmur kanallarına giden su neden rögara akıyor anlamış değilim. Barajlara yakın ilçelerde en azından yağmur suları barajlara kanallarla bağlanmalıdır.”
Kenti soğutmak
Önemli bir öneri de şu: “Mahalle çapında atık suların elden geçirilip ev vb. için kullanıma sunulması önemsenmeli.” Evet bu konu mahalleler çapında planlanıp düzenlenmeli tartışılmalı. Mahalleler veya ilçeler çapında yeraltı biriktirme depoları yine düşünülmeli...
Kenti bütünüyle, mahalleleri ilçeleri delik deşik etmek gerekmiyor... Metro gibi yeraltında köstebek gibi çalışmalar planlanır. Çünkü bu konu kaldırımları değil, yeraltını ilgilendiriyor. Büyükşehir yakın geleceğe göre kenti hazırlamak zorunda..
Tüm su konularının yanı sıra, “kenti soğutacak”, insanları koruyacak serin mekânların yaratılması da söz konusu.
Avrupa ve dünyanın gelişmiş kentleri bunları tartışıyor.
1 Kuraklık, Su Bağımlılığı ve İstanbul’un Kronik Su Stresi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder