24 Aralık 2018, Pazartesi
/ Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Henüz, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden “geri çekilme”
kararının pratikte ne anlama geleceğini bilemiyoruz, ama “geri çekileceği”
varsayımıyla hareket ederek bazı kestirimlerde bulunmayı sürdürüyorum. Şunu
aklımızda tutalım derim: Trump bir iş adamı ve kâr – zarar hesabı yapar..
Trump’ın politikasında ve Orta Doğu’ya bakışında ve bu
kararında, “Türkiye’yi kaybetme riski”nin
olasılıklar içinde en güçlü olduğu görüşümü sosyal medyada paylaşmıştım, “göze alamadı”..
Şimdi ise bu görüşe de biraz şüphe ile yaklaşıyorum,
daha doğrusu tartışmaya açıyorum: Acaba Türkiye, ABD’nin Çin’e yönelik küresel
stratejisinde ne kadar öneme sahip? Başkanlığa gelmeden önce “Suriye’den çıkacağız, Rusya ile işbirliği
yapacağız” politikasını açıkladığında, mesele Türkiye miydi? Bence hayır.
Trump eğer Suriye’ye gözü arkada kalmadan çıkarsa,
ABD’nin kadim Orta Doğu politikası yerle bir oldu demektir. Yani, daha önemli
stratejik hedefler için, daha küçük alanları – politikaları önemsizleştirme.
Mesela Suriye’den çıkacağını açıklarken, hemen
arkasından Afganistan’da bulunan askerlerinin de yarısını çekme kararını
açıkladı!
Tüccar
mantığı devrede
Bu Trump’ın “gereksiz
büyük harcamaları kısma” politikasının bir parçası.. Avrupa’yı da “artık kendi savunmanı bana ödettirdin 70
yıldır, şimdi savunma masraflarını kendin öde” politikasının da bir
parçası. Hepsi bir bütün. Trump’ın bu politikası Avrupa’yı “Avrupa Ordusu”
kurma noktasına getirdi. Halbuki bugüne kadar önemli harcamaları ABD’ye
yaptırarak, sivil ekonomisine daha büyük pay ayırabiliyordu AB.
Tüm bunlara NAFTA vb gibi anlaşmaları ABD lehine
değiştiren ve ticari- parasal kazançlar sağlayan politikalarını da ekleyin! “İklim değişikliği palavra” politikasını
da buna ekleyebilirsiniz: İklim değişimini etkileyecek ekonomik faaliyetlere
kısıtlamaları kaldırıyor ve önünü yeniden açıyor. Muhafazakar başkanların bu
konuda her zaman “iklim değişimi yok” dediğini unutmayalım.
Türkiye mi
mecbur bıraktı?
Trump’ın bir tüccar mantığıyla ve pratik hareket
ettiğini görüyoruz. Bu Amerikan parasını belki de boş şeyler için çarçur
etmemek, Amerikan çıkarları için parayı daha efektif kullanma, Amerikan
ulusalcılığının yeni türü olabilir.
Peki bu ABD’nın “küresel
jardarmalıktan” vazgeçtiğini mi gösteriyor?
Olaya böyle bakmak yanlış. Jandarmalık başka,
emperyalist hegemonya başka.. “Getirisi – götürüsü” ABD ve dünya için yeni bir
politik bakış olabilir. Eğer bu doğruysa, ABD yeni bir döneme girdi demektir.
Bu dönemin baş aktörünün Çin olduğunu görürsek, belki de her şey buna göre yeniden belirleniyor.
Bu dönemin baş aktörünün Çin olduğunu görürsek, belki de her şey buna göre yeniden belirleniyor.
“Hayır
Türkiye’ye Rusya tarafına kaptırmak istemiyor, bu nedenle Suriye’den çekiliyor,
“Erdoğan
onu çekilmeye mecbur etti” bakışı yaygın.
Eğer yeni stratejik vizyonunda Suriye’de paha biçilmez
bir değer görseydi, kimse onu geri çekilme durumunda bırakamazdı. Bu güce
sahip. Türkiye’nin politikasının belirleyici olduğunu söylemenin ben
gerçeklikle ilgisini pek de göremiyorum.
Silah pazarı
rekabeti
Bu arada Türkiye’ye
Patriot füzelerini satma kararını nasıl değerlendirmeliyiz? 3,5 milyar
dolarlık silah satışını, eğer Türkiye isterse serbest bıraktılar.
Buna, silah satışında küresel rekabetin bir sonucu
olarak da bakılabilir: Silah pazarını kaptırmama. Suudi Arabistan’a da 400
milyar dolarlık silah satışına Trump bu açıdan baktı: Rusya’ya mı kaptıralım pazarı!
Şüphesiz ki bu satışın siyasi getirileri - hesapları
olduğunu reddetmek yanlış olur.
Suriye’den çekilme kararı tabii ki Türkiye ile ABD
arasında yeni bir durum yaratacaktır. Türkiye’nin İran- Rusya cephesinde saf
tutmaktansa, ABD ile küresel işbirliği içinde bulunmasını Beyaz Saray tercih
edecektir.
Ben ABD’nin İran’ı safdışı bırakma politikasını
ambargolarla sınırlı tutacağını düşünüyorum, yukarıdaki değerlendirmeler çerçevesinde.
Yani bir silah kullanma noktasına gelmeyecektir ABD..
Ankara şimdi ne yapalım hesabı içinde. Bunu yarın
yazacağım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder