20 Aralık 2018, Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Önce
en güncelinden: Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından bir görevli, BBC’ye söylüyor
“Türkiye’de gazetecilikten mahkum olan kimse yok.” 10 yıllık nakarat.
Bunu
önce Fetöcülerle iktidar ortak oldukları dönemde söylüyordu.. O sıralarda
hapishanelerde 150 kadar gazeteci vardı ve Türkiye kara listedeydi. Şimdi Fetö
yok, ama iktidarın sözcüleri aynı teraneyi çağırıyor:
Türkiye
hala kara listede. Şuna bakın, yeni bir grafik.
Gazetecileri
Koruma Komitesi’nin (The Committee to Protect Journalists) 2018 raporu. 300
kadar gazeteci hapishanede. 1 Aralık 2018 itibariyle Türkiye 68 gazeteci ile
başta. Çin 47 ile ikinci, Mısır 25 ile üçüncü sırada. Hemen hemen suçlama aynı:
“Terör örgütlerine yardım, bu konuda doğru olmayan haber yapmak vb”.
Bu
liste dünyayı dolaşıyor, BBC Saray görevlisine soru sorarken bu listeye bakıyor
ve aldığı yanıta gülüyordu. Peki itibarları? Doğru olmayan bilgiler “gerçek
ötesi” sepetine atılır her zaman.
Sözcü’ye gözdağı
Seçimlere
giderken bu dönemin ilk salvosu, 40 yıllık gazeteci dostum Necati Doğru ve Emin Çölaşan
hakkında Fetöcülük iddianamesi düzenlenmesi oldu. Savcıların aklına kolay
kolay Doğru ve Çölaşan hakkında dava açmak gelmez. “Fetö terör örgütüne üye değiller ama yazılarıyla Fetö’ye destek
verdiler” mealinde, pertavsızla Fetö desteği arasanız bulamayacağınız
yazılar.
Peki
o halde? Kim dürttü diye sorarsanız Saray’da varlığı otomatik böyle işler
yapmaya bağlı kim ise, oradan iz sürmek gerekir.
Şüphesiz
topun ağzına sürülen, Sözcü’nün de ta kendisi, çünkü yöneticilerine aynı
suçlama yapılıyor. Gazeteyi sarsma, titretme ve korkutma...
Tabii,
bütün bunlar, sahnede iktidar azılı Fetöcüleri devşirerek kullanılırken veya
azılı Fetöcü para babalarının diyetlerini ödeyerek malını mülkünün bir kısmını
devrederek paçalarını kurtarırken oluyor.
“Devşirdiğim
Fetöcüler iyi, Fetöcü olmayanlar Fetöcü.” Kural haline geldi.
Fatih Portakal
Cumhurbaşkanı
seçim meydanlarında 16 yıldır alıştığı hücuma başladı. Hedef CHP ve gazeteciler.
Seçimlerde bir değil bir kaç düşman yaratma politikası, hâlâ oy getiriyor.
Bundan neden vazgeçilsin ki? Bu politika, en azından bugünkü ekonomik krizde
durmadan ütülen ve AKP’ye oy veren seçmenleri iktidar etrafından dağılmamaları
için.
Mesaj
açık: Düşmanlar bizi yıkmak istiyor, hey milletim! Ben ne edersem edeyim benim
yanımda durun!
FoxTV
gazetecisi Fatih Portakal, “demokratik haklara sahip çıkıp hak arama
için miting yapmak Anayasal bir haktır” deyince, “vay milleti sarı ceketliler gibi anarşiye sokağa çağırmak istiyorsun”
diye saldırıya uğruyor.
“Gazeteci olarak Anayasa, hak hukuk falan
gibi palavralar sıkma ekranlardan” yoksa....
Yoksa
en azından meydanlardan hedef gösterilirsin, sonra da savcılar ne güne duruyor.
Teröre teşvik Fetöcülük sepette hazır suçlama paketleri..
İktidarın
sahte olduğu bilinen Gezi yalanlarını yeniden meydanlara sürmesinin anlamı ne? İktidar
seçmeninin hâlâ buna inandıklarına olan inanç..
Üstüne
e-gazete, e-kitap, e-dergi, kırtasiye ve okul malzemelerine olan KDV’yi yüzde
18”i çıkartmasının anlamı?
Bu
ülke ne kadar az okursa o kadar iyi.. Gerçekleri zaten kürsülerden biz
söylüyoruz ya yetmez mi? Bu ülkenin gazeteye medyaya ihtiyacı mı var. Hepsi
yalan yazıyor zaten!?
Gazetecilik zor zenaat..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder