Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

21 Kasım 2016 Pazartesi

Güle güle Aykut bey.. / “TECAVÜCÜ HALK KÜLTÜRÜ YAŞASIN Kİ BİZ DE YAŞAYALIM”


Dünya beyefendisi ve çok zarif bir insan. Yazarken de kılı kırk yaran, Türkçe’nin sevdalısı, Türkiye’nin de. Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisinde 15 yıl “Politik-Bilim” köşesinde yazdı. TÜBİTAK’ta üstlendiği görevlerde.. danışmanlıklarda, kongrelerde yüzlerce sunumunda, ülkemiz ekonomisinin ancak ve ancak bilimsel ve teknolojik üretim temelinde dönüştürülmesiyle ekonomik çıkmazlardan kurtulabileceğini döne döne anlattı.
 Ülkemiz bilim ve teknolojik tarihini iyi bilir, dünyada çağdaş ülkelerin hepsinin ulusal bilim politikaları ve hedefleri olduğunu anlatır ve anlatırdı. Mesela Güney Kore 1960’ların başında aynı ekonomik göstergelere sahip olduğumuz halde, bugün dünyanın sayılı ekonomik ve elektronik devlerinden biri haline dönüşmesi, sadece ve sadece ulusal bilim ve teknoloji hedefleri koyması ve bunları uygulamasıyla gerçekleşmişti. Çin’in ABD’yi devirme noktasına gelmesinin de bu sayede başardığına işaret ederdi.
Bizim günlük politika yapan, kendi kişisel çıkarlarını düşünmeyi ön plana alan iktidar partilerine on yıllardır bunu anlatabildik mi, Aykut bey?
Henüz değil. Anlatabilseydik, bugün ülke ekonomisi yeniden kronik krizine doğru koşmazdı.

“Ürkütücü kaotik durum”
Umutsuzluğa kapıldığı oldu mu? Belki son zamanlarında. Atatürk, bu ülkeyi bilim ve teknoloji üretici temelinde, aklı, devlet ve ülke yönetimine egemen kılarak çağdaşlaşmayı hedeflemişti ve bunu da “hayatta en hakiki mürşit bilimdir, fendir” veciziyle dile getirmişti.
Aykut Göker, son yazılarında, ülkenin kuruluş felsefesini reddeden bu güçler üzerine şöyle yazmıştı: Kaotik ortam ürkütücü... Zaman, bu gidişe itirazı olanların potansiyel güç ve değerinin farkına varma ve o potansiyeli kuvveden fiile çıkaracak örgütlü gücü yaratabilme zamanı...
Üzerine düşeni en iyi şekilde yaptı. Tüm dostları, ülkenin kaderini değiştirecek hakikatin “bilim ve fen” olduğu bilinciyle çalışıyorlar ve çalışacaklar.
Uğurlar olsun..

“TECAVÜCÜ HALK KÜLTÜRÜ YAŞASIN Kİ BİZ DE YAŞAYALIM”
Baktığınızda söylemlerine “müthiş namuslu”lar. Namus, öncelikle tabii ki “kadın meselesi”. Kadının görüntüsü konusunda son derece hassaslar. Neredeyse el ele tutuşmayı da “namus torbası” tıkacaklar. Sevişmek, mini etek, saç teli, aşk-meşk, hepsi takipleri altında. Öyle ki trende bir “sevişme olayı” faillerini yurt çapında arıyorlar. Trenin namusu gittiği için de her halde aklayıp paklamışlardır.. 
Ama mesela 6 yaşındaki kızla evlenilebilir diye çoşan “islam alimleri”ne ekranları açarlar. “Alimimizi yedirmeyiz” diye de kampanya açarlar. 13 yaşındaki kızların evlenebileceğini savunurlar.
Artış korkunç
Kız tecavüz olayları 2009’dan beri düzenli artıyor, 12.635 olay, 2014’de 18.104’e yükseldi. Tecavüz olaylarına iktidarın gösterdiği siyasi hoşgörü, “toplumun kültürü ne yapalım” anlayışlarında kaynağını buluyor. Yani kendilerini bu kültürün bir parçası görüyorlar. Tıpkı kadın cinayetlerinin artması gibi.. (Tıpkı işçi cinayetlerinin dur durak bilmemesi gibi..)
Hoşgörüleri, ülkeyi kadınlar için yaşamı cehenneme dönüştürdü.
Tabii sormak gerekir: hangi kadınlar için?
Bu hoşgörü sahibi kravatlı takım elbiseli siyasi zevatın eşi kızı dostu vs hepsi güvende. Başlarına böyle bir şey gelme olasılığı zayıf. Ama oy aldıkları halkın başına gelebilir. Bu “ülke kültürü”. “Ne yapalım yani tecavüz etti diye hapiste mi kalsın.. Evlensin, olay da kapansın..” İktidar, bir suçu suç olmaktan çıkarmanın pratiğini yapıyor. Adalet Bakanı, her zamanki gibi, bu kez de bu suçu ortadan kaldırmak isteyenlere kılıf üretmekle meşgul..
İlkel kültürün esareti
Ne mi olur? Tecavüz olayları katlanarak artar. Sapık yakalanırsa, hadi evlen kurtul denir. Kız çocuklarımız, alçak düzenin, alçak ilkel yapının, insan altı türün ve bu türü destekleyen siyasilerin sürekli kurbanı olmaktan kurtulamazlar ve “ne yapalım kültürümüz” sürer gider.
Milletvekilleri, kendilerine bahşedilen bu rütbenin gereği olarak parmaklarını kaldırır, eveeeeeet diye bağırır. Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir. Sonra “siyasileri yıpratmayın, saygınlığını koruyun...” palavra lafları. Ne saygınlığı! Onlar her türlü ilkelliğin savunucuları rolünde!
 “Halk tecavüz kültürü”ne boyun eğiyorsanız..
 Cinayet de bir “halk kültürü”, kadın dövme ve öldürme de, hırsızlıklara hoşgörü göstermek te.

Kendilerini tarif ediyorlar: “Bu kültür yaşasın ki biz de yaşayalım!”
20 Kasım 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder